REÇEL

Güneydoğu’dan Son Durum

Bir anda silahlar patlamaya başlıyor ve hep birlikte evin kuytu köşesine çömeliyoruz, öylece kalıyoruz.

Konuk Yazar: Neslihan Akbulut Arıkan
 
 
Sokağa-Çıkma-yasağı-sonrası-Nusaybin-20
Görsel: IMCTV

 

Dün ALES’te salon başkanlığı görevim vardı. Sınıfa girince diğer gözetmenlerle tanışayım dedim. Biri Mardin Merkeze yakın bir köyden, diğeri Nusaybin’den geliyormuş. Özellikle birinin Nusaybin’den çıkıp gelebildiğini duyunca çok şaşırdım. Merkezde günlük hayatta çok fazla yüzleşmesek de iki adım ötemizde çok kötü olaylar oluyor. Bu gözetmen nasıl oradan çıkıp sınava gelmiş anlamadım. Çünkü orada hala sokağa çıkma yasağı ve ciddi çatışmalar var. Herhalde görevlendirme kağıdıyla çıktı… 
 
Bizim hocayla konuşmamızı duyan sınav için gelmiş kişilerden biri söze girdi. Cizre’den gelmiş, asker eşiymiş. Bir diğeri Diyarbakır’dan, Sur’dan… Birden sınıfça dertleşmeye başladığımızı farkettim. Buralarda son zamanlarda ruh halimiz böyle.
 
Nusaybin’den gelen hoca devam etti söze, çok korkunç şeyler anlattı. Eliyle bir elma büyüklüğü yuvarlak göstererek “Ben daha öncesinde sokağa çıkma yasağı bu kadardır sanıyordum” dedi. Ardından kollarını iki yana açarak “Meğerse bu kadarmış, belki de daha büyük bir yüktür” diye ekledi. Çocukların artık atılan kurşunun hangi silahtan çıktığını sesini duyar duymaz bildiğini, aralarında bunları konuştuklarını anlattı. “Biz travma geçti diyorduk, şimdi geçti sandığımız günler geri geldi, travmayı gözümüzün önünde çocuklarımız yaşıyor” diye ekledi.
 
Asker eşi olan kadın şark hizmetinde eşini yalnız bırakmak istemediğini ama artık savaşın çok zorlaştığını anlattı. Zaten sokağa çıkamıyorlar, evlerinde de iş yapamadıklarından bahsetti: “Bir anda silahlar patlamaya başlıyor ve elinizde yıkadığınız bir bardak da olsa onu oraya atıp hep birlikte evin kuytu köşesine çömeliyoruz, öylece kalıyoruz. Savaş dışarıdan görüldüğü gibi değil, hiçbir anımızı tam yaşayamıyoruz. Bir dakika sonra ne olacağını bilmeden evlerde oturuyoruz.”
 
Buralarda çoğu yerde okullar kapalı, insanlar evlerinden çıkamıyor. Bu insanlar buranın halkı, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, memur ya da değil… Su yok, elektrik yok. Ekmek, süt, yiyecek, içecek yok. Temizlik yok. Her taraf moloz ve çöplerle dolu… Bunlar sadece oralarda değil, mesela Mardin Merkez’de de günlerdir su yok. Nusaybin’deki patlamalardan dolayı suyumuz olmadığı söyleniyor. Bugün tüm civar marketleri gezdik, günlük süt yok. Ana cadde günlerdir tırların trafiğiyle kilit, çünkü diyorlar Nusaybin’e geçiş yok, o yüzden akmıyor trafik…
 
Açıkçası sabah erken kalkıp o sınav salonuna doğru giderken hiç bunları düşünmemiştim. Sınavın ardından evlerimize dağılacaktık. Sonra söze her girenle birlikte ağlamamak için kendimizi zor tuttuk. Burada bunlar yaşanırken herkes kendi yaşadığını biliyor ancak, çünkü ana akım diye tabir edilen medya kanallarında burada yaşananların adı bile geçmiyor. Sadece hendekleri görüyoruz… Ama burada yaşayan halk var, binlerce insan, hayat ve ölüm var.
 
Sokağa çıkma yasağı olan bölgelerde duvarlara yazılan “Sizi öldürmeye geldik” temalı vahşi duvar yazıları medyaya ancak “Soruşturma açıldı” başlığıyla yansıdı… o duvarların ardındaki insanlardan kimse söz etmedi… Dün Nusaybin’deki bir tanıdığı aradık, duvar diplerinde saklana saklana ekmek almaya gitmiş. Biz bile iki adım ötemizde olanları duyup duyup unutarak yaşıyoruz. Durum böyle. Çok üzgünüm…

Konuk Yazar

2 yorum

  • Koca bir hakikati, Kürdistan hakikatini, ulusal sınırlar arasında yaşanan küçük gerginlikler havasında sunduğu için Neslihan Hanımı daha iyi okumalar yapmaya davet ediyorum. Kullandığımız kavramların bilinçaltı dünyamızı ele verdiğini unutmayalım. Ayrıca bir hakikati dile getirirken başka hakikatleri gözardı etmememiz gerekiyor. Kürdistan işgal altındadır ve Türkiye toprağı değildir. Olaya böyle bakmayı deneyin lütfen. Teşekkürler.

    • nanxwarê cilqatên, sizin de siyaset bilimine dair daha çok okuma yapmanız gerektiği kanaatindeyim. kürdistanda yaşayan biri olarak şunu belirtmeliyim ki bölgemizin adı yüz yıllardır kürdistandır ama bu siyasi bağımsız bir entiti olarak değildir. türkiye modern bir ulus devlete referans veriyorsa, kürdistan henüz böyle bir ulus devlete referans vermemektedir bahsettiğim topraklarda. bu toprakların sorununu sizin gibi meseleye sloganvari yaklaşıp barışı es geçenlerin mesnetsiz girişimleri olarak görüyorum malesef. sizin küçük gerginlikler diye nitelendirdiğiniz cümleler burada yaşayan bizlerin çatışmalı sürece girilmesi ile gündelik hayatının nasıl da ortadan yarıldığını anlatan cümlelerdir. siz de olaya böyle bakmayı deneyin lütfen. insanı merkeze almayan hiçbir siyasi harekete yakınlık duyamıyorum malesef. yorumunuzu da bu gözle okudum. sizin bakış açınızdan herhangi bir ateşkes, sulh falan mümkün gözükmüyor. bu da daha çok acı ve yıkım demek. tabii omlet yapmak için yumurtaları kırmalı diyorsanız ayrı kulvarlardayız. böyleyse yazıdaki insan hikayelerini anlamaya kafa yormanıza gerek yok elbette.