Konuk Yazar: Aliye Kılıç
Herkes her şeyi biliyor. Şu halde rüzgâr ekenin fırtına biçmesinde şaşılacak bir durum olmasa gerek.
Afganistan’da NATO ordularının teşrifatçılığını yapanlar, bugün çıkan savaş karşısında acziyetlerini saklamak, çıkarlarını örtbas etmek için Türkiye halklarına Müslümanlık satıyor. Irak’a müdahale etmek için ilk sıralarda yer umanlar kimsenin imanını sınamasın. Devlete kul olanlar kendi tevhit anlayışlarını sorgulasın.
Erdoğan eliyle devletin “Müslüman’a” bir çağrı yaptığını söyleyebiliriz. Müslüman ya ondan ya ötekinden olmaya zorlanıyor. Deyim yerindeyse “bizim inayetimizle yaptığınız şımarıklığa bir son verin” denerek, Müslüman’ın direnme ve dayanışma imkânlarına saldırılıyor. Müslüman’a direnme ve dayanışma, yani Müslüman olma ve Müslüman kalma imkânını da kendilerinin verdiğini; kendileri olmazsa Müslümanlığın da olmayacağını söyleyip duruyor. Öte yandan Erdoğan eliyle devlet, Işid’i belirli mesafede tutmanın araçlarını bulmaya çalışıyor. Belki de 13 yıldır böyle bu. I. ve II. Körfez Savaşları’ndan beri… Işid’i (radikal islamı) belirli bir mesafede tutmak Müslüman’ı da belirli bir mesafede tutmak demektir. Bu “mesafelenme ilmini” de kendi ülkelerinin komünistlerini dövüp/sevip Sovyetlerle iş tutmayı bir sanat haline getiren ülkelerden öğrendikleri aşikâr. Erdoğan eliyle devlet şimdi de bu sanatı icra ediyor.
Bir an için devrimi yapanın parti değil de partiyi var edenin devrimci durum olduğunu düşünebilirsek eğer yirminci yüzyılın başı dünyanın her yanında pıtrak gibi çoğalan halk ve işçi ayaklanmalarıyla, onları takip eden komünist ve anarşist örgütlenmeler dönemiydi diyebiliriz.
İçinde bulunduğumuz yüzyıl ise Müslümanların topyekûn bir savaşın içinde kendini bulması ve buna geliştirmeye çalıştırdıkları cevap ile geçiyor. Burada sadece Ortadoğu’daki emperyalist işgali kastetmiyorum. Yerlerinden yurtlarından, doğal ekonomilerinden edilmiş binlerce Müslüman, Avrupa’ya iltica edebilmek uğruna soyuluyor, öldürülüyor, zulme uğruyor. Bu cevabı, bu direnişi küçümseyerek, neden-sonuç ilişkilerini, maddi ve tarihsel koşulları anlamazlıktan gelip yüzlerce yılda biriken baskıya gösterilen direnişi ilerlemecilik-demokrasi-hümanizm söylemine sıkıştırarak, Türkiye’yi Avrupa yaparak, onun “batı paradigması” içinde olduğunu düşünerek varılacak bir yer yok. Her yıl, hatta aylardır ölen mültecileri, Avrupa’da ve Amerika’da günlük hayatın her alanında ayrımcılığa uğrayan Müslümanların öfkesini görmezden gelip sonra bu öfke açığa çıkınca kaybedeceklerini hesaplamaya duranların uydurduğu “ılımlı İslam” gibi suni bir tartışmayla alınacak yol da yok. Belki de ayrıcalıklı konumunun sarsılmasından, rahat ve müreffeh hayatının bir an için sekteye uğramasından deli gibi korkanlara “radikal İslam’a karşı radikal İslam” demenin vakti gelmiştir. Zira Işid üzerinden Müslümanlara saldırmayı marifet bilenler, “İslam” yerine “Siyasal İslam’ı” koyup Müslümanlara sövmeye devam edenler yüzyıllardır içeride ve dışarıda tahkim edilen bir geleneği devralmaktadırlar, bir de bunu “devrimcilik” sosuyla sunmaktadırlar.
Ortadoğu’nun mazlum ve ekseriyetle Müslüman halklarının bu cendereden direnerek ve dayanışmayla çıkmasının mümkünatı belki de burada, kendi gerçekliklerini geri kazanmalarında, yatmaktadır.
Ne kadar tuhaf bir yazı bu. Özellikle şu cümle beni hayretler içerisinde bıraktı. “Işid’i (radikal islamı) belirli bir mesafede tutmak Müslüman’ı da belirli bir mesafede tutmak demektir.” Işid ile İslam’ı nasıl özdeşleştirebiliyorsunuz?
Şu cümleniz de çok ilginç: “Belki de ayrıcalıklı konumunun sarsılmasından, rahat ve müreffeh hayatının bir an için sekteye uğramasından deli gibi korkanlara “radikal İslam’a karşı radikal İslam” demenin vakti gelmiştir.” Radikal İslam’dan kastınız Işid tarzı bir İslam yorumu ise çok yanlış yoldasınız bence. İslam’ın adını ve kavramlarını kullanarak menfaat devşirmek ve insanlara zulüm ve şiddet uygulamak hakiki İslam ile bağdaşır mı?
Bana göre Işid, İslam’ın kaba ve literal bir yorumuna dayandırılmış, asıl amacı ise orta doğuda egemenlik kurmak olan bir örgüt. İslam tarihinde “hariciler” diye Kur’an’ın felsefesini anlamayıp dar bir perspektiften yorumlayan bedevi bir grup vardır, ben Işid’i İslam’ı yorumlama biçimleri açısından onlara benzetiyorum. Diğer taraftan Işidin ortaya çıkışının ve faaliyetlerinin dinden belki de çok daha önemli başka sebepleri (başka ülkelerin etkileri, orta doğudaki siyasi durumlar, ekonomik sebepler vb.) olduğu biliniyor.
İslam’ı anlama ve yorumlama açısından birçok eksiğimize rağmen Türkiye’de ilahiyat alanında yapılan çalışmaların kayda değer olduğunu düşünüyorum. Keşke Işidçiler derinlikli bir felsefi eğitim ve ilahiyat bilimi alsalardı. Böylece yaptıklarının İslam’ın ruhuyla bağdaşmadığını görebilirlerdi beki.
sanirim bikac suslu soylemle birlikte Erdogan’a laf atmaya calisilmis ama bende anlamadim tam olarak.
Yazar Erdoğan’ı Işid’e mesafeli durduğu için eleştiriyor galiba (anlayabildiğimiz kadarıyla:))
(O yüzden yazı Erdoğan’ın Işid’i desteklediğini söyleyenlere kapak olmuş :))
Bu arada site baya ilginçmiş. Bir taraftan Erdoğan pekaka ile niye mücadele ediyor diye eleştirenler, diğer taraftan Erdoğan Işid’e neden mesafeli duruyor diye eleştirenler… İki zıt düşünce biçimin aynı sitede var olmasını takdir edebilirdim ancak bu çeşitlilikte bir eksik var. Ben sitede henüz Türkiye Cumhuriyeti’ne sempati duyan bir yazı göremedim. Öyle olunca insanın aklına ister istemez bütün TC karşıtları bu sitede mi toplandı acaba sorusu geliyor. Bu yüzden açıkçası siteden soğudum ben. Halbuki güzel ülkemize olan sevgimiz ve birlik beraberliğimiz her şeyden önemli olmalıydı. Üzgünüm gerçekten ama inanıyorum ki Allah herşeyi görüyor ve biliyor. Nihayetinde yüce yargıç odur, neye hükmederse o olur.
Avrupa ve amerikada her anlamda ayrimcilik oldugu yok zanninizin aksine.. Bu turkun turkten baska dostu yok fasizan sloganini millete yutturup korku ve guvensizlikteki cahil duygusal halkin disarida ne oluyor diye sormasini, gelismesini, degismesini onlemeye calisan guya vatansever,aslinda somurgen ve gucu paylasmak istemeyen kucuk azinligin yaptigi gibi muslumanlarin yalnizlastiklarina inandirip onlarin ofke ve korkularindan nemalanmaya taraftar bulmaya calisan yurtici- yurtdisindaki; gayri Muslim yada onlarin isbirlikcisi musluman kimselerin medya eliyle sisirdikleri birsey.
Islam dunyasinin en buyuk sorunu cahillik ve mezhepciliktir; hep dikdatorlere asiktirlar, ozgurluk bulurlarsa bu Sefer birbirlerini yemeye baslarlar. Demokrasi, hosgoru, hukuk dersen ilimli islamci oluverirsin, hainsindir, Bati hayranisindir. Herzaman kendimizle gurur duyariz, bu dunyada mazlumuz cunku oteki dunyada cennete gidecez diye uyutuluruz. Teblig yok, hicret yok, okumak yok, dunyaperestlik o bicim.. Sonra radikal islama radikal islam gibi sacma sapan yazilar, bi kendimize gelelim be!
kendimize gelmeye yazıda ne anlatılmaya çalışıldığını doğru düzgün kavramaya çalışarak başlayabiliriz. bu şekilde merkez ve karşı merkez ve dahi her türlü medyadan üzerimize boca edilen beylik lafları, herkesin ağzına sakız olmuş itiraz/muhalefet görünümlü klişeleri biraz geride tutup, her şeye kendi bireysel/öznel dünyamızdan bakmayıp meselelerin ardındaki yapısal nedenleri anlamaya çalışma çabasında bir yazının temel argümanını görmeye/duymaya çalışırsak daha sağlıklı olacaktır. ılımlı islam diye dayatılan şeyin ortadoğuyu da türkiyedeki müslümanları da getirdiği hal üzre kendi meşrebince bir şeyler deniyor yazıda. siz tutup “her yerde ayrımcılığa uğramıyor ki müslümanlar” diyorsunuz. e tabi, çerçevemiz ayrımcılık olursa, baktığımız yerde ayrıcalık görmemiz de normaldir.
Herneyse yazi karman-corman; ne dedigi belli degil, yada kafam basmadi, bilemiyorum.
Diyecegim, ortadogu da din savasi yok, islam da oltanin ucundaki yem sadece.. Ortadogidaki cografik ve demografik yapiyla oynanarak, su, gaz, yeralti zenginlikleri somuruluyor, Israelin etrafi guvenli hale getiriliyor, butun musluman dikdatorler erdogan ve suudi- katar basta olmak uzere bu isin yagindan nemalaniyor. Muslumanlarin ofkesj sadece duygusal kaliyor, sloganda kaliyor aynen dediginiz gibi “her türlü medyadan üzerimize boca edilen beylik laflar” la burada bir yazi yazilmis oluyor, baska bisey goremedim. Yazarindan ozur diliyorum insallah layik olanlar istifade ederler metinden.
e müslümanlara açılan savaşın sadece metafizik sebepleri olacak değildi herhalde. yeraltı, yer üstü zenginliklerini sömürmek zaten işin temel noktası. ha üstelik müslümanların “duygusal” öfkesi her açığa çıktığında “hukuk ve hoşgörü” ve parlak hümanizm lafları koştur koştur devreye sokuluyor, gördüğümüz gibi. hem bütün kaynakları sömürülecek, hem her yıl onlarca göçmen ölecek, direnişin her türlü imkanı yok edilecek, önü kesilecek ve bunlara destek verilecek. çatlaklardan sızan direnç de “naif duygusal müslüman öfkesi” diye adlandırılacak. iyi valla ya.
napsın müslümanlar? ne yapsa sizin o yüce konumunuza erişebilecekler merak ediyorum. insanların haysiyetleri ayak altına alınırken “hoşgörü” çağrısı yapmak ne demektir, bunu da bir düşünmek lazım.
.
Insanlarin haysiyetleri ayak altindayken hosgoru cagrisi yapmakla , isid i musluman direnisi sanmak ayni sey, en kibar tabiriyle saflik.. Ben sunu anladim ki muslumanlar peygamberlerini, onun hayatini ve savaslarini anlamamislar, anlamiyorlar.
ben de size laf anlatmaya çalışmanın gereksizliğini anladım bir tuttuğunuz şeylere bakınca. müslümanların tamamı hiçbir şeyden anlamıyormuş, baksanıza! mesele burda ışid’i müslümanların temsilcisi filan gibi görmek değil; ışid’in karşısına çıkarılan saçma sapan hümanist söylem ve tasavvurda. radikal islam’a karşı (müslümanlara zararı olan ışid vb. gruplar) radikal islam lafını biraz da burdan değerlendirmeye çalışın diyeceğim ama bir karşılığı olmayacak.
Burada bir kafa karışıklığı yaratılmamış mı sizce?
Müslüman ne istiyor? Onurlu yaşamak, dış güçlerin karşısında dik durabilmek ve ülkesinde barış ve huzur içinde yaşayabilmek. Müslüman bu isteğinde sonuna kadar haklıdır, bu konuda tartışma yok. Mesele bunun nasıl sağlanacağında düğümleniyor.
Müslümanın bu istekleri Işid tarzı bir mücadele biçimiyle gerçekleşebilir mi? Işid insanları öldürerek, bölgedeki insanları yerlerinden ederek bölgeye huzur ve barış getirebilir mi sizce?
Hiç zannetmiyorum. Bence asıl sorun Müslümanın zulümle mücadele tarzının doğru olmaması. Zulümle mücadele etmek için yola çıkanların kendi yaptıkları zulüm, mücadele ettiklerini söylediklerinin zulmünden hiç de az değil. Bu nasıl mücadele?
Peygamberimiz en büyük cihadın insanın kendi nefsiyle yaptığı cihat olduğunu söylüyor. Kendi nefisini terbiye edememiş kişiler iktidarı ele geçirdiklerinde adalet geleceğini sanmasın kimse. O sadece zulmün el değiştirmesi olacaktır. İslam zulümle “en güzel şekilde” mücadele edilmesini söyler. Yani mümkün olduğunca barışçıl yollardan mücadele edilmesi gerekir. Ve insan “gücünün yettiğinden” sorumludur. Müslümanlık iddiasında bulunanlar öncelikle kendilerinin ne kadar doğru yolda olduklarını kendi vicdanlarına sormalıdır. Barışçıl, akılcı ve planlı olarak çözümler üretilmesi gerekir.Tepkisellikle bir yere varılamaz.
Şimdi ben bunları söylüyorum diye ılımlı İslamcı mı oldum? Ilımlı İslamcıdan kasıt dış güçlerin yönlendirmesine boyun eğmiş, onursuz bir yalaka Müslüman profili ise ben kesinlikle “ılımlı islamcı” yaftasını hak etmiyorum. Çünkü ben yukarıda da belirttiğim gibi zulme boyun eğilmelidir demiyorum, zulümle en güzel şekilde, gücü nispetinde mücadele etmek gerektiğinden bahsediyorum. Mevzuları karıştırırsak, konulara yüzeysel yaklaşırsak doğru yapayım derken yanlış yaparız.