Engelli evladı olan ailelerin yüzde kaçının babaları sonuna kadar anne ile beraber mücadele ediyor?
Konuk Yazar: Sevim Korkmaz
Okul çıkışı hayatın rutininden birazcık olsun kaçmak için kendimizi en yakın alışveriş merkezine atardık birkaç öğretmen arkadaş. Bu öyle indirimi yakalamak, ayakkabı, çanta vs. alışverişi değil, hislerimizin, hüzünlerimizin, geçmişimizin, ev halkına söylesek kavga sebebi olacak serzenişlerimizin alışverişi idi. Ne cüzdana zararı olurdu ne başkasına; zira gıybet, teccessüs de yoktu. Sadece dumandan zehirlenmek üzere iken odanın penceresini açıp derin derin oksijen almanın hayat kurtarıcılığı gibi bir ruh iyileşmesi idi hepimiz için.
Sırayla anlatırdık, konu konuyu açardı, son günlerde kimin suratı en çok asıksa ilk sözü ona verirdik ve susana kadar soluksuz dinlerdik birbirimizi.
Gözlerinin içi gülerdi eşiyle nasıl tanıştığını anlatırken bize.
Biz kadın kadına konuşurken anlardık O’nun gözlerinin içinden hala ne kadar çok sevdiğini eşini. Evleneli birkaç yıl olmuş, Allah bu mutu yuvaya bir oğul bahşetmişti.
Artık sadece eşinden değil oğlundan bahsederken de gözleri parlardı.
Son birkaç buluşmada arkadaşımızın gülen gözlerinin yerini buğulu bakışlara ve derin hüzünlere bıraktığını farketmemiz uzun sürmedi. Oğluna otizm teşhisi konmuştu.
Uykusuz gecelerini anlattı, bitmeyen enerjisini ve olağanüstü bir çocuk olduğunu oğlunun.
Bir süre ücretsiz izin kullandı, izin dönüşü daha iyi hissediyorduk hepimiz.
Fakat arkadaşımız bir anne olarak otizmli çocuğuyla iş hayatını bir dengeye oturtmaya çalışırken hayatında beklemediği bir yerden ihanet görecek, eşinin kendisini aldattığını öğrenecekti.
Otizmi kahve sohbetlerinde hafifletmek, Allah’tan geldi, bize düşen güzelce sabır diyerek hakkı ve sabrı tavsiye ile ruhlarımızı, acılarımızı dizginlemek mümkündü. Fakat duyduğumuz bu son haber için kimsenin ağzını bıçak açmadı.
***
Hiç düşündünüz mü?
Engelli evladı olan ailelerin yüzde kaçının babaları sonuna kadar anne ile beraber mücadele ediyor?
Yada kanser felç gibi hastalıkla mücadele eden kadınların yüzde kaçının kocası sonuna kadar destek veriyor?
Emin olun çok azı…
Ankara Altındağ’da öğretmenim. Tüm engelli okulları bizim ilçededir. Velilerin tamamına yakını tek başına mücadele eden annelerdir.
Bu toplumda kadınlar bu kadar ağır travmalar yaşarken geçenlerde bir din sosyoloğunun sayfasında okudum. Özellikle erkekler tarafından beğeni ve paylaşım rekoru kıran yazının konusu şöyle:
“Özgürlüğünü ispat etmek için çıplaklığı artan kadınlardan müslüman erkekler ve onlar adına müslüman kadınlar çok rahatsızmış.”
Hoş bir durum değil elbette fakat bunun sebebini sadece kadınların özgürlük tutkusu olarak açıklamak sorunu çözmez. Şu soruları da cevaplamak lazım.
Dış görünüşe daha çok pirim veren erkeklerin hiç mi suçu yok?
28 şubat sürecinde kariyer korkusuyla tesettürlü kızlarla evlenmeyen dindar aile oğullarının hiç mi suçu yok?
Kapalıyken evde kalan ablasını görüp tesettürden soğuyan gençlerden gelen kuşaktan şimdi rahatsız oluyoruz diyen beylerin hiç mi suçu yok?
Uzun etek giyen sınıf arkadaşı ile kezban diye dalga geçen ergen oğlanın hiç mi suçu yok?
Mesele sadece özgürlükle örtünme arasındaki ilişki değil. Etraflıca düşünmek lazım.
Sosyologların nefsi emmare terbiyesi için peygamber efendimizin önerdiği oruç tutmak gibi çaresi olan psikolojik durumlar yerine böyle ağır patolojik vakalarla ilgilenmesi daha isabetli olacaktır.
Kadınların gözyaşlarının erkeklerin hormonları kadar mevzu bahis edilmesi duasıyla…
****
Şimdi arkadaşımız bir öğretmen ve otistik bir delikanlı olan oğlu ile çok huzurlu ve mucizevi bir yaşam sürmekte.
Otizm ve benzeri pek çok hastalık anlaşılır, açıklanabilir, arkadaş, aile ve dostlarımızla hafifletilebilir.
Açıklanamayacak ve hafifletilemeyecek olanlar içinse RABBİM yeter.
Bir anne olduğum için söylemiyorum ama bu bir gerçek anneler evlatlarını ne olursa olsun yalnız bırakmazlar. Bunu söylediğimde babalara haksızlık ediyormuşum gibi düşünülebilir ama çoğunluğu böyle. Evlatların en zor zamanlarında manevi desteğinde hiç kaçmıyoruz. Keşke günümüz ülkesinde kadın maddi olarakta gçlü olabilse…
Ahh, içim sızladı okurken. Ben de bir öğretmenim ve birkaç engelli öğrencim var. Birinin babası terketmiş, diğerinin babası evi geçindirip, para kazanmakla bütün sorumluluklarından kurtulduğunu, çocuklarla ilgilenmenin sadece annenin görevi olduğunu düşünen bir adam. Ama bunun yanında çok fedakar babalar da var tabii ki.
Engelli kelimesine hep karşı çıkmışımdır.Tdk bu konuda yetersiZ bir çok kelime ve kavramı tanımlayamıyor,kısır bir dile sahip olduğumuz şüphe götürmez bir gerçek.Özel çocuklar,özel insanlar onlar tıpkı korumaya alınmış cevher gibi.Özel insanların aileleri daha özel.Hep derim sabretmektedir işin özü,siz bir öğretmen olarak dile getirmişsiniz çok güzel bir dille.Erkek kibri buna müsaade etmiyor ne yazık ki.Halden anlar ama hemhal olmaz,çareyi bilir ama derman olmaz.Büyük örneği var taa dibimde.Ama her şey bi yana o sıkıntı hastalık değilde zor insanlar çıkmaza sürüklüyor oysa öyle değil.Size naçizane tavsiyem yapın.İçinizde ki o inceliği demeden evvel yapın çünkü toplumun temsile ihtiyacı var,böyle dert edinen eğitimciler,laf olsun diye değil,hayır.
Özel İnsanlara,özel muamele lazım çok zor olsa da evet ben de varım diyen ‘erkek müsveddeleri’nin ıslaha ve güçlerini bir de bu Özel insanlara ayırmalarına iki tarafında ihtiyacı var.