Konuk Yazar: Ayşe Özlem Ekşi
Hayatın hiç son bulmayacakmış gibi çılgınca ve yanıltıcı akışının bir süreliğine durduğu, nereden geldiğimizi/nereye gittiğimizi, burada ne yaptığımızı, hiç sonu yokmuş gibi yaşadığımız şu hayatı, hırslarımız, heveslerimiz, amaçlarımızla yeniden sorguladığımız en büyük anlamların ve anlamsızlıkların iç içe geçtiği zamanlardır cenaze törenleri. Akraba, eş-dostun kenetlendiği, gözyaşlarının sel olduğu, bir daha dünya gözüyle göremeyeceğiniz bir cana vedanın ve vefanın son kez sergilendiği bir seremoni…
İşte birkaç gün önce bir süredir ağır hasta olan seksen sekiz yaşındaki dedemin vefatıyla böyle bir tablo içinde buldum kendimi. Tüm çocuklar ve torunlar babalarına /dedelerine son görevlerini yerine getirmek üzere iş bölümü yapmışlardı; mezar yerinin ayarlanması, cenazenin yıkanması ve nakledilmesi için cenaze arabasının ayarlanması, cenaze yemeğinin ve namazının organize edilmesi, misafirlere yemek ikramı vs…
Cenazenin defnedileceği memleketimize gelişi, yıkanması ve cenaze yemeğinin ikram edilmesinin ardından sıra cenaze namazının kılınması ve bir kilometre ötedeki mezarlığa taşınarak defnedilmesi kısmına gelmişti. Bütün bu hengâme içinde ezanın okunmasıyla birlikte bir telaş dedemizin cenaze namazını kılmaya, onu ne kadar iyi bildiğimizi söylemeye ve (ne hakkı olacak ama) cami avlusunda yükselen “Helal olsun!” nidalarına ses katmaya niyetlenmiştik ki daha cami avlusuna yönelmeden ilk önce ilçenin cenaze taziyesine gelmiş ihtiyar teyzelerinin bir yandan helvalarını kaşıklarken, ayıplayan bir yüz ifadesiyle “Siz gitmeyin, kadınlar cenaze namazına katılmaz, olur mu hiç öyle şey canım!” ikazıyla durakaldık kız çocukları ve torunları olarak. “Elalem” denen o gizemli varlığı çok önemseyen teyzelerimden biri ihtiyar teyzelere hak verip gitmeme kararı alırken, gitmek ve görmek isteyen ve kimseyi takmayan bir grup isyankar kız çocuğu ve torun, teyzelere söylenerek camiye yöneldik. Bir engel de cami avlusuna girmeden koyulmuştu. Onu aşamadık tabii ki. “Cenazeye saygısızlık olmasın olay çıkarmayalım şimdi” söylenmeleri eşliğinde bir evin cami avlusunu gören merdiven altına sığındık! Cami avlusundan içeri alınmayışımız ve tüm erkeklerin bunun yanlış olduğu konusunda hiçbir tereddütlerinin olmayışı mı daha vahimdi; yoksa dedemin tabutunun getirilişini, namazının kılınışını ve “İyi bilinmesi ve haklarının helal edilmesi” seramonisini kuytu bir köşede, sesimiz duyulmasın diye fısıldaşmalar, birbirini ikazlar eşiliğinde izlemek zorunda kalışımızı “En azından görebildik” diye birbirini avutan ailenin kadınlarının hali mi karar veremedim!..
Peki engeller bununla bitti mi? Tabii ki hayır. Namaz tamamlanmış ve tabuta omuz verme yarışı başlamıştı. Tabutun etrafını çevreleyen bir kısmını tanımadığım adamlar omuzlarıyla birbirlerini ittire kaktıra bir kilometre ötedeki mezarlığa cenazeyi taşıdılar. Biz de bir arabayla cenazeyi takip ettik. Mezarlığa ulaştığımızda arabadan inmek için cenazenin bir miktar mesafe almasını salık veren yeterince ayar almış teyzelerimi dinlemeyerek birkaç kuzen hemen cenaze konvoyunun arkasına takıldık. Tekbirler eşliğinde cenazeyi defnedeceğimiz mezar yerine geldik. Kadın-erkek karışık bir halde cenazenin toprağa indirilişini, sırayla küreği ele geçirenin toprak atışını seyrederken dualarımızı ediyorduk ki, altmış yaşlarında bir amcanın ve beraberinde orta yaşlı birkaç tanımadığım adamın “Nıck, nıck şunlara bakın erkeklerin arasında cenazede! Ne günlere geldik! Nıck, nıck” hayıflanmaları ve bir sürü hak veren göz eşliğinde dedemizin toprağa verildiği son anları oradaydık.
Ölen benim dedemdi. Hayatımda ilk defa gördüğüm ve muhtemelen dedemin de tanımadığı bu adam dedemin cenazesini son kez görme hakkıma müdahale etme yetkisini kendinde görüyordu! Bu adama bu cüreti veren, yıllardır yatalak hasta olan dedeme sırayla bakan annem ve teyzelerim, canlarını yitirmiş bu kadınları bile necis kabul eden, varlığına tahammül edemeyen tüm bu insafsızlığın dayandığı zihniyetle mücadele etmenin ne kadar da insani bir durum olduğunu bir kere daha anladım ölüsünü bile defnederken görünmez kılınmaya, kör edilmeye çalışılan kadınlar, bizler adına.
[…] Yazının tamamı için Reçel Blog’a devam edin […]
Ayse Hanım Yuregınıze Saglık .. Kadınların NasılSaflastırıldıgı Hatta Gunumuzde Dahı
‘Kadına Sunnet Murıdın oldurulmesı gıbı tartısmalar arasında bu konuları bırakın tartısmayı kesın hukum kabul den bazı bazı ‘Ehlı Sunnet lerın en hassas gununde dahı tacızlerıne maruz bırakılıslarımızı en yuksek sesle haykırmamız ve onlara dıkte ettırmemız gerekıyor maalesef .. yorucu fakat ‘Dınımızın Arınması ıcın bunlar cok gerelı .. Saygılar
Ne güzel yazmışsınız.
Bende dedem vefat ettiğinde 6 yasindaydim.cenaze namazı kılma vakti geldi,herkes helallesiyor son kez dedemi görüyoruz.tabi herkes diyorsam dedemi görenler sadece erkekler.bayanlar en arkada.Bizde ablamla cenaze kalkmadan bütün kalabalığı olan gücümüzle yarıp dedeme ulaştık ve dedemi defnetmeden önce son kez öptüm. Ama buna bile cık cık lar yükselmisti birkaç yaşlı amca tarafindan.Garip …
Yorumunuzu okurken göz yaşlarımı tutamadım. Biz nispeten daha şanslıydık. Gece vefat eden dedemizin başında, o yerde soğuk ve kulakları sağır edercesine bir sessizlikle uzanırken, dualar ettik sabaha kadar… Rabbim cennetine kabul etsin hepsini. Sevgi ve sağlıkla…
geçen ay dayımın vefatı için memleketime gitmiştim, sabahın erken saatlerinde babam yakın dostu olan alevi dedesinin bir gece önce kalp krizi geçirerek vefat ettiğini, istersem daha erken saatte cemevinde olacak tören için ona eşlik edebileceğimi söyledi. ben de kabul ettim. yarım saat sonra cemevinin avlusunda kadınlar ve erkekler ellerimizi beraber açmış türkçe dua ediyorduk. beraber hakkımızı helal ettik. dualar okunduktan sonra töreni yönlendiren kişi cennetin annelerin ayaklarının altında olduğunu, bu kötü günde merhumun annesinden yakınlığımızı ve sevgimizi esirgemememizi istedi. ve cenaze köye doğru yola çıktı. ben de dayımın evine ordan da erkeklerle beraber camiye geçtim. camideki durum tam da sizin anlattığınız gibi oldu. kadının adı bile yok. karşılaştırma yapmak yanlış belki de, ancak dücane cündioğlunun “cumhuriyet dindarlığı mutsuz bir dindarlıktır” sözünü hatırlamadan edemiyor insan.
http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/2114/kadinlar-cenaze-namazi-kilabilir-mi.html
“Tabutun etrafını çevreleyen bir kısmını tanımadığım adamlar omuzlarıyla birbirlerini ittire kaktıra bir km ötedeki mezarlığa cenazeyi taşıdılar.”
Burada “ittire kaktıra” ibaresine alındım. Bilmiyorum hiç ellerin ucunda cenaze tabutu taşınmasına katıldınız mı? Ama dışardan bakınca “ittire kaktıra” diye tanımlamanızdan hiç katılmadığınız belli. Kalabalık bir topluluk aynı anda hem ilerlerken hem de ellerinin ucunda içinde cenazenin olduğu tabutu taşırken ve bir taraftan da bir ucundan tutma ve destek verme gayreti içindeyken dışardan bakanlar için oradaki hareketlilik biraz kaotik, biraz ittirip kaktırmaca gibi görülebilir. AMA ÖYLE DEĞİLDİR! Kimse kimseyi durduk yere cenaze taşırken ittirip kaktırmaz. Dedenizin cenazesini taşıma gayretindeki insanların çabasını birbirini ittirip kaktırma olarak tanıtmanız hoş değil.
Cenaze namazı ve sonrasında mezara defin işlemleri neticede dini ritüeller. Burada neyin neden nasıl yapıldığını dinin kurallarının belirliyor olmasını bekleriz. Bu örnekte ise bu din İslam. Burada kadınların bu ibadetlerdeki yerinin nasıl olduğunu da yine İslami esasların belirliyor olması gerekir. Burada yazarın tepkisine neden olan cenaze törenlerindeki kadınlar ile ilgili bazı uygulamaların İslami esaslardan mı yoksa kaynağını dinden almayan geleneklerden mi kaynaklandığına bakmak gerekir. Bu konudaki yorumları sadece dedesi öldüğü için olup bitenlere duygusal olarak yaklaşan bir kadının hissiyatına göre yapmak herhalde doğru olmaz. Cenaze törenindeki kadınları ve tavırlarını görünce kendi kendine söylenen yaşlı amcayı ve etrafındakileri bu yazının okurları önünde afaroz etmeden önce, acaba onun bu tepkisinin arkasında sahih İslami bilgileri mi var diye bakmak gerekmez mi? Yaşlı amcanın verdiği tepki İslami değil ise, bununla ilgili dini delilleri zikrederek konuyu ele almak gerekmez mi? Bir durumun doğru mu yanlış mı olduğunu sadece bir tarafın hissiyatına göre tartmamız ne kadar doğru olur? Acaba karşı tarafın tepkisine neden olan hissiyatı ve düşünceleri neler? Bunları da değerlendirmek gerekmez mi?
@Çilek Okuru yahu zaten bütün yazı boyunca karşı çıkılan durum dinimizde böyle bir şeyin yerinin olmadığı, geleneksel olarak bunun huy edinildiği. heralde bu yazıyı “çok acılı halde yazmış hiç objektif değil diyerek” yorumlayacak kadar kör olamazsınız. nasıl cenaze namazı ile ilgili halihazırdaki durum toplumun geleneği yüzünden bu hale geldiyse, tabutu taşıma, gömme vs. gibi ritüeller de bundan nasibini almış. benim bu yazıdan anladığım allahın bize emrettiklerinin nedense erkekler eliyle bu bize aittir, kadının işi olmaz ya da bu kural kadından sorulur bizi ilgilendirmez haline dönüşmesidir.
Genelde cenaze yikanip hazirlandiktan sonra yakinlarina yuzu gosterilir. Hatta namahrem olmayan yakinlarida yikamaya girebilir. Ben bicok ornekte bunu gordum. Size dedenizi niye gostermemisler anlayamadim. Camiye girmenize dahi nasil izin verilmemis dogrusu cok ilginc. Define bile bakmaniza izin vermemisler hayret.
Simdi islamin cenaze ile ilgili hukumlerini uc tane amcanin cik cik yapmasinami indirgeyelim ? Islamda kadina hic deger verilmiyor falanca cenazede bunlar oldumu diyelim ?
Ne diyelim tam olarak yazar hanim ? Anlayamayanlara bi daha anlatirmisiniz.
Ayrica orda defnedilen benim dedem olsa ve uc tane amca bana cik ciklayip kinasa hic sallamaz istedigimi yapardim. Donup ben onlari bu anlayissiz ve is bilmez tavirlarindan dolayi suclardim. Bunu butun bi islamin kadin haklari mevzularina baglamazdim zira islami o amcalardan ogrenmiyoruz cok sukur.
uzun uzun yazacak mecalim de isteğim de yok ama, bir yazı, böylesine basit ve içten bir yazı nasıl bu kadar da yanlış anlaşılabilir yorumları bunu gösteriyor.
başınız sağ olsun. hissiyatınızı anlayıp fikrinize katılmakla birlikte yazının başına gelenlerden dolayı da geçmiş olsun dilerim Özlem Hanım. görüyorsunuz işte…
Reçelde en çok aklımda kalan yazılardan biri. En yakınlarının cenazelerinden başka insanın bu kadar işgal edildiğini hissettiği başka bir an yoktur herhalde.