Konuk Yazar: tenakuz
Geçen hafta anneler günü haftasıydı. Bense hemen hiç kimsenin annesine veremeyecegi bir hediye postaladım anneme. Bir dua; “cehennemin sonsuz olsun anne!”
Geçen hafta bir psikologla görüştüm. Profesör. Konuştuk karşılıklı. Benden önce eşim görüşmüştü. Benim, “ayrılırsak çocuklara zarar veririm” dediğimi iddia etmiş kendisine… Ondan her şeyi söylemesini bekliyordum. Hemen her iddiayı. Ama bunu değil. Eşimin gözündeki ben ile çevremin gözündeki ben arasında kalıyorum bazen. Hangisi benim? Vahşi vandal anlayışsız sürekli sorun çıkaran ben mi gerçek? Yoksa “sen sinirlenebiliyor musun?” , “kızım muhabbet kuşu gibisin” denilen ben mi? Ya da benim gördüğüm ben mi? Öfkelenebilen, incinebilen, seven, taktir eden, insan olmanın naifligini de insan olmanın vahsiligini de sezip, ayaklarını doğru yolda tutma azminde olan ben mi daha gerçek?
Eşimle 13 yıldır evliyiz ve sorunlarımız hiç bitmedi. En son evi terkettiğinde ayrı kaldığımız süre zarfında annem bir kez telefon açıp “nasılsın kızım, iyi misin?” demedi. Onun yerine geçmişten bu güne her sorun için beni suçladı. Biliyorum ki boşanırsam kendi kanatlarımı olusturmaktan başka çarem olmayacak. Hem yeni bir hayat için hem de boşandığımdan dolayı annemin suçlamalarından kaçabilmek için…
Psikologla konuşmamızın devamında eşimle kavga nedenlerimizi anlattım. Bunları burada tabi ki sıralamayacağım. Bana bir kaç soru sordu. Ve dönüp “eşin büyük ihtimalle şizofrene yakın şizoit” dedi. “Hemen bir psikiyatre başlayıp ilaç kullanması lazım. Bu tipler rahatlıkla cinayet işleyebilir.” Çıktığımda dünyanın bana bir tarafıyla kahkaha attığını hissediyordum. Her şey şaka gibiydi. Oturdum şizoit ne demek araştırdım. 13 yıldır adını koyamadan uğraşıp didindiğim, sürekli yardım istediğim ve cevapsız kaldığım, bir türlü anlamlandıramadığım, beni öldüreceğini düşünüyorum acaba paranoyak mıyım dediğim bu şey evet eşime cuk diye oturuyordu. Ve biliyordum ki ben bunu anneme asla anlatamayacaktım.
Kızını arayıp sormama, anlamama ve desteklememenin cezası sonsuz cehennem midir? Ayrıca bunu ‘hediye’ ve ‘dua’ olarak adlandırmak…. Sanırım sadece eşinizin değil sizin de bir psikiyatriste ihtiyacınız var.
Sevinç hanım merhaba…
Yorumunuzu okuduğumda öncelikle içimin acıdığını hissettim. Nasıl bu kadar acımasız olabiliyor diye düşündüm. Sanki siz yazımın arka dünyasını biliyormussunuz gibi. Biliyor ve böyle yazabiliyormussunuz gibi. Birden bunu farkettim; evet sahiden de yazı bu yorumu hak edebilir. Çünkü basit bir meseleden dolayı fazla yüksek bir öfke görünüyor gibi.
Yazıyı yazdığım gün nefes alamiyordum. Ve daha fazlasına, kendimi başkasına anlatmaya, annemin davranışları dusunceleri duyguları yaptıkları yapabilirlilikleri onun bu evreni karşısında benim yaşadıklarım yasayamadiklarim duygularim vs.. anlatmaya gücüm yoktu.. açıkçası şu anda da buna ihtiyaç duymuyorum.
Psikiyatrist tavsiyenize terapi almak şeklinde uydugumu zannediyorum. İntihar düşüncesinin bir saplantı ve deneme olarak hayatıma eklemlendigi günden bu yana terapi alıyorum. Fakat birilerinin (ailem vs) canımı yakmasına izin verdiğime göre benim bu anlamdaki yolculuğum devam edecek..
Birbirimize hayır dua edelim..
Sevgiler selamlar..
Yazıyı okuyunca insan da ister istemez bu soru oluşuyor, bir anne çocuğundan böylesine bir beddua almış olmak için ne yapmış olabilir diye? Mutlaka hikayenizin bir evveliyatı var ama biz yazıdan bunu anlayamıyoruz. Bu şekilde ifade etmek daha uygun bence.
Bununla birlikte Allah’ın sıkıntılarınızı feraha çıkarmasını dilerim.
Merhaba Tenakuz,
Sizi acıtmaktan ziyade bedduanızın şiddetini sorgulatmaktı amacım. Elbette yaşadıklarınızı ve ruh durumunuzu ne bilebilirim ne de tahmin edebilirim. Ancak şunu düşünüyorum: Anneyi ve annelik kavramının taşıdığı dini ve ladini bütün her şeyi bir kenara bırakalım; herhangi bir insan hayatımızı cehenneme çevirse bile onun ebedi cehennemde kalmasını isteyecek kadar kalbimizi karartmalı mıyız?
Bunu öfkeniz ve o anki ruh halinizle yazdığınızı, ne yapmış olursa olsun size sütünü veren bir insanın sonsuz cehennemde kalmasını gerçekten arzu etmemiş olduğunuzu temenni ediyorum.
Bu dünyaya ve acılarına katlanmak ne kadar zor olursa olsun, burdan kendi irademizle ayrılarak ahiretimizi de sonsuz acılarla doldurmamamız ve acılardaki hayrı görebilmemiz için Allah hepimizin yar ve yardımcısı osun. Rabbim çevremizdekileri ve bizi ıslah etsin, olmuyorlarsa bize onlarla O’nun rızası dahilinde mücadele etme gücü ve sabır nasip etsin.
Bu yazıya değil ama yazıya yorum yapanlara cevap vermek istedim. Her şeyden önce sanırım anne olmadığımı belirtmem gerek. Annelerin asla hakkında kötü bir şey istenmeyecek varlıklar olduğuna inanmıyorum. Gayet samimi bir şekilde ara ara annemin ölmesini istediğimi itiraf etmeliyim. Ki benim problemlerin Tenakuzunkiler kadar büyük değildi. Sadece kendimce dertti. Ama annemin desteğine ihtiyacım vardı. Neyim olduğunu sormayı bırak bir sıkıntım olduğunu fark etmedi bile. Ve ben, beni umursamadığına inandığım her an ondan nefret ettim. Şu an kendisiyle bir sıkıntım yok hatta 20li yaşlarımı ortaladıktan sonra kendisi benimle laf sokma dışında iletişim kurmaya bile başladı ben de sütten çıkmış ak kaşık sayılmam canını kasıtlı yakmaktan zevk alırdım eskiden. Şimdi de ne ben onu çok seviyorum ne de o beni. Öyle anne evlat olarak denk gelmişiz işte. Çocuklarınızla ilgilenin yoksa aranız düzelse dahi içlerinde her zaman size karşı bir öfke oluyor.
Yazarin hissettiklerini, kaleme döktüklerini yargilamasak kabul etsek ve anlamaya çalişsak sadece keşke. Bir insanin hayattaki en büyük dayanaği, güven kaynaği anne belki de. Bunun olmamasi varken yok olmasi ne korkunç. Bu yaziyi kaleme alabilecek hisleri taşimak zor olmali.
Allahtan ferahlik ve genişlik vermesini diliyorum Tenaquz.
yaziyi gorunce hep yazmak istiyordum ama erteliyordum…
terapiye baslamakla cok guzel bir karar almissiniz. genelde insanlar terapi almayi akil hastaligi olmakla esledikleri icin, terapiden kaciniyor. halbuki herhangi bir tani olsun olmasin, terapi bireye kendini tanimayi ogretir. yanliz bir psikoterapist olarak terapistinizin soylediklerinin bana epey garip geldigini soylemeden edemeyecegim. bazen terapistin soyledigini terapiye gelen bir kisi farkli yorumlayabiliyor. ama size gercekten yukaridaki gibi esiniz soyle vs demisse, bu hastaya yaklasiminda buyuk bir sorun olduguna isaret ediyor bence. terapiye iliskilerde kimin yanlis, suclu oldugunu tespit etmek icin gidilmez. kendinizi daha iyi tanimak icin gidersiniz. bu birinci tespitim. ikinci tesbit ise “sizofrene yakin sizoid” demis. yani bu lafim neresinden tutayim bilemedim. oncelikle
1. sizofreni gercegi algilamada problemler yasanan ve gercekdisi duyu ve dusuncelerin oldugu bir hastaliktir. sizoid ise bir kisilik bozuklugu. yani psikiyatrik siniflandirmada ikisi birbirinden cok cok farkli seyler.
2. bir insanin mental olarak saglikli olmamasi, ya da sizofreni olmasi o kisiyi psikopat ya da katillige meyilli yapmaz. psikopat diye bahsettigimiz kisiler psikiyatride Anti sosyal kisilik bozuklugu adi verilen baska bir kisilik bozuklugu ile alakali, sizofreni ve sizoidden cok cok farkli seyler.
dedigim gibi eger terapistin soyledikleri cok cok farkli yorumlanmamissa size baska bir terapist bulmanizi oneriyorum.
Çok duygusal bir yazı. Evlilik içi şiddete uğradığınızı(Sanırım daha çok psikolojik şiddet olmalı) ve yaşadıklarınıza çevrenizi ikna edememekten kaynaklı zorluklarınızın daha da arttığını hissettim. Sizi öldürebileceğini tahmin ettiğiniz bir erkeğin karşısında annenizin desteğini istemek ve görememek büyük bir hayal kırıklığı olmalı. Hele ki annenizin kocanızın tarafında tavır alıyor oluşu, öyle anladım, sizi daha çok üzmüş.
Köye gidişimizin bir seferinde, anneannemlere gidiyoruz, 10 günden fazla süren ev bakımı sonrası benimle birlikte bir akrabayı ziyaret etmek için ilk defa evden çıktığında annemi azarlayan babamın yanında ona destek verip annemi azarladığı için anneannemle iki yıl görüşmemiştim. Kadınların kadınlıkla ilgili bir bilinç geliştirip birbiriyle dayanışması galiba zor olan.Bazen erkeklerin yanında, güçlü olanın yanında yer alabiliyorlar.
Ama en katı gördüğümüz kadınlar bile zamanla değişiyor. Anneniz sizin verdiğiniz mücadeleyi gördükçe değişecektir, size saygı duyacaktır diye düşünüyorum. Sizi eleştiren kadınları anlayamadım. Kadınların doğru, yanlış öfke duygularını ifade etmeye çalışması yanlış değil.Sağlıklı adımlar. Zamanla daha doğru ifadelerle alttaki duygularınızı daha iyi anlatabileceğinizden eminim. Ruhsal rahatsızlığı olan bir adamla uzun süre yaşamak ve o ilişkiden çıkabilmek kolay değildir. Siz adını koymuşsunız artık. Eminim kendinizi daha iyi hissedecek ve güçlü adımlar atacaksınız. Allah yardımcınız olsun.
inanamıyorum. bu yazıyı okuyup şuna takılanlara inanamıyorum. ‘sonsuz cehennem’
yahu bu yazıda çok başka bi iç acısı var.. e tabii klavye yorumcuları oturduğunuz yerden ahkam kesmeye bayılırsınız.. anneye öff denmez çünkü dimi.. lütfen işinize bakın.
Bu yazı içimi acıttı. ve bayıldım..o şizoit beyefendi aşırı beyefendi kimliğiyle yaşamaya devam edecek, sevilecek, takdir görecek, çünkü burası dünya yahu burası cidden bu kadar işte!