Konuk Yazar: Vemelankoli
İlkokulu yeni bitirmiştim, babam kardeşimle bana bir bisiklet almıştı. Henüz ikimiz de bisiklete binmeyi bilmiyorduk. Nasıl öğrendiğimizi hiç hatırlamıyorum.
Dengemi yeni yeni sağlamaya başlamıştım, okul bahçesinde daireler çiziyordum. Ve düştüm. Ve bu benim için bisikleti bırakma bahanesi oldu.
Bisikleti bırakmamın sebebi, bisikletten düşmem değildi. Bisiklete etekle binmek zorunda olmamdı. Çünkü o sene pantolon ve şort giymem yasaklanmıştı. Yaşımdan büyük gösteriyormuşum. Bu sözü duyduğumda bedenimden ve kendimden nefret etmiştim. Büyüyordum, bedenim değişiyordu. Ve ben kadın olmaktan nefret ediyordum.
Geçmişe dönüp bakıyorum tekrar tekrar, o mutsuz çocuğu görüyorum. Şu anda 2 yaşında bir çocuğum var ve bisiklet ülkesi Hollanda’da yaşıyorum. Hayat, gömüp reddettiklerimi tekrar önüme koydu işte.
Dört ay önce bisikletçiye gidip kendime gıcır gıcır bir bisiklet aldım. Bisikletçinin bulunduğu komplekste bisikleti bir saat kadar kullandım. Sonrası yok.
Evimin bahçesindeki kulübede yepyeni bisikletim arkasında çocuk koltuğu ile öylece duruyor. Ben de diğer kadınlar gibi çocuğumu bisikletimin arkasına alıp pedallamak istiyorum. Ama kırılan cesaretim, kaybolan çocuk sevincim geri gelmiyor. Yapamıyorum.
Mahrum olduklarımı, yasaklandıklarımı kendimce gerekçelendirip reddetmiş, hayatımdan çıkarmıştım. Bisiklete binmesem de olurdu, pantolon giyeceksem de üstüme uzun bir gömlek vs giymeliydim, geniş olmalıydı. Ki sevmediğim, bir türlü sevemediğim bedenim görünmemeliydi. Bunu böyle kabul etmiştim, hayat tarzım olmuştu, kendime tarz yapmıştım vs vs. Bu reddedişler ve kalıplar beni çok bunalttı. Bu kalıplar benim hayat boyu önüme geçti, bu kalıpları kendime engel yaptım. Ailemin kabullerini kendi kabullerim haline getirdiğim için pişmanım. Kadın olmayı utançla eş anlamlı hale getiren bu gelenekten tiksiniyorum.
Yazınızı okurken kendimi buldum.Belki çok bayat geliyor kulağa ama öyle. Regl olduktan sonra yıllarca ben de böyle hissetmiştim.Bunu buraya yazmam çok mu özel oluyor,ayıp mı oluyor bilmiyorum ama bu geleneğin ayıpları artık umrumda olmadığından yazıyorum.O dönemden sonra kendimi çocukluğum elimden alınmış gibi hissettim ve dışarıda oynamaktan eve gelmeyen ben,dışarı çıkmaz oldum.Dışarıya her çıkışımda kendimi ezik gibi hissediyordum çünkü.Bi de aniden kapatılınca arkadaşlarım çocukken benim ”kadın” olmam,gelip geçenlerin beni abla sanmaları falan filan…İşte böyle bir yığın gereksiz utanç beni toplumdan soyutlayınca en güzel yaşlarımı heba etmiştim.İnsan türünün kadın cinsi olarak dünyaya gelmeyi bize bir utanç olarak hissettirenlere lanet olsun…Ve bisiklet binmek,sabah güneşin doğuşunu izlemeye gitmek,tek başına dünyayı gezmeyi düşlemek gibi gayet insanca olan hayallerimizi bize ”uygun” görmeyenlere de…Sanki insan değiliz de başkaca bir türüz arkadaş.Ama başkalarının kabullerini kendi kabulleriniz haline getirmeniz beni çok üzdü.Bisikletinize gönlünüzce binip çocuğunuzu gezdirdiğiniz bir yazı bekliyorum sizden.İnşaallah yaparsınız.
Merhaba, yalnız değilsiniz. İlkokula başlamadan 1 sene bisiklet kullandım. Çok seviyordum. Okula başlayınca bisiklet yok oldu. Çünkü “Okula başlayan kızlar bisiklet kullanmaz”dı. Ben zincirimi 2009’da kırdım. Hep kıyafete takıla takıla kendime zehir ettiğim de oldu. Ama şimdi ne yersizmiş kendimş üzdüklerim diyorum. Geçmişin fısıltıları hiç susmaz. Lütfen içinizde kalmasına izin vermeyin..
Bu yayınlamadıklarınızı yazara okutuyor musunuz acaba?
Yazarın okumasını istesek yayınlardık.
Ne güzel insansın Rümeysa, ayağına taş değmesin. Kocaman sarılıyorum.
Altı ayda bir bisiklete binip sonra yine karamsarlığa düştüğüm 3 sene geçirdim.
Geçen sene katlanan bir bisiklet almıştım, o da müzede yerini bulmuştu.
Şimdi tekrar başlayıp yavaş yavaş pedalliyorum. Çocuğum da bu arada bisiklete binmeyi öğrendi. Ailecek bisiklete bindik birkaç kere, özenmekte haklıymışım.
Ailemin kalıplarını koydum kenara, çürümüşlüğe bıraktım. Yeniden başladım.
Sevgiler