REÇEL

“öfkeni diri, başını dik, kızkardeşinin elini sıkı tut!”

kendi bireysel tarihlerimiz, kadınlar olarak her birimizin biricik yaşamları özgecan’dan münevver’e, ayşenur’dan ikbal’e çözmesi mümkün olmayan düğümlerle bağlı.

Ayşenur ve İkbal’e

Yazar: Şeyma Orhan

Görsel: YTÜ eyleminden çekilen bir kare

hislerimin ağırlığı zihnimde, kalbimde, midemde günlerdir.

delirmeden nasıl devam ettiğimizi sorgulamayı çoktan geçtik biliyorum. yine de düşünmeden edemiyorum ve soruyorum kendime nasıl devam ediyoruz. ya da bu delirmemiş halimiz mi diye düşünüyorum. öfkemizle, yasımızla günleri nasıl geçirebiliyoruz? bu soruyu bir yandan halimizi tarif etmeye çalışmak için sorsam da olanın çoğu zaman bir mücadele hali olduğunu da biliyorum. kaybettiği kızkardeşlerinin arkasından yaraları büyüyen kadınlar olarak yeni bir güne başlamanın bizler için ne demek ve nasıl mümkün olduğunu düşünüyorum ve adını koyuyorum: feminist mücadele. ürperen ruhumuz ve zihnimiz, titreyen bedenlerimiz ve tutmayan kollarımıza rağmen bir aradalığımız ile nasıl ve nedeni cevaplıyorum.

her erkek şiddetinde travmatize olan bizlere birbirimizin elini tutmaktan başka ilaç yok biliyorum. kızkardeşlerimizin yasını tutarken birbirimize iyi gelmemiz ve mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğini de biliyorum ve özellikle iyileşmeye ihtiyacımızın altını çizmek istiyorum. özellikle yalnız hissettiğimiz anlarda girdiğimiz kara deliklerden sıyrılmamızın yolu birbirimize ilaç olmak. Sen, ben, biz, birbirimizin çaresiyiz kızkardeşim.

kendi bireysel tarihlerimiz, kadınlar olarak her birimizin biricik yaşamları özgecan’dan münevver’e, ayşenur’dan ikbal’e çözmesi mümkün olmayan düğümlerle bağlı. düğümlerin bizde yarattığı yaraların, unuttuğumuzu sandığımızda bile her an sızısını hatırlatacak o yaraların birbirimizin elini tutarak iyileşeceğini biliyorum. dinmese de katlanması bir tık daha mümkün olacak sızılar. dinmeyen sızılarımızı öfkemize dereceğiz ve mücadeleye devam edeceğiz.

yüzlerini gördüğümüz görmediğimiz, seslerini duyduğumuz duymadığımız, yarasına dokunduğumuz dokunamadığımız kızkardeşlerimizin hatıraları hafızamızda canlanırken buluyoruz kendimizi. unuttuğumuzu sandığımız yerden çoğalmış yaslarla hatırlarken buluyoruz birbirimizi. her biri bir diğerini çağırıyor zihnimize. aklımızın almayacağı kadar büyük ve istiflenmiş yası her an taşıyoruz içimizde. gece gündüz, metroda sokakta okulda ve kendimize ait olan ya da olamayan odalarımızda. yaralandığımız ya da yaralanabileceğimiz her an her yerde.

her an öfkem katlanarak artıyor. her gün daha da “radikalleşmiş” buluyorum kendimi. “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” derken çok kişi eksildiğimiz gerçeğinin ağırlığını bir yumruk gibi tüm bedenimde hissederken aksi mümkün değil.

her birinizin öfkesine tutunuyorum ve öfkemi büyütüyorum. içimi dökmeye çalıştığım noktada bu duygu ve düşüncelerin kelimelerle ifadesinin yetersiz olduğunu görerek öfkemin daha da büyüdüğünü hissediyorum.

öfkemiz diri, başımız dik olsun. ellerimi uzattım, sıkı sıkı tutun diye.

Konuk Yazar

Yorum Ekle