Müdahil olan Fatma Hazan Türkkol’un ifadesi. Hem düne hem bugüne seslenir gibi.
Sayın Mahkeme Heyeti;
Ben 28 şubat kararlarından, başötülü bir kadın olduğum için zarar görmüş biriyim.
2002 yılında “Başımı açacağımı taahhüt ederim.” Yazılı kağıdı imzalamadığım için üniversiteye giriş sınavına başvuru yapamadım.
2003 yılında sınav salonundan zor kullanılarak atıldım. Görevli “Benim bulunduğum ortamda bulunamazsın.” Diye bağırıyordu.
2004 yılında sınavımın geçersiz sayıldığı ve puanımın da iptal olduğunu öğrendim.
2005 yılında kocaman bir anfinin ortasında perukla oturdum ve görevlilerin sınavını kabul etsek mi yoksa etmesek mi diye tartıştığı dakikaların bitmesini bekledim.
2005 yılında benim gibi okulundan atılan kızkardeşimi de alarak yurt dışına çıktım. Eğitim aldığım tüm okullarda başarı bursu ile okudum. Ben bu başarıyı kendi ülkemde de gösterebilirdim. Dönebildiğimde yıl 2013 olmuştu. Bu sürgünün ahını ömrüm boyunca yaşayacağım. Seneler boyunca yasağın kalakacağı umuduyla son dakika haberi bekleyen ailem de unutamayacak. Ben yurt dışına giderken geride bıraktığım, imkan bulamayan diğer arkadaşlarım da hiç unutamayacak.
Sayın mahkeme heyeti; ben sadece öğrenciydim. Dindar, başörtülü bir öğrenci. Sınav salonlarından terörle mücadele ekiplerince alınacak bir şey yapmadım. 2005 yılında yurtdışına çıkmak zorunda kalacak, bir bavul toplayıp ülkemden ayrılmak zorunda bırakılacak bir şey de yapmadım.
Hala rüyalarımda beni salondan atmaya çalışan görevlinin nefes nefese kalmış halini görüyorum.
İyileşmek istiyorum. İyileşmek ancak adaletle olur. Kırılan kemik kaynayınca nasıl izi kalsa da iyileşmiştir. Bizim de yaşadıklarımızın izi kalsa da iyileşmeye ihtiyacımız var.
Ben bu davaya, adaletle iyileşmek için müdahil oldum.
“İrticayla mücadele” denilerek yıllarımı kaybettiren, eğitim hakkımı elimden alan, beni inançlarım ve ideallerim arasında seçim yapmaya zorlayan, yıllarca memleketim dışında sürgün hayatı yaşatan bu uygulamanın karar vericilerinden ve uygulayıcılarından adaletiniz önünde şikayetçiyim.
Beklentim de haksızlığa uğradığımın ilanını duymak ve bunun kayıtlara geçtiğini görmektir.
Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Teşekkür ederim.
Bu bahsettiğiniz yıllar boyunca irtica denilen inançlara sahip olanlar erkek olunca, eğitimlerine devam edebildiler.
Şimdi yönetimdeki “inançlı” erkekler, medeni kanunu TÜM kadınlar aleyhine değiştiriyorlar. – daha önceki milliyetçi ya da safi kapitalist öncülleri denemiş ve kadınların demokratik tepkileriyle geri adım atmışlardı…-
Karşısındakine zarar vermemeyi öğrenmek dinler ve inançlar üstü, evrensel bir ideal. Kadınların her dönem çeşitli kimlikleriyle eziliyor oluşları, bu ideal için gerekli bilgiye en çok sahip olan, en büyük topluluk olmalarını sağlamıyor mu???
Kadın dayanışması ve kadınların birbirlerinin farklılıklarından beslenmesi hem tüm kafınları, hem de insanlığı, doğayı kurtarabilecek en önemli umudumuz değil mi???