Konuk Yazar: H
Merhabalar sevgili Reçel ve okurları,
H herkese ışıltılı bir selam yollayarak Reçel yapmaya başlıyor.
Benden yana Reçel yapmaya sebep, ayar çekme kurumunun kadınların hayatındaki tezahürlerini popüler kurgular üzerinden irdelemek. Bu önemli, çünkü yaygın ve gündelikleşmiş kurgular, normalleşme üzerinden kadına ayar çekme vakıasının toplumsal ve kültürel aktarımını sağlıyor. Uzun vadede, ancak mevzu edinebildiğimiz kadına karşı şiddete giden yolun basamakları oluyor bu normalleştirmeler.
Durumu tez elden örnekleyeyim. Prime time TV dizilerinin birinden 20 dakikayı aşmayan bir kesit, bu yazının mevzu bahsi olsun. Üç kişiden oluşan birinci sahnede, “Doğudan” bir vesileyle İstanbul’a gelmiş kız evlat, erkek evlat ve anneden oluşan ailemiz var. Kızımız dışarı çıkıyor, telefonunun şarjı bitiyor, eve hava bile kararmadan dönüyor. Amma ve lakin, önce annemiz sonra “ağa”beyimiz tarafından geç kalmaması ve büyük şehrin onu yutması, gazozuna ilaç katılması ihtimallerine karşı uyanık olması vb. konularda, “namusa halel getirmemesi” başlığından ayarı alıyor. Daha da güzeli, ağabeyimiz kızın haberi olmadan peşine adam takıp bir de takip ettiriyor.
Bu bir namus koruma, sevgi gösterme, önemseme tezahürü değil. Burada apaçık patolojiye dönüşen toplumsal kültürel aktarım katmanı, en az iki tane var. Katman 1; kızımız kocaman, üniversiteye gitme ehliyetine ve imkanına sahip. Lakin telefonun şarjının bitmesi, ayar yemesi için en basit neden. Niçin ayar vermeden ilişki kuramıyoruz? Başka bir ilişki kurma seviyesi/dili niçin yok zihin haritalarımızda? Ayar vermek, kişinin kendisini de karşındakini de belli pozisyonlara yerleştirdiğini gösterir. Niçin kadınlar ayar verilen konumdadırlar müstesna toplumumuzda? Aynı durum ağabeyimizin başına gelse, ona ayar veren olur muydu/kim olurdu mesela?
Katman 2, niçin namusun faturası kadınlar tarafından yüklenilmelidir, yüklenilir? Bir erkeğin namusu yok mudur? Niçin kadın, erkeğin namusunu da korumakla yükümlüdür (yüklendiği onca fatura yetmiyormuş gibi)? Bunu feminizm tartışmalarından önce, hakkaniyete dayanan etik/vicdan bağlamında değerlendirmeyi öneriyorum. Herkes önce kendi namusundan sorumludur. Bunun için İbrahimi dinlere, Uzak Doğu felsefelerine, İslam’a (ve elbette kıymetli Veda Hutbesi’ne), evrensel insan haklarına bakılabilir; herkes önce kendi varlığının –her anlamda- ürettikleri ve tükettiklerinden sorumludur, önce bunun hesabı verilir –hem modern dünya mahkemelerinde/pozitif hukukta, hem ahiret inancında-. Paydaş/katılımlı sorumluluklar da elbette vardır, lakin önce, ilk olarak, insan –erkek ve kadın, kadın ve erkek- kendi edimlerinden sorumludur.
Blog yazısı hacmine sadık kalmak niyetiyle burada duralım. Kapanışı da, kadın ve erkek, erkek ve kadın, her bireyin kendine ayar çekmesi üzerinden yapalım. Madem ayar çekme kurumunu böyle işlevsel ve verimli buluyoruz, kullanmaya da pek teşneyiz; o halde herkes bu kurumu “sağmaya” kendi üzerinden başlasın diyorum. Ayar çekmeye hevesli olan beylere (ve hanımlara bittabi) önce kendilerinden başlamalarını öneriyorum. En azından, bu eylemi karşı cinse kolayca yöneltmek için harcanan an’ları kendi ayarımıza yöneltsek, o bile çok şey değiştirebilir, fark ettirebilir, diyorum.
Esenlikler, lezzetli Reçel’ler efendim.
“Niçin ayar vermeden ilişki kuramıyoruz? Başka bir ilişki kurma seviyesi/dili niçin yok zihin haritalarımızda? ”
Tamda kafamın asla almadığı durum bu. Neden herkes anlaşılmayı beklerken anlayan, anlatan, empati kuran zararlı çıkıyor? Had bildirmek, kumpas kurmak, ayar vermek… Sürekli tetikte yaşıyoruz. Sürekli bir adım geriye kaçıyor adımlarımız. İnsanların neden böyle olduğunu sorgulamaktan öldü felsefeciler bence. Çünkü kabullenmek daha zor geliyor…
ve gönüllü kabullenmemek, belki de.
“Erkeğin namusu yok mudur?”
Eee velev ki var? Neden bir tek bizimki önemseniyor, bu bize haksızlık çıkışı çok anlamsız. İki taraftan birini bir hayli boğan namus belası iki tarafı da eşit boğsun yani. Bu fazlaca özgürlük karşıtı bir bakış, çifte standarta bizi boğuyorsanız onları da boğun diyerek karşı çıkmak gerekli mi bilmiyorum. Belki de iki taraf da namuslu olsun diyenlerle ile namus bizden uzak olsun diyenler arasında bölünüyor hareket, bilemem.
“Herkes önce kendi namusundan sorumludur. ”
Herkes hakkında içinde namus geçen cümleleri bu kadar kolay etmek baskıya zemin hazırlar. Madem herkes dediniz, o herkesten biri olarak BEN NE ÖNCE NE SONRA NE KENDİMİN NE BİR BAŞKASININ NAMUSUNDAN SORUMLU DEĞİLİM. Önermeniz çöpte.
Sevgiler.
bir başka insan için namuslu/namussuz olma değerlendirmesi yapma pozisyonundan istifa etmeyi öneriyorum yazıda.
namussuz bir insan + kimsenin namusundan sorumlu olmayan bir insan olmanın önermeme ters olduğunu düşünmüyorum, bu sıfatlar herkesin kendi namusundan/ediminden sorumlu olması neticesinde ortaya konabilecek duruşlara ekleniyor-ki bu tamamen kişisel bir tercih alanına girmek demek. ben zaten bu kişisel alana fütursuzca giren erkekler üzerinden yazdım. namuslu/namussuz olmayı olumlamadım, sadece verdiğim örnek namuslu olmayı olumlayan bir sosyolojinin içinden-ulusal bir TVnin bir prime time dizisi ve izleyicileri.
sevgiler.
site yönetimine teşekkür ederim çoğu zaman aradığımız şeyi sitelerde bulamıyoruz oraya buraya yönlendiriyorlar sizin sitenizin içeriği güzel daha çok güncellerseniz sevinirim
merhaba admin arama motorlarında bulamadığım içeriği burada buldum teşekkür ederim size sitenizi takip listeme aldım zaman zaman ziyaret edeceğim iyi çalışmalar.