Konuk Yazar: B.
Dışarıda giyilebilecek gibi olan 25 tane pantolonun, 50 tane kısa ve uzun kollu tişört ve gömlek var.
Bunların tamamının ütülenmesi gerekiyor.
Günde ortalama 3’er kez çamaşırlarını değiştiriyorsun. Benim çıkartıp attığın çamaşırları odamızdan veya çalışma odasından toplamam, koklamam ve kirliyse sepete atmam gerekiyor.
Haftada ortalama 27 kilo (3 tam dolu makine) çamaşır yıkamam, kurutmam ve dolaplara yerleştirecek şekilde katlamam gerekiyor.
Dolabımızda toplam 11 tane raf var. Bunlardan ikisi benim, biri havlular, üçü fazlalık eşyalar, biri nevresimler, 4 tanesi de sana ait.
Bunları üşenmedim ve hesapladım çünkü akşam, “yine olmayan bir sorunu yarattığımı” söyledin.
Ben sadece senin çamaşırların için haftada en az 10 saatimi ayırıyorum.
Yoksa evde adım atacak yer kalmıyor, denedik gördük!
Sence ben, yoktan sorun mu var ediyorum?
Sendense tek istediğim, düzenli olarak giyip bir şekilde sana olmadığını düşündüğün için çıkarıp bıraktığın ve benim de mecburen topladığım eşyalarını ayırman.
Bunu senden son iki ayda 4 kez istedim.
Verdiğin eşya sayısı 3-4, eve getirdiğin eşya sayısı ise 6-7 ve bu logaritmik artık büyüyerek devam ediyor.
Şimdiye kadar geçirdiğim sinir krizlerinden en az 3’ü senin giyecek şey bulamadığını söyleyerek zaten bu kadar bunaldığım halde dolaba, kapıya, eşyalara vurmandan kaynaklandı. Onlarca kavgamız da yine bu sebeple evde bağıra çağıra gezmenden…
Bana defalarca bütün bu çamaşırları sürekli yıkayarak “yazık” ettiğimi, küçülttüğümü ve ayda bir kez ütüye yardım eden yardımcımızın da düzgün yapmadığını söyledin.
Olmayan sorunu yaratmıyorum, olan sorunu tespit ediyorum ve sana söylüyorum.
Kendimi bir kuyuya konmuş ve üstünden sürekli eşya atılıyormuş gibi hissediyorum. Evimin sürekli dağınık olmasından ve bunun benim sırtımda yük olmasından çok sıkıldım.
Evimi çok özlüyorum ama asla gelmek istemiyorum.
Dışarıda daha güvenli ve huzurlu hissediyorum.
Bunlar var olmayan sorunlar değil ve abartmıyorum da! Bunlar sadece yalnızca hayatımda ilgilenmem gereken bir tek konuyla ilgili: Giyilen çamaşırlar!
Daha maddi hesaplamalar,
Çocuğumuzun doğru davranmasını sağlamak için verilmesi gereken eğitimler,
Aynaya baktığımda kendimden geriye kalanlar,
Kendi ailemle ilgili yaşadığım ve hissettiğim sorunlar,
Çocuğumuzun huzuru için üstesinden gelmem gereken psikolojik ve fizyolojik sorunlarım,
Okuldaki sürekli ertelediğim görevlerim,
Projem,
Gittikçe eriyen hayallerim…
Var!
Bence iyi bile dayanıyorum.
Dünyaya 7 defa geliyormuş gibi bu tiplere katlanmalarına inanamıyorum, hiçbi gerekçe mantıklı gelmiyor.
Ne kadar kolay konuşuyorsunuz. Çok tuhaf !
Ne yapalım, çamaşırlarını ortada bırakıyor diye boşanalım mı? Ne kolaycı bir bakış
Çamaşırlarını ortada bıraksın. Giyecek bir şeyi kalmadığı zaman çamaşır makinesi kullanmayı öğrenir. Kendi ayakları üstünde duramayan, kendi bakımlarını yapamayan adamları salın, gitsin. (Not: Eşim kendi çamaşırlarını kendisi yıkıyor.)
Bu hisler sonunda insanı bir karara götürüyor. Hayatın düzenini sürekli başka birinin sorumluluklarını da yüklenmek için bozup bozup kurmak -ki bu çamaşırlarını kirli sepetine atmak da olabilir çocuğunun sorumluluğunu almak da- sonsuza kadar dayanılabilir bir durum değil tecrübelerime göre. Süre tahammül sınırlarımıza göre belirleniyor. Evin sürekli dağınık olması hissini ve o iç sıkışmışlığını da çok iyi bilirim, herkes “evim” dediği yerde huzurlu olmalı. Bunu her insan hak eder. Hakkınızda iyilikler dilerim ve inanın bunu yaşarken yalnız değilsiniz, pek çok kadın aynı durumda.
Geçen sene boşandım. İnanılmaz mutlu ve huzurluyum. Sırtımdan sanki tonlarca yük kalktı. Her yere dökülen tüyler, etrafa atılan çamaşırlar, yemek beklentisi, ev işi beklentisi, cinsellik beklentisi hepsi bitti. Evim temiz, duzenli, istediğim saatte uyuyup kalkıyorum, çocuklarımla müthiş neşeli günler yaşıyorum. Maddi olarak önümde öyle kapılar açıldı ki çok daha yüksek standartlara kavuştum.
Evet boşanmaya güzelleme yapmak için her türlü nedenim var!
Bazı şeyler hesaplayınca daha belirgin oluyor. Ev içi iş bölümünün gerekliliğine dair söylemler de elbette… Burada anlatılan şey yalnızca kıyafetlerin yıkanması meselesi değil kuşkusuz, üzerinden çıkardığı kıyafetin sorumluluğunu en asgari düzeyden bile olsa almayan bir aile üyesi. Mesajın sonunda sayılan çocuk eğitimi, iş ve ev yükümlülükleri, maddi olarak evin idare edilmesi konuları ise bu türden bir sorumluluk bilinciyle zor paylaşılabilir oluyor. Veya hiç paylaşılamıyor. Bu huzursuzluk ve güvensizlik hissini ise kimse evinde hissetmemeli ki bu da bir şiddet çeşidi. Çıkış noktası her kadın için farklıdır ancak muhakkak bulunur. Kendini bu kadar net ve güzel ifade eden bir kadın ise muhakkak bulacaktır.
:(
Evlenip aile kurmak isteyen benim gibilere yol göstermiyor ne yazık ki bu yazılar. Ağır hastalık ve zor zamanlar geçirdiğinde ailenin değerini anlıyor insan. O çok sevdiğiniz okul/iş arkadaşları, kariyeriniz/eğitiminiz hiçbiri yanınızda olmuyor da aileniz oluyor. Sizin için gerçekten endişelenenler o katlanamadığınız insanlar çıkıyor. Okulun ve kariyerin tıpkı mal mülk gibi yalnızca geçimlik için olduğunu görüyorum. Bu tür yazılar olmayan kocama öfke duydurtuyor. Öğüt ya da çözüm önerisi içerse yararlanacağım ama yok. Sorunun kaynağını bulma çabası olsa ona da tamamım ama o da yok. Okuyana bir şey katmayan sadece içini karartan, durduğu yerde kendini mağdur hissettiren yazılar… Ya da benim duygudaşlık yeteneğim fazla gelişmiş. Bu yüzden siteye nadiren uğruyorum artık. Çünkü ruhumu asıl yoranın erkekler değil feminizm ve yazılarınız olduğunu farkettim. İnsanlar kadın erkek ayrımcılığı yapmıyor aslında. Karşısındakinin kişiliğine ve davranışlarına göre davranıyor. Aynı cinsiyetten ve yaşıt yeğenlerime aynı davranmadığımda bunu farkettim. Çünkü kişilikleri, davranışları, duygusal tepkileri farklı yani ihtiyaçları farklı. Nitekim lisedeyken erkek arkadaşlar sınıftaki diğer kızlara davrandığı gibi davranmazdı bana. Daha güzel olduğum için falan değil. Kişiliğim farklı diye. Babamın bana hesap sormadığını evli barklı oğluna bi yere giderken neden bana haber vermedin diye kızdığında anladım. Bi adamın 10da işten dönen oğluna ara sokaklardan değil, ana caddeden gel oralar kalabalık ve aydınlıktır diye öğüt verdiğinde babaların derdinin cinsiyet olmadığını anladım. Mevzu ataerkil otorite falan değil yani. Zaman zaman erkeklerin sitelerine de uğrarım. Onlarda da durum aynı, mutlu değiller ve kadınlardan şikayetçiler. Çözüm ise yok. Kimse mi mutlu olmaz ilişkikerinde? Herkes mi birinden bekler her şeyi? Asıl sorun başka bana kalırsa. Burası insanların dertleştikleri bir yer olduğu için bir şey diyemiyorum ama sitenin asıl yazarlarının genç kızlara onların yaşam enerjisini tüketmeden ama gerçeklikten de uzaklaştırmadan öğüt verecek; uygulanabilir, ayakları yere sağlam basan öneriler sunan yazılar hazırlamasını isterim. Sorunu gösterip çözüm yolu göstermeden kaçacaksanız bırakın kalsın. Gerçekten iyilikse amacınız ruhumuzu bari siz çürütmeyin.
Allah karşınıza en hayırlısını çıkarır inşallah. Sakın buradakileri okuyup içinizi karartmayın. Burada kadın kadına dertleşiyoruz işte. Ben belki anneniz yaşındayım. 25 yıllık evliyim. Evlilik hayatın kendisi; iyisiyle kötüsüyle. Emin olun birçok evlilikte sorunlar var ama mutlu anlar daha fazla. Ben de bazen eşimden dert yanarım. Çocuklarım büyüdüğünden beri çayını bile kalkıp almıyor, çoraplarını kirli sepetine ben atıyorum ama başka yönlerden telafi ediyor bu eksikliklerini. Evlilik öyle ben beş saat iş yaptım, sen üç saat hesaplarıyla yürüyecek bir iş değil. Mutluluk saat hesabıyla olmuyor.
Yazar kendini kısa ve net, çok güzel ifade etmiş. Sanırım bu sorun birçok evde var. Ama inanın birçok aile yıllar içinde üstesinden geliyor. (Tabi, tek sorun erkeğin ev işlerinde sorumluluk almaması ise) Aileleri tarafından sorumluluk verilmeden yetiştirilen erkeklerin amiyane tabirle kazık kadar olduktan sonra yeni alışkanlıklar edinmeleri zor oluyor ama benim çevremdekiler 35, olmadı 40’tan sonra öğrendiler. Umarım sizin eşiniz de yaptığı haksızlığın farkına varır ve yuvanız dağılmadan ya da ruh sağlığınız bozulmadan bu durum sona erer.
Toplumumuzda erkekler, maalesef kendi sorumluluklarını alacak şekilde yetiştirilmiyor. Ama emin olun, art niyetli değillerse onlar da öğrenme yeteneğine sahip ve zaman içerisinde öğreniyorlar. Yeter ki, siz pes etmeyin ve karşınızdaki ev işlerini ne olursa olsun kadının sorumluluğunda gören bir gerikafalı ve/veya bencil bir insan olmasın.
1,5 ay sonra tekrar okudum yazıyı ve bu sefer farklı bir yorum yapmaya karar verdim. Eski yorumu da erkekler değişiyor, düzeyor demişim ama yazıda anlatılan adamın değişmesi zor. Kapıyı yumruklama, bağırıp çağırma kısımlarını atlamışım sanki. Yok yok, bu adam fazla bencil hatta doğrudan kötü bence. Düzelmesi zor. Hatta daha zorlanırsa şiddete meyilli gibi.
Makina ya tek seferde 9 kilo atmanızı önrrmem, ömrü kısalır.