REÇEL

Prensesler, Cadılar, Üvey Anneler

Üvey annelik üzerine daha önce neredeyse hiç düşünmemişken şimdi hayatımın geri kalanını bu rolde geçirmeye hazırlanıyorum.

Konuk Yazar: Zeynep Ö.

maleficent-bebe

Üvey anne denildiğinde hepimizin aklına Külkedisini’ni baloya götürmeyip yerleri sildiren, Pamuk Prenses’i zehirlemeye yeltenen, Hansel ve Gratel’i ormana terkeden sevimsiz ve merhametsiz kadınlar gelir. Üvey anne, babalarını çocuklardan kıskanan, sevgiyi, ilgiyi ve sahip olunanları paylaşmak istemeyen, çocuklarla rekabete giren kötü karakterdir. Ya yuvayı yıkmıştır ya da yıkılan yuvanın enkazı üzerine yeni bir bina yapmaya çalışıyor ve eski yuvanın yeniden kurulma ihtimalini tamamen ortadan kaldırıyordur. Bunun aksini ispatlayacak kadar merhametli ve üvey çocuklarını öz evladından ayırmayacak kadar iyi kalpli bir üvey anne varsa o bir melektir, insanüstü bir varlıktır, bir süper kahramandır, haberlere çıkmayı hak eden bir istisnadır.

Üvey annelik üzerine daha önce neredeyse hiç düşünmemişken şimdi hayatımın geri kalanını bu rolde geçirmeye hazırlanıyorum. Doğumuna şahit olmadığım, altı yaşına gelene kadar hiç tanımadığım, varlığından bile haberdar olmadığım bir çocukla aynı ailenin parçası olmayı planlıyorum. Bu yaşa kadar edindiğim tecrübeler, çocuklara karşı sınırsız sevgim, her yaştan çocukla saatlerce vakit geçirebilmem, yeğenlerimle bağlarım iyi bir üvey anne olmama yetmeyecek, çünkü bunların yanısıra hiç olmadığım kadar özverili, sabırlı ve olgun olmam gerektiğini biliyorum.

Evlilik kararını almak herkes için zorken ve benim için menüden yemek seçmek bile dakikalar sürerken şimdi sadece evleneceğim erkeği değil sahip olacağım çocuğu da seçiyorum. Hamilelikten itibaren değişen hormonların da etkisiyle tüm anneler kendilerine verilenden memnun ve canından bir parçayı doğal olarak severlerken, ben onu ömrüm yettiğince sevmeyi kendim seçiyorum. Eğer anneliği kutsal yapan şey biyolojikse bundan mahrumum. Benim genimi paylaşmıyor, onu karnımda taşımadım, emzirmedim, geceleri ağladığında yanında değildim, ilk kelimelerini duymadım, ilk yürüdüğü güne şahit olmadım. Ama ilk tanıştığımız gün onu, aynı ailenin parçası olmak, aynı evde yaşamak isteyecek kadar sevdim.  

İlk karşılaşmamızda iki yabancı olmanın verdiği tedirginliğin üstüne bir de, “Annemi özledim, eve gitmek istiyorum.” diyerek babasına sarıldığında oradan kaçmak istedim. Böyle bir hayatı kaldırabilecek kadar güçlü olmadığımı düşündüm ve kendime kızdım. Kendimi olduğumdan daha iyi zannederek verdiğim kararlar hep hüsranla sonuçlandığı halde yine cüretkarlık ve cehaletin etkisiyle kahramanlık yapmaya kalkışıyordum. Tek düşündüğüm şey, oradan uzaklaşmak ve yaşananlar hiç yaşanmamış gibi hayatlarından çıkmaktı. Ama sonra buzlar eridi, el ele tutuştuk, şakalaştık, kedileri sevdik, yemeklerimizden birbirimize yedirdik, aynı bardaktan içtik. Veda anında bana sarılıp ayrılmak istemediğini söylediğinde sanki dünyalar benim olmuştu.

Onun sayesinde evleneceğim adamı sadece bir eş değil, bir baba olarak da tanıdım. Belki de bir kadının evlilik kararı alırken listesinin başında olan “İyi bir baba olmalı.” özelliğine bizzat şahit olmuştum. Kızını omzuna alışı, ona masal anlatışı, sökülen elbisesini dikişi ve kızının ona olan sevgisi ve hayranlığı benim de ona hayran kalmamı sağlamıştı.

Ne var ki, her şey bu kadar toz pembe olmayacak, bunun da farkındayım. Aynı evi paylaşmaya başladığımızda onun hayatına üçüncü bir yetişkin girmiş olacak. Annesinin ve babasının kurallarına benim kurallarım eklenecek. İki ev arasında gidip gelen o küçücük yavrucak, bambaşka bir kültürden biriyle daha birlikte yaşamayı öğrenecek. Bense disiplin ve müsamaha arasında bocalayacağım. Hata yaptığımda bir annenin hissedeceğinden çok daha fazla kendimi suçlayacağım. Onunla sadece aynı mekanı değil aynı erkeğin ilgisini ve zamanını da paylaşmaya çalışacağım.

Aynı anadili bile konuşmadığımız halde kalplerimizin birbirine bağlandığını biliyorum. “Baba, Zeynep teyze ailesini ve arkadaşlarını bırakıp bizim ailemizin parçası olmak için buraya gelecek. Onu özel hissettirmemiz lazım. O yüzden ona bazen Zeynep teyze bazen anne diyeceğim.” diyecek kadar akıllı ve düşünceli bir kız o. Annesini delicesine kıskanıyorum, böyle bir çocuğa sahip olduğu için. Ve Allah’a sonsuz minnet hissiyle doluyum, bana da onunla aynı ailede olma lütfunda bulunduğu için.

Kendime ve yazıyı okuyan herkese söz veriyorum; ben masallardaki kötü kalpli üvey anne olmayacağım, ama eminim o hep bir prenses kadar tatlı ve iyi kalacak.

Konuk Yazar

12 yorum

Muzazzez için bir cevap yazın İptal Et

  • Allah’ım… Böyle güzel yürekli insanlar çoğalsın. Ben duacınızım bundan sonra. Nolur siz de kendinize dua etmeyi unutmayın. Bundan sonraki süreçte yazınızı, tecrübelerinizi bekleyeceğim.

    Allah yol göstericiniz olsun…

  • Sanırım 9 yaşındaydım Samed Behrengi’nin Ulduz ile Kargalar’ını okuduğumda. O kitaptan etkilenmiş kendimin doğurmadığı bir çocuğa çok iyi annelik yapacağıma kendi kendime söz vermiştim. Bu fikrim hiç değişmedi. 5.5 yıl önce evlendim. Henüz bir çocuğum yok. Üstelik doğurmayı da düşünmüyorum fakat belkide çocukluktan kalma bir etkidir bilemiyorum evlat edinmeyi düşünüyor ve istiyorum. Sevmek için, anne olmak için illa doğurmak gerekmediğine inanıyorum. Kolay değil fakat eminim emek vererek öreceğiniz sevginiz her gün biraz daha büyüyecek. Sizin onun hayatına dahil oluşunuz şans olmuş onun için. Rabbim yardımcınız olsun. Çok sevgiler.

    • Ajda perkanin en buyuk pismanligi cocuk dogurmamasi.sayet biyolojik bir engeliniz yoksa 70 nize geldiginizde kafanizi duvarlara vuracaksiniz.bir cocugu karinda buyutmek gogsunde doyurmak gogsunde uyutmak bunlar asla yasanmadan bilinecek duygular degil.bir bebek evlat edinilse bile bahsettigim hislerle ayni olmaya cak.

  • Merhaba, bir üvey annenin kızı olarak yazdıklarınız benim için çok kıymetli. Teşekkür ediyorum duygularınızı bu kadar açıkça yazdığınız için.

    Yeryüzünde pek çok iyi üvey anne var ve siz de onlardan biri olacaksınız. (Sanırım kötülerini masallara hapsetmişler, ben şimdiye kadar görmedim.)

    Artık lütfen birileri de çıkıp üvey annelerin kötü olmadığı masallar yazabilir mi? Diziler de çekilebilir, şiirler de yazılabilir. Nitekim ben artık annemin, üvey abilerimin kötü olmadığını anlatmaktan yoruldum.

    Mutluluklar diliyorum,
    Selamlar

  • İyi dilekleriniz ve dualarınız için çok teşekkür ediyorum ve ben de sizler için hayır ve güzellikler diliyorum. Umarım -inşallah- mutlu bir hikayem olur ve bundan sonraki süreçte de güzel tecrübeler paylaşmaya devam ederim.

  • Oldukça hassas ve nazik bir mevzuda cesur davranmışsınız. Ama yazınızdan anlaşıldığı kadarıyla bu bir cahil cesareti değil, aksine bilinçli ve başkalarını da yüreklendirici bir cesaret örneği. Sizi çok tebrik ediyorum. Hem bir çocuğa annelik yapacağınız, hem bir evi yuvaya dönüştüreceğiniz hem de inşallah birlikte çok mutlu olacağınız için.. Bunca bilinç, bunca güzel his ve bunca bilge cesareti, ancak bu güzellikleri getirebilir çünkü… Sizin gibi örneklerin artması dileği ile..

    Unutmadan, sonraki tecrübelerinizi de bekliyoruz inşallah..
    Ailecek esen ve selametle kalın..

  • 53 yaşında biriyim.17 yaşında Raif Cilasun’un Üvey Anne romanını okumuş ve oradaki dindar üvey anneye hayran kalmıştım.Hatta o sıralarda mümkün olsa hemen üvey anne olup romandaki gibi yaşayabilirdim. Hayatın sıkıntılarından daha fazla güzellikleri olduğuna inan biri olarak üvey anneliğin de çok güzel yönlerinin olduğunu düşünüyorum. Başarılmayacak bir durum yok.
    Hastahanede orta yaşlı bir ablanın yanında genç bir delikanlı onun her dediğini yapıyordu. Bende onları hayranlıkla seyrediyordum. Ne kadar merhametli oğlunuz var kelimeleri döküldü ağzımdan o anda abla üvey oğlum ama ben büyüttüm kendi evlatlarımdan daha sadakatli dedi. Size hep iyi örnekleri görmenizi tavsiye edeceğim ama siz zaten iyilik yapmaya karar vermişsiniz. Yolunuz açık olsun…Ne şanslı bir üvey evlat olacak çocuğunuz…

  • Canım kardeşim sen öyle güzel duygularla,tertemiz bir yürekle yola çıkmışsın ki Rabbim hayal ettiğinden çok daha güzel bir evlilik nasip etsin

  • Zor bir karar ve süreç değil aslında lakin iyi niyetinizin sürekli sınanması durumuyla karşılamanız kaçınılmaz.. Çünkü evet toplumda olumsuz, yığınla algı var…ki bazen sizi en iyi anladığını sandıklarınız , (misal eşiniz) çok ince bir çizgide size kırgınlık yaşatabiliyor…
    Bende bir üvey anneyim(?)..(kendisine hiç anne dedirtmeyen..) belki annelik sorumluluğuyla omzumun ezileceğini sandığımdan…
    10 yıldır hayatlarında olduğum iki kız çocuğu…yeni sahip olduğum iki erkek çocukla birlikte curcunalı bir ev…
    Şimdi ikiside tıp okuyor…ve gün geçtikçe tercihleriyle , duruşlarıyla bana benziyorlar…
    İyi miyim bilmiyorum ama değer verdiklerini hissediyorum…bir anne kızdan çok daha kuvvetli bağlar olduğunu zannediyorum…nitekim çocuk doğurmak özel bir ayet dahi olsa tecrübelerime göre “annelik” sayılmıyor…
    Her şekilde ve herşeye rağmen güzel bir sabır ve sınırsız samimiyet diliyorum size..
    Kolay gelsin..
    Allah yardımcınız olsun..

  • Bence cok fazla uvey anne moduna girmenize gerek yok zira annesi var zaten.annesi ölmus bir cocuk olsaydi kuskus endiselzrinizde hakli olacaktiniz.siz sadece ablasiniz.ve oylede kalacaksiniz.kaldiki donusumlu bir sekilde ilgileniceksiniz.uvey anne moduna cok girmeyin yani