REÇEL

İffet Neydi? İffet Emekti

“İçimize” sinmiş bu garip seslerle mücadele etmenin, birbirimizi rahat bırakmanın zamanı gelmedi mi?

Yazar: rumeysa ç.

Yakın zamanda yayınladığımız Mona Haydar videosu ve Reçel olarak bizim kısa metnimiz bayağı enteresan tartışmalar yarattı. Burada yayınladığımız metindeki Beyonce benzetmesine olan eleştirilere ayrıca geçeceğim, ama Mona Haydar’ın kendisine ve klipteki duruşuna yapılan eleştiriler ve sonrasında da eleştirilere referans olarak Nur suresinin 31. Ayetinin verilmiş olması, benim için bardağı taşıran son damla oldu. Neden mi? Şöyle özetleyeyim.

Öncelikle klipte neler olduğuna bakıyoruz: Mona, üzerinde bol bir tunikle, muhtemelen 8 aylık hamile, yanına elini koymuş, yaslanıyor halde oturuyor. Diğer eli de göbeğinin üzerinde. Klibin diğer kısımlarında da hamileliğinin sonlarına yaklaşmış olan           kadın, yine tekrarlıyorum, göbeğini okşuyor ya da eli göbeğinin üzerinde. İsteyenler videoya da tekrar dönüp bakabilir. Şimdi de ayete dönüyoruz:

(24/NÛR-31: İnanan kadınlara söyle, onlar da gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler; iffetlerini korusunlar; (örfen) görünmesinde sakınca olmayan yerleri dışında, cazibe ve güzelliklerini açığa vurmasınlar; ve bunun için, başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar. Cazibe ve güzelliklerini kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, oğullarından, üvey oğullarından, kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin ya da kız kardeşlerinin oğullarından, kendi evlerindeki kadınlardan, yahut yasal olarak sahip oldukları kimselerden, yahut kendilerine bağlı olup cinsel isteklerden yoksun bulunan erkeklerden, ya da kadınların mahrem yerlerinin henüz farkında olmayan çocuklardan başka kimsenin önünde açığa vurmasınlar; ve (yürürken) gizli görkem ve güzelliklerini belli edecek şekilde ayaklarını yere vurmasınlar. Ve siz, ey müminler, hepiniz topluca, günahkarca davranışlardan dönüp Allah’a yönelin ki kurtuluşa, esenliğe erişesiniz!)”

Ben hiçbir surette, daha önceki yazılarda da yaptığım üzere bir ayeti tek başına ve bağlamı dışında ele almayı uygun bulmadığımdan bir de şuraya Nur Suresi 30. Ayeti iliştiriyorum:

“24/NÛR-30: İnanan erkeklere söyle, gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler ve iffetlerini korusunlar; temiz ve erdemli kalmaları bakımından en uygun davranış tarzı budur. (Ve) Şüphesiz Allah onların (iyi ya da kötü) işledikleri her şeyden haberdardır.”

Burada tek tek ele alınması gereken o kadar şey var ki! Ama ben müfessir değilim ya da İslami bir otorite değilim. O yüzden, bu sorulardan ikisini, açıklama vermeden, sadece soruları ortaya atarak bu tartışmayı başka bir noktaya taşıyacağım.

“İffetini korumak” nedir? Hem erkeklere hem kadınlara hitaben verilen bu emir, kadınlar söz konusu olduğunda “akşam yalnız başına dışarı çıkmayı” dahi kapsayabilecek şekilde ele alınabiliyorken, neden erkeklere uyarlamasında “evlilik dışı cinsel ilişkiyle” sınırlı bir şekilde düşünülüyor? Gecenin 2’sinde dışarıda arkadaşlarıyla muhabbet eden bir kadın “iffetsiz”likle kolaylıkla suçlanabiliyorken, neden bir erkek suçlanmıyor?

Cazibe ve güzellik nedir? Tesettürün sınırları nerede başlar nerede biter? Tesettürün sınırları, Muhammed Esed’in de mealinde belirttiği gibi örfi ya da geleneksel değil midir? O halde cazibe ve güzellik (ki şu kavram yüzyılların felsefi tartışma konusu) kadınların tesettüre girdiğinde gizledikleri bir şey oluyorsa, Mona hamile göbeğini okşarken hangi cazibesini, hangi güzelliğini sergilemektedir?

Bu kısımda inanan, Müslüman olduğunu ifade eden bir kadına, Mona Haydar’a hitaben sorular ortaya çıkıyor. Bir de gelelim Beyonce’ye. Beyonce’nin kıyafetlerine dair had bildirmemizi ayetlerden yapamayacağımız için, hemen yolumuzu her daim “modern” “seküler” olduğunu söyleyerek dışladığımız kavramsallaştırmalara düşürüyor, onu da bir kalemde “seks objesi” diyerek silip atabiliyoruz. Bu tartışmada da en kritik olan şey şu: Kadınlar, bir şey giyerek ya da giymeyerek özellikle reklam sektörü tarafından kolaylıkla objeleştirilebiliyorlar, evet. Yani “bağlam dışı” bir şekilde, kendi istedikleri ya da kendi bedenlerinin ifade ettiğini düşündükleri şeylerin dışında algılanmak üzere kullanılabiliyorlar. Şu makaleyi de incelemenizi tavsiye ederim bu hususta: “Reklamlarda metalaşmış kadın imgesi ve kullanım şekilleri”, Gaia Dergi. Gelelim Beyonce’ye. Kendi konserinde, bir mayo ve tül çorap giydiği bir görüntüsü paylaşıldı yorumlarda, “işte bakın, Beyonce seks objesidir” diye. Halbuki Beyonce, kendi konserinde, kendi istediği gibi giyiniyor ve kendi güzellik algısı üzerinden, kendini iyi hissettiği şekilde orada bulunuyor, size “açık” gelsin ya da gelmesin. Onu geçtim, bu kıyafete seks objesi demenin tehlikesini görmüyor olmak beni dehşete düşürüyor, neden? Çünkü böyle demek, “kadın açık giyinirse tecavüze yol verir” demek oluyor. Ama senelerdir şunun mücadelesi verilmiyor mu? “Kadın ne giyerse giysin, bu onu bir tecavüz nesnesi yapmaz”. O halde Beyonce’nin sevdiği bir kıyafeti giymesi ve bununla sahne alması da başlı başına onu seks objesi yapmıyor. Kendimi yazıyı yazdığım esnada sürekli açıklama yapma ihtiyacında hissetmekten de oldukça rahatsız olsam da, burada, tekrar ediyorum, Beyonce’nin ne kadar “ahlaklı”, “ne kadar” mükemmel olduğunu vs. söylemiyorum. Burada söylediğim şey şu: Kadınlara kıyafetleri ve duruşları üzerinden had bildirme hakkımız yok.

Ya da edepli olmadığı ya da ayıp olduğu gerekçesiyle had bildirmeye… Bu durum da Mona Haydar’ın videosundan kısa süre sonra yayınladığımız, “Işık Hızına Geçelim!” yazısından sonra patlak verdi yine yazıya gelen yorumlarda. Orada Feyza’nın yorumu her şeyi kısaca özetlediği için, sadece onun yorumunu buraya bırakmayı yeterli görüyorum:

“Utanmak sizce sabit bir duygu mu? Mesela eskiden kadınlar kocalarıyla el ele gezmekten utanırmış, ya da evden çıkmaktan. Bazı kültürlerde çocuğunu sevmek ayıp mesela. Bazen ayıplar helallerin önüne geçmiyor mu? Mesela reglle ilgili rahatsızlıklarını daha kolay konuşsa kadınlar, iş dünyasında daha rahat etmezler miydi? Hep iyi her zaman iyi olmaya çalışmak zorunda kalmazlardı. Kız çocukları regl oldukları anda travmatize olmaz, çok ufak yaşlardan yaşadıkları fiziksel değişikliğe odaklanmak yerine “eteğime çıkmış mı” kaygısıyla yaşamazlardı. Bazı utanmalardan vazgeçmek iyi olmaz mı sizce de?”

Bu seviyede, mesele çok daha “kelimelerimize dikkat edelim” nafiliğinde hissediliyor olabilir. Ama olayın dehşetini biraz daha deşmek üzere, sizlerle hukuki süreçlerde bu iffet ve türevi olan namus, ırz gibi kavramların nasıl kadının karşısında kullanılan kavramlar olduğunu paylaşmak istedim:

Velayet davalarında kadının “iffetsizliğinin” (gece dışarı çıkması, bir erkekle görüşmesi,…) kolaylıkla kullanılıp, çocuklarının velayetlerinin annelerden kolaylıkla alınabildiğini biliyor muydunuz?

Çoğumuzun bildiği N.Ç. davasında, onlarca erkeğin tecavüz ettiği bu genç kızın tecavüze uğraması esnasında bu duruma göz yuman, ya da vesile olan kadınların “duruşmadaki olumsuz tavırları, kendi yaşadıkları iffetsiz hayatı on üç yaşında bir çocuğa da yaşatmak şeklinde gözüken olumsuz tutum ve davranışları” sebebiyle meselenin faili olan erkeklerden daha fazla ceza aldığını biliyor muydunuz?

“Töre cinayeti” davalarında, kadının “iffetsiz” olma durumunun fail için bir “haksız tahrik indirimi” nedeni olarak kullanılabildiğini ya da?

Kısacası iffet, namus, hatta edep, ayıp gibi kavramlar Kur’an’da kullanıldığı haliyle erkek ve kadınlar için ortak bir şekilde yer alıyor. Bu meselelerin sınırları da, cazibe ve güzellikten anladığımız da geleneklerle, kültürlerle şekilleniyor ve genelde kadının, hayatına özgürce devam etmesi, hayallerini gerçekleştirmesi, kendini rahatça ifade edilmesinin önünde bir engel olarak duruyor. “İçimize” sinmiş bu garip seslerle mücadele etmenin, birbirimizi rahat bırakmanın zamanı gelmedi mi?

 

rumeysa |REÇEL

21 yorum

betül için bir cevap yazın İptal Et

  • Yorumumu silmekle sizin gibi düşünmeyenleri ötekileştirdiğinin farkındamısın rumeysa? Allah biliyor ya yorumumu okuduktan sonra ilk savunmayı senin yapacağını biliyordum lakin yorumumu sileceğin aklıma gelmemişti.rabbim ayaklarımızı kalblerimizi dinin üzete sabit kıl.amin

    • Birincisi, bu sitenin tek editörü ben değilim, diğer editör arkadaşlarımın da yorumlar üzerinde tasarrufu var.
      İkincisi, ötekileştirmek vs. gibi karizmatik bir dil kullandığınızda diğer tarafta yaptığınzı garip ayrımcılıkları, yargılayıcı ve had bildirici dili gölgeleyemiyorsunuz. Böyle bana yorum vs. yazdırarak tam olarak ne konuda bir tatmin sağladığınızı cidden anlamıyorum, ama bu sitede sizin yorumunuz dahil olmak üzere kadınlara had bildiren, garip ve çapraşık önyargıları harekete geçiren yorumları ve metinleri yayınlamama hakkımız var, sitede yükseltmeye çalıştığımız sesi gölgelemesi riskini alamayız.

      • Sevgili reçel blog editörleri kardeşlerim,oy birliğiyle yazdığım yorumu silerek,hususen rumeysa kardeşim yazdığım yorumdan hemen sonra bu yazıyı yazarak bana haddimi bildirdiniz.düşüncelerinize destek verene teşekkür edip destek vermeyenin yorumunu silmekle ne kadar adil olduğunuzu gösterdiniz.kaldı ki yorumumda had bildirmek gibi bir niyetim yoktu.Sadece düşüncelerimi dile getirdim Bu konu daha çok su götürür lakin devam etmiycem.Sizden ricam bu yorumu lütfen yayınlayın.yayınlayın ki reçel blog takipçileri,reçel bloğun sadece kendi düşüncelerine destek veren değil,vermeyenlerin yorumunada yer ver verdiğinizi görsünler.Allaha emanet olun.

        • Estağfrullah had bildirme değil. Belirli kırmızı çizgileri aşmadığı müddetçe reçel farklı yorumlara açıktır. Şu an bu yazının altında olduğu gibi.

  • eline sağlık sevgili rumeysa ☆
    seni destekliyorum ve bence yazında bahsettiğin ayrım, dine yedirilen anane mevzusunun bir görüntüsü.
    dine yedirilen -ataerkil- anane, vaka vaka uğraşmamız gereken bir konu.
    yazını desteklemek adına, bu konu Veda Hutbesi’nde ve birçok ayette işaret edilen ‘atalar dini’ kavramına da geliyor diyorum hatta.
    reçel’in böyle konularda yol açtığı, üslubu da örnek tartışmalar -tıpkı bu ölçülü yazındaki gibi-, ihtiyacımız olan şey.
    yazacağız, tartışacağız..
    kalemine sağlık! ☆

    • Çok teşekkürler, bunu eklemek güzel olurmuş cidden yazıya! Bir versiyon da bu anekdotla yaparım olmadı :) Teşekkür ediyorum :)

  • Okudum ve iki arkadaşımla paylaştım onlar da okusun, daha çok bir şeyleri konuşalım üzerine düşünelim diye.

  • Olay gece duisari cikmaya, tecavuze nerden geldi anlamadim dogrusu.
    bizim okuyabildigimiz bircok yorumda mona’dan cok sizin olaya bakisiniz elestirilmsiti zaten.
    kadin sarki yapmis klip cekmis, iyi guzel izleyen olur izlemeyen olur, bunu fazlaca bartip bide zorlama baslikla (nereye mesaj gittigi belli de pek olmayan) yaziya dokup, bir dolu zorlama cumlelerde abartmaya calismaniz da cokca elestirilmisti. Bence sorun mona;da degil sizin yazinizdaydi.

    • Metinde referans verdiğim diyalog şöyle:

      Benim postum: “Bana Müslüman kadının rapçi olamayacağına dair açık ayeti iletir misiniz, hemen aydınlanmak istiyorum”

      Cevap: “Nur suresi 31.ayet uyar mi.ah kizlar ah her birimizi almislar baska baska yerlere savurmuslar rabbim hepimizi affeylesin.”

      Bir de Müslüman kadın böyle olmaz minvalinde bir post vardı ama postun sahibi silmiş o postu.

    • Aynen ayrıca topu topu yazının altında dört yorum varken bir anda cevap olarak bir yazı yayınlanması benim de garibime gitti.
      Ben sizin belki eleştirdiğiniz sevmediğiniz o geleneklerine bağlı ehli sünnet olan biri olarak buradaki yazıları merakla takip ediyorum. Her görüşte mutlaka insana yarayacak ders çıkaracak bir şeyler vardır. O kişinin kendisine kalmış.
      Belki size yöneltilen eleştiriler yüzünden bu kadar tepkisellik fakat bu blog tek tipe dönüşüyor gibi hissediyorum.

      • Selamlar, bence Reçel’de 4 yorum üzerine yazı yayınlanması hiç fena bir olay değil. Tartışma burda da devam ettiğine göre üzerinde durulması gereken bir konu. Blog’unsa belli konularda belli bakış açılarını ön plana çıkarmayı sevdiği bir gerçek. Bir bakış açısı olmasaydı kadınlar kulübü gibi bir forum olurdu (ki o da kıymetli bir iştir).

        Selamlar, Reçel okumaya devam etmenizi dileriz.

        • Yanlış anladıysam affedin O zaman burada müslüman kadınların hepsi değil de belli görüşte olanları makbul mu demek oluyor?

          • Evet bence yanlis anlamissiniz cunku bir blog yapisi geregi okurunu secemez, herkese aciktir, ama yazilarinin icerigini, kendi goruslerini ve duruşlarını secerler. Internetin en sevdigim yani da bu!

  • Çok güzel bit yazı olmuş kaleminize aklınıza sağlık … sadece benim bir tık farkli gördüğüm bir mesele var, İslamiyette kadınlara ve erkeklere ahlak, namus vs. Gibi meselelerde aynı yaklaşım var! Deniyorya bence çok farklı yaklaşımlar var. Misal erkeklere örtünme yok ama kadınlara var, erkekler 4 eş yapabiliyor kadınlar yapamıyor, erkekler tek başına hacca gidebiliyor kadınlar gidemiyor….. bunlarla ilgili bir yazı ele almanız mümkün mü? Özellikle başörtüsü meselesinin din de ve toplumda yeri nedir? Bunlar toplumda önemli yer alan ‘sorunlar’ benim için de öyle:) kafası karışık bir durumda gezen bir haldeyim aydınlanmam gerek☺️

  • Eline saglik, Rumeysa. Bu tartismalari acisiniz cok degerli, gelen itirazlardan da cok sey ogreniyoruz. Sonda soyledigin “icimize sinmis garip sesler” meselesi onemli gibi. Mona sarki soyluyor, elini hamile bedeninin ustunde tutuyor, elbisesinden hatlari belli oluyor, soyledikleri kendine guvenli seyler ve onyargili insanlara had bildiriyor. Bunu cazibeli buluyor bazi insanlar; Turkiye’de daha cok ama bu klibin yayinlandigi Amerika’da da. Yine de belki Amerika’daki Muslumanlar’in daha asina oldugu bir kulturel uretim, Bati’nin yozlastirmasi dicek bazi arkadaslar belki ama bizde de her sey biraz fazla hizli “seks objesi” olmuyor mu? (hamile kadin sokakta gezmesin tartismasini hatirlayin) Baskasi sunu diyebilir, kadin burda baska bir sey yapmaya calisiyor, neden yine gidiyoruz da “cazibeli” mi degil mi onu konusuyoruz? Ama demek ki o her seyden daha onemli geliyor bazi insanlara.

    Amerika’daki buyuk kadin yuruyusunun uc duzenleyecisinden biri basortulu Musluman bir kadin: Linda Sarsour. Meydanlarda kadinlarin haklarini, haklari tehdit altinda olan azinliklarin haklarini koruyor (tum azinliklarin, evet mesela LGBT’lerin de). Onun da bu kadar goz onunde olmasini uygun bulmayanlar olabilir; soylediklerinden yaptiklarindan daha cok “cazibesi” dikkat cekebilir. Keske cekmese, gelenegimiz kulturumuz biraz farkli olana alan acsa.

    Bir de klipte dans eden, sarkiyi soyleyen diger kadinlarin tesettur sekilleri de birbirinden cok farkliydi, tesetturun kisiden kisiye ve icinde oldugu ulkeye gore degisisine guzel bir ornekti bence.

  • “Onu geçtim, bu kıyafete seks objesi demenin tehlikesini görmüyor olmak beni dehşete düşürüyor, neden? Çünkü böyle demek, “kadın açık giyinirse tecavüze yol verir” demek oluyor.” Olmuyor. Seks objesi de olabilir ve isterse pekala kendini bdsm pratiği gereği objeleştirip, pasifleştirebilir. Seks objesi benim için bir itham değil veya birtakım suçların meşrulaştırılması için br tehlike de olamaz; ama seks objeliğinin kötülenmesi benim için bir sorun. Metalaştırma eleştirisi kendi başına kapitalizm eleştirisi için anlamlı bir kavramsa eğer seks objesi eleştirisi ise bu kavramla aslında ilgisiz ama muhafazakarlarca, illa ki İslami muhafazakar olması gerekmiyor, hatta anti-kapitalist olmayanlarınca bile aynı kavrammış gibi kullanılıyor. Halbuki insan kendini seksle kurduğu ilişkide pasifleştirip objeleştirebilir. Seks işçiliği yapan kadınları kurtarmaya benziyor reklamlardaki “kadın objeleştirmesiyle” uğraşmak. Eğer mesele işin ekonomik kısmıysa her şey metalaşmış durumdadır, cinselliğin metalaşmasıdır bu. Diğer her şeyi bir kenara bırakıp, cinselliğin metalaşmasına seks-negatif bir yerden özel olarak karşı çıkışı ve bu konu özelinde hassaslaşmayı ne anti-kapitalist buluyorum ne de feminist. Entelektüel sansürlü fakat çiğ bir muhafazakarlık olarak görüyorum. İffetin emek olduğuna kısmen katılınmalı, zira resmi fuhuş olan evlilikte uzun yıllar ve aslında hala değişim değeri olan, eşlerin, özellikle erkeğin kadını “işlettiği” evlilik ilişkisinde ranta ve rekabete sebep veren önemli bir “değerdir”, hatta tespit edilebilir maddi metadır iffet. Emek gibidir yani, kişilerin rızasından bağımsız politik ekonomi ile şekillenmiş, evlilik akti içinde alınıp satılan bir olgudur. Bu yazının itirazı “erkeklerin de iffetli olması” üzerine. İslam’a dayandırmış bunu. Neye dayandırdığı fark etmez, politik ekonomide evlilik aktinin özünü bilmeden dilenmiş romantik ve gerçek dışı bir dilektir “erkeğin de iffetli olması gerektiği”. Bir görünmeyen emek ve görünmeyen seks işçiliği kurumu olarak evlilik eleştirisi yapılmadan erkeğin de iffetli olması gerektiğini iddia etmek iyi hissettirebilir; ama feminist politik açıdan yüzeysel kalır. Bu yanılgı ve yüzeysellik “iffet”in rızaya bağlı ve büyük yapılardan azade bir erdem olduğunu sanmaktan kaynaklanır. Seks negatif zihniyetin de bu yanılgıda payı büyüktür. İffetsizlik, evlilik kurumunun kadınları rekabetlendirdiği birkaç önemli yapıdan birini kadının kırması demektir. İhtiyacımız olan erkeklerin de iffetliliği değil, kadınların doğrudan iffetsizliğidir. İffet utanma ve kaçınmayı ifade eder. Kaçınmak, utanmak fiilleriyle aynı kökten gelir. Bir kamusal alanda varoluş ile özel alan-kamusal alan fark etmeksizin sosyalleşmeyi düzenleyen terimidir. Bu iki alanda da kadın-erkek ilişkisini düzenler. Emekten farkı bu noktada başlar. (Bu yazıda “emek” romantikleştirilerek/kutsanarak kapitalist bağlamından farklı olarak kullanılmış.) Seks objeliği meselesine dönersem de kadının kendini “evlilik kurumu” veya evlilik öncesinde baba merkezli aile kurumu dışında “pasifleştirmesinin” güya hiçbir maddi sebebi olamaz, dolayısıyla bu kadın olsa olsa “zevk” için gerçekleştiriyordur bu kendini pasifleştirmeyi. Eğer bir kadın evlilik-aile maddi unsurları dışında “zevk” için bazı işlere giriştiyse “kurbanlaştırılması” gerekir ki “koruma” meşruiyeti oluşsun. “Seks objesi, objeleştirilen kadınlar” çığlığı bundandır. Oysaki rıza her daim sekse içkindir, bir kadının “seks objesi” olduğunu iddia etmek tecavüzü meşrulaştıramaz. İstediği kadar objeleştirip, pasifleştirebilir kendini.

    • “İhtiyacımız olan erkeklerin de iffetliliği değil, kadınların doğrudan iffetsizliğidir.”

      Siz hangi dunyada yasiyorsunuz bilemedim. Ihtiyacimiz olan iffetsizlik degil, nasil rahat ediyorsak, neye inaniyorsak oyle giyinebilecegimiz guvenli bir ortama sahip olmaktir. Bir Fransiz feministin sozlerini animsatti bu bana, suna benzer birsey diyordu, kadinlarin geceleri disarida dolasmamalari acisindan tecavuzcu erkeklerin varligi Papa’nin yasaklamalarindan cok daha etkilidir… Hicbir kadinin ihtiyaci iffetsizlik olamaz.. Ister iffetli olsun ister iffetsiz her kadinin ihtiyaci guvenli olabilecegi bir ortamdir. Bir tarafta teoriler ote tarafta hayatin gercekleri..

      • Tekrarlıyorum, iffetin ekonomik, sosyal ve tarihsel bağlamına baktığımızda iffet bir icattır. İhtiyacımız olan erkeklerin iffetliliği değil kadınların iffetsizliğidir. Sevgiler.

        • Beren hanim cok haklisiniz iffet bir icattir, ama televizyon da bir icattir, fabrikalar icattir, demokrasi icattir, toplumsal cinsiyet rolleri icattir.. Iffetin kadini sinirlayan, ozgurlugunu toplumsal, ekonomik, siyasal alanda daraltan bir icat oldugunu biliyoruz. Bu insan icadi olan iffetin kadinlar uzerindeki kotu etkilerinden nasil kurtuluruz kisminda anlasamiyoruz. “Iffetsizlik” benim gozumde kaos yaratacak bir durum, baskinin gucunu artirir, kadina karsi siddeti artirir diye dusunuyorum. Ama diger her konuda sizi hakli buluyorum. Yani teori onemlidir, cikis noktamizdir, bunu pratige dokmek konusunda daha somut seyler uzerinde konusmanin etkili olabilecegine inaniyorum. Mesela iffetsizlik soyut bir kavram, siz “iffetsizlik” derken ne kastediyorsunuz? Bu cok anlasilmiyor. Afrikadaki bazi kabilelerde yasayan kadinlar ciplak gezerler ama iffetsiz degillerdir cunku onlarin toplumu iffeti icat etmemistir. Bunu mu kastediyorsunuz? Yani cok teorik. Biraz kabaca olacak ama asil anlatmak istedigimi su benzetme ile anlatayim. Televizyon bir icattir, bizi eve hapseder zamanimizi program akisina gore ayarlamamizi emreder, hepimiz tv izledik ama internet yayginlastigindan beri televizyon hic izlemez oldum. Cunku hemen herseyi ve daha fazlasini kendi istedigim zamanda ve mekanda bilgisayarimda izleyebilirim. Ama internet yokken, televizyonsuzluk cozumdur desek televizyonu ve onun kotu etkilerini ortadan kaldiramayiz. Bir icadin alternatifi onu kendiliginden ortadan kaldirir. Bu nedenle iffet’in kotu etkilerinin cozumu iffetsizlik olamazmis gibi geliyor bana. Bu kadar koklu bir seyi kaldiramayiz ortadan. Iffet sorunsalinin, yani kadinin bastirilmasinin cozumu, kadinin can guvenligi saglanmadan gerceklesemez. Cunku iffeti garanti eden sey, kadina uygulanan siddettir. Siddetin cesitlerine hic girmeyecegim bile. Ozetle, hangi kadinin ne giydigi konularina girmeye gerek yok cunku isin icine din, politika, ozgurlukler gibi baska argumanlari dahil ediyoruz o zaman. Her kadin istedigi gibi giyinebilmelidir. Bir kadin ister bas ortusu takar ister mini etek giyer. Yani iffet bir kadinin kendi secimi olmalidir. Kadina kiyafetinden oturu otobuste ucar tekme atilmasini engellemek, bu tur davranisi cezalandirmak kismina gitmeliyiz cunku bu erkek siddeti her iki kadin (“iffetli” kadin ve “iffetsiz” kadin) orneginde de farkli bicimde gorunen ayni erkek siddetidir. Iffet kelimesi gibi (iffetin anlami nedir kadinin bedenini sergilememesi vs diyelim ki bunun disinda cok daha fazla yaptirimi vardir, gece disari cikmamak, bir erkekle ayni mekanda yalniz bulunmamak, yuksek sesle kahkaha atmamak, liste uzar da uzar) biz de yeni bir kelime icat etsek ve anlami “kadinlara bedensel siddet uygulanmamasi’ olsa mesela. Boyle bir kelime dunyanin hic bir yerinde yok. Neden yok? Cunku kelimeler gucludur. Cunku biz o kelimeyi icat edemedik. Cozumu zor konular.. Sizin akliniza bir cozum geliyor mu? Sevgiler..

      • “Hicbir kadinin ihtiyaci iffetsizlik olamaz.. Ister iffetli olsun ister iffetsiz her kadinin ihtiyaci guvenli olabilecegi bir ortamdir.”

        Yukarıdaki yorumlarınız çelişik.