REÇEL

Kadın Eli

Çöpler atılmış, tüm tabaklar kaldırılmış, ocak ve davlumbaz sıçrayan yağdan arındırılmış. Bu sefer davlumbazın ışığı da açık. Görüntü hoşuma gidiyor. Bir adım geri çekiliyorum. “Oh mis gibi oldu. Kadın eli değince başka oldu tabii,” diyorum.

Yazar: Kadının Eli

Görsel: Sebastian Bieniek

Yarım saat önce silip yemek yaptığım tezgâhı tekrar siliyorum. Çünkü silmezsem kirli kalır. Çöpler atılmış, tüm tabaklar kaldırılmış, ocak ve davlumbaz sıçrayan yağdan arındırılmış. Bu sefer davlumbazın ışığı da açık.  Görüntü hoşuma gidiyor. Bir adım geri çekiliyorum. “Oh mis gibi oldu. Kadın eli değince başka oldu tabii,” diyorum.

Çok yoğun olduğumda ya da yemek yapamadığımda yemek yapan bir kocam var. Bu her seferinde başka insanlar tarafından çok büyük bir lütufmuş gibi önüme sunuluyor ya da bizzat kendisi ilk sorunda mutfağa çok girdiğinden şikayet ediyor. Evet, mutfağa çok girdiği oluyor ama bundaki sorunu anlamıyorum. Çetele mi tutmam lazım benim de mutfağa girdiğimi, yemek yaptığımı anlatmam için ya o mutfaktayken yaptıklarım; çamaşırlar kendi kendine makineye gitmiyor mesela, kendi kendine kurutucuya girip sonra dolaplara katlanmış bir şekilde yerine yerleşmiyor. Çekmecesinde çorap olmazsa bunun hesabını sorma hakkını kendini bulan kişi, o çorapları her seferinde kimin dolaba yerleştirdiğini unutuyor. Bir erkeğin mutfağa girmesi neden bu kadar yük oluyor, evlendiği, aynı evi paylaştığı kadınla beraber yiyeceği yemeği yapmak bu kadar büyük olay mı? (Son tartışmamızda gerçekten mutfağa girdiği günlerin çetelesini tutmaya karar verdim bu arada.)

Peki yemek yapması beni kurtarıyor mu? Hayatımı kurtarıyor mu? Hayır.

Bir dönem popüler olan bir video vardı, bir kadın elinde not defteri kocasını ve çocuklarını etrafına toplamış, her birine yapması gerekenleri anlatıyor, onlar da not alıyordu. Kadın yerdeki kirli çamaşırları sepete atıyor ve diğerleri not alıyor, kadın asmadıkları havluyu, kullandıkları diş macunlarını yerine koyuyor ve diğerleri nasıl yapıldığını not alıyor gibi bir videoydu bu.  Ben de -tıpkı videodaki gibi- bir gün yapılacak işleri teker teker gösterdim ona. Toplamda yapmak ve yemenin yarım saat sürdüğü bir yemeğin arkasını toplamanın aynı zamanımı aldığını bana gerçekten destek olmak istiyorsa yapacaklarını anlattım ve aldığım cevap, “Ama hayatım senin yaptığın gibi olmaz, sen daha güzel yapıyorsun oldu. Benim yaptıklarım kadın eli gibi olmaz.” Yüzünde bir gülümseme ama benim hiç gülesim gelmemişti.

Neden kadın eli diyoruz mesela. Neden kadınlar girdikleri her alanı çiçek gibi yapabiliyorken erkekler yapamıyor. Benim ondan bir farkım var mı? Yok. Eve çağıracağı arkadaşları ya da beraber gideceğimiz etkinlikleri, maçları, toplantıları, o toplantıda giymek istediği ütülü beyaz gömlekleri, seyahatleri. Onları da ben düzenliyorum. Tüm bunlar nasıl oluyorsa ancak bir kadın eli değince düzenleniyor ama o kadının elinin ne kadar işlediğini kimse görmüyor.

Tüm bunlar bir süredir zihnimin içinde tekrar tekrar dönüp duruyor ne zamandır. Bugün bir akrabamızla telefonla konuşurken kızının hiç evlenmek istemediğini söyledi bana. Benden destek beklemiyordu, dert yanıyordu. “Ama oğlum öyle değil, bak sevgilisi var, evlenmeyi çok istiyor,” dedi. Sonra ikimiz de acı acı gülerek, yaşları birbirine çok yakın bu iki yetişkinden birinin neden hiç evlenmek istemediğini, diğerinin ise evlenmek için acele ettiğini konuştuk. Biri evlilikle hayatına kadın eli değsin, bir düzeni olsun isterken diğeri “o kadın” eli olmak istemiyordu.  

Aslında görüyorlar, biliyorlar. Onları karşımıza alıp teker teker liste hazırlasak bile yapmayacaklar. Yapmak istemiyorlar, evet. Çünkü büyük dünyalarında bu küçük işleri neden onlar halletsinler ki. Neden hayatlarında her şeyi onlar yerine halledecek bir kadının eli varken kendilerini yorsunlar ki.

Konuk Yazar

7 yorum

abc için bir cevap yazın İptal Et

  • “Çok yoğun olduğumda ya da yemek yapamadığımda yemek yapan bir kocam var. Bu her seferinde başka insanlar tarafından çok büyük bir lütufmuş gibi önüme sunuluyor.”

    Bunun bir de “kocam yemek seçmez, beni hiç yormaz.” versiyonu var:) Düşünüyorum da neredeyse hiçbir kadın bana evliliği tavsiye etmedi, evlenmek için yanıp tutuşan arkadaşlarım bile sonradan, halime şükretmem gerektiğini söyledi ki bunların bir kısmı ev hanımıydı yani iş yorgunluğu,stresi değildi sorunları. Yine de bir erkek eli olmadığı için iki kız doğalgaz vanasını açamadığımızı ve bu yüzden bir gün boyunca bir su bile ısıtamadığımızı da bilirim.

  • Ancak bir de şu var ki ben tek yaşıyorum ve bu işleri yine yapıyorum. Yapamadığım zaman aç kalan ya da yetersiz beslenen; kirli, dağınık bir yerde yaşamak durumunda kalan kişi yine ben oluyorum. Tatil günlerimde yine erken kalkıyorum, yemek yapamayacağım günler için bir şeyler hazırlayıp buzluğa atıyorum, o işler benim de zihnimi yoruyor. Hiç tek yaşadığınız mı bilemem tabi ama bekarken anneniz yaptığı için ya da birlikte yaptığınız için ve dahası her şeyi planlayıp görevi atayan anneniz olduğu için bu işler sizi o kadar yormuyordu diye düşünüyorum. İnanın bana evli olmasanız bile o işleri hatta daha fazlasını (ustalar, tamiratlar, sözleşmeler vb.) yapacaksınız. Bu işler yalnızca kocanıza sunduğunuz hizmetler değil yani. İçtenlikle soruyorum, evli kadınları bu kadar rahatsız eden, evlilikten soğutan şeyler nedir? Lütfen cevap verin. Bekar haliyle bile ev işlerinden yılmış birisi olarak yanıtı kendi kendime bulamam çünkü.

    • Evdeki tadilat tamirat işlerinin kırk yılda bir çıkan işler olması, hatta bunların da çoğunun bir tamirciye yaptırılması, ev işlerinin ise rutin olarak hergün tekrarlayan işler olması, çocuk dünyaya gelince annenin emzirme sorumluluğu ve bebeklerin gerçekten anneye olan ihtiyacı(bunun anne dışında bir kişi tarafından karşılanabileceğine inanmıyorum) aklıma gelen ilk şeyler. Yani doğalgaz vanası sıkmak ya da musluk contası değiştirmek ev işleriyle karşılaştırılamaz.
      Bekarken de ev işlerinin yapılmasına gelince; evlenince bu işler 1,5 kat, bebek olunca birkaç kat artıyor. Sadece evde çalışan bir kadınsanız işlerin sıkıcılığı dışında çok sorun olmaz diye düşünüyorum. Ama bir işiniz varsa ev ve iş birlikte çok zorlayıcı olabiliyor.

  • Evde bütün işleri anne yaparken, , haftanın yedi günü önlerine yemek konurken (ayda bir çok özenli yemek yapmak kolay, her gün ne yapılacağını düşünmek, alışverişini yapmak, bunu da hiç bir motivasyon yokken yapmak zor olanı) ev ahalisinin ne yapıyorsun ki tavırları, bunun eşten gelmesi gerekmiyor, oğul-kız evlattan gelmesi daha kırıcı, üzücü, hayal kırıklığı vs…

    • Çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Sabahtan beri akşama ne pişireceğim diye düşünüyorum ki bu işe aslında dün akşam yemeği sırasında başlamıştım. “Ee yarın ne pişireceğim?” Aile bireylerinin bu duruma yaklaşımı “şaşırt bizi, yarın ne pişireceksin bakalım?” oluyor. Hatta mutfağa alınan bir alet edevat, “bunu da aldık artık daha iyi yemekler yaparsın değil mi?” yaklaşımı ile sonuçlanıyor. Off akşama ne pişirsem?