REÇEL

Gömmek mi, asla!

Anne olmayan kadın, anne olandan eksik sayılıyor; kız annesi olan kadın, erkek annesi olan kadından eksik sayılıyor, öyle mi?

Konuk Yazar: Sağlıklı Olsun Da

I

Biz iki kız kardeşiz. Annem hamileyken ikimizin de cinsiyetini öğrenmek istememiş, sanırım babam erkek evlat istediği için. Kardeşimle aramızda çok yaş farkı var, bu yüzden babamın kardeşimi erkek olarak beklediğini hatırlayabiliyorum. Benimkiyle uyumlu bir isim düşünüyordu. Kız olunca bir hafta isimsiz kaldı garibim. Sonrasında babamın daha fazla çocuk istediğini de biliyordum, ama annem erkeği bulana kadar doğurmak fikrini reddediyordu. Ayrıca çok çocuk sevmiyordu.

Tanıştığı kadınlar anneme sürekli bir şekilde acıyor, küçükken bile bunu hatırlıyorum. Torunu olacak yaşa geldi ve hala karşılaşıyoruz. İki çocuğu olduğu ve bunların arasında erkek olmadığını öğrenen bir tane daha yapsaydın ya (şu da ne demekse) diyor. İki tane kız olarak bırakmak pek akıl kârı değil onlara göre. Nasıl bir işkencedir bu?

Annemle babamın memleketi aynı, İç Ege’de küçük bir ilçe. Gördüğüm kadarıyla kadınlar akıllı, bilmiş, konuşkan, her ne kadar bu özellik hayatlarını mükemmel kılmıyorsa da erkeklere göre neredeyse baskın. Buna rağmen açıktan açığa konuşulmuyorsa da erkek evlat sahibi olmak daha değerli işte. Bunu niye söylüyorum, erkek çocuk takıntısının sadece Doğulu olanlara has bir şey gibi kabul edenler için.

Her ne kadar erkek çocuğu sahip olma hayalleri olsa da babam bize çok düşkündür. Sevgi dolu, bize kızmaya hiç cesaret edemeyen, kızlarına düşkün bir baba. Ailenin önceden belirttiğim özelliğinden dolayı İstanbul’da ailemizin tüm kadınları erkeklerin engelleyici hale varan türden kanatlarının/korumasının olmadığı bir hayat yaşadılar. Kalabalık, büyük, karışık, uzak, zor demeden şehrin her tarafına giden, gidebilen, gezen, ihtiyacını gideren girişken ve hareketli kadınlardan oluşuyor aile çevremiz, şehrin tanıdığımız diğer çoğu kadınlarından farklı olarak. Ben de arkadaşlarıma nispeten şehrin içinde hareket konusunda oldukça özgür bir gençlik geçirdim bu yüzden.

Evlenene kadar –evlenince sorumluluğumuz eşlere geçiyor ya- kısaca belirtmeye çalıştığım gibi hiçbir şekilde bir baba, erkek otoritesi görmeden yaşıyorum. Her şey benim isteğime, ilgime, bir de diyelim ki İslami bir hayat tarzına göre şekillendirilmeye çalışıldı; kız ya da erkek çocuğu olmama göre değil. Bunun için ebeveynlerime müteşekkirim. Ama geçen günlerde “bir kız çocuğu” olarak babamın iltifatına mazhar oldum (!). Üç sene önce vefat eden amcamın tembel oğullarının eğitimini takip eden babam bunalmış, gençlerden özellikle çalışma çağına gelmiş büyük olanından ümit yok. Biz ve diğer amcamın kızları ise okul ya da işte harıl harıl çalışıyor ve aktif. Erkek yeğenlerinin bakım yükünü omuzlarında hisseden babam onları bizlerle karşılaştırmış ve sonucunu hüzünle benimle paylaşıyor, hem de kendisinde pek görmediğim ciddi ve hüzünlü bir yüz ifadesiyle: “Kızsınız ama on erkeğe bedelsiniz. Siz daha çok erkeksiniz. Gerçekten!” Tebrik edercesine bir bakıştan sonra konu kapanıyor. Ben bir şey demiyorum.

II

Hamile olduğumda eşimle çok mutlu oluyoruz. Bir coşku, bir sevinç… Önceden kız çocuklarını daha çok sevdiğini söyleyen eşim o dönemde erkek bebek beklemeye başlıyor. Biz bulutlarda gezerken düşüyoruz, üç aylıkken veda ediyoruz miniğe. Sonrasında her ayı bize yıl gibi gelen bekleme süresi. (Hamilelik ve ölüm haberini kimseye söylemediğimiz dönemde “hala bebek yok mu?” diye sürekli bizi kontrol eden herkese buradan selam. Süreci kolaylaştırdınız) İkinci kez hamile oluğumda nasıl şükredeceğimizi şaşırıyoruz. O üzücü olaydan sonra bebeğin bir anda oluşup, dokuz ay sonra doğmadığını; he an mucizevi bir yaratılış sürecinde olduğunu, Allah’ın dileyip hayat verdiği gibi, dilerse geri alacağını daha çok bile bile, daha fazla tefekkürle geçirdim hamileliğin her bir gününü.

Allah’ım n’olur bu da ölmesin diye dua ederken, yaratılışın mucizesi karşısında cinsiyetin önemsiz bir detay olduğunu düşünsek de eşimin erkek beklentisi, benim de iki yıldır bebeğimizi erkek olarak gördüğüm rüyalar vardı. İlk kırılma, doktorun kesin olmadığı halde kız olma ihtimalini belirtmesi oldu. Sonra düşüncelere dalan eşim iki ilginç olay yaşıyor, onların etkisiyle kesin kız galiba düşüncesiyle doktora gidiyoruz ve beklediğimiz gibi kız olduğunu öğreniyoruz. İki kız, yedi erkek çocuğu olan kayınvalidem hayırlı olsun diyor, cinsiyeti önemli değil. Bari torunum erkek olsun diye düşündüğünü daha önceden anladığım babamın hayal kırıklığı ise gözümden kaçmıyor.

III

Eşimle ailelerden uzakta, başka bir şehirde yaşıyoruz. Haliyle orada pek çevrem yok, böyle olunca hamilelikle ilgili diyalog kuracağım insanlar da yok. Ama geçenlerde ailemin yanına, İstanbul’a geldim doğum için. Doğuma haftalar kalmış halimle insanların arasına karışıyorum. Çoğu kişi nihayet beni hamile olarak gördüğüne memnun, başlanıyor sırayla soru sormalar. Daha önce rastlamıştım bebeğin kız olduğunu duyunca “olsun” diyen bir iki kişiye; toplumumuzda sürpriz değil demiştim kendi kendime. Ama geçen günkü olsunlar başka bir hal aldı.

Annemle 5-6 kadının olduğu bir odadayız. Daha önce cinsiyetini duymayan kadın koltuğun ucunda, avuçlar birbiri içinde, baş yana eğik, üzgün bir şekilde “olsun, sağlık olsun” dedi. Benim için tam bir karikatürdü. Konuşma balonunun içine “başın sağolsun” yazılsa uygun düşerdi haline, öyle bir yas. Ha ha, bunu da gördüm deyip içimden, gülerek sustum. Ama konu büyüdü, büyüdü, büyüdü. Her saçma bebeğin/çocukların cinsiyeti muhabbetindeki gibi bir anda hem bizi üzüp, hem teselli vermeye başladılar. Öyle bir haller ki, bebeğin uzuvlarında bir problem var desem bu kadar iyi teselli edebilirlerdi. Ve annemin ben doğduğumdan beri duyduğu her saçma teselli gibi, ağızlarından çıktığında daha fazla saçmalık zincirine dönüştü her bir söz. Kadınlar susmuyordu, kız annesi olmanın ne kadar iyi olduğundan bahsediyorlardı. Alay içeren bir teselli sanki. Tabi ki iyi ama çok da değil; asıl erkek annesi olunca annelik de kemal oluyor neticede! Az önceki, sosyologca toplumun bazı algılarına tanıklık etmek havasından çıkmış, artık boğuluyor, kapıya doğru bakıyordum. Annem de alışkın olduğu bu konuşmalara, şimdi beni üzdükleri için öfkelenmişti. Beni korumak isteğiyle hepsini susturdu, konuyu değiştirdi. Eve döndüğümüzde ise bana tek bir şey söyledi: Oradaki kadınların hepsinin erkek çocuğu var, kız anneleri böyle konuşmaz.

Eşlerinden erkek çocuk isteyen(!) erkekleri bilirdim de, kadınların böyle olduğundan hiç haberim yoktu. Anadolu’nun çeşitli yerlerinden, ailelerinden farklı olarak üniversite eğitimi almış, ayrıca ailelerinden daha çok dini/İslami bilgiye sahip kadın arkadaşların da bir baktım erkek çocuk sahibi olanları, kız çocuk sahibi olanlara bir üstünlük taslıyor. Bu derece hiç hayal etmemiştim. Anne olmayan kadın, anne olandan eksik sayılıyor; kız annesi olan kadın, erkek annesi olan kadından eksik sayılıyor, öyle mi? Ne yani, benim ileride erkek evladım olsa, ama erkek de bir başka deyip kız annelerini darlayacak mıyım? Kız çocuğunu “Allah öyle nasip etmiş” de, erkek çocuğunu “biz elde ettik”, öyle mi? Öyleyse buyuralım tövbe etmeye, işimiz çok zor olacak.

Konuk Yazar

5 yorum

  • Neler yaşadığınızı daha açık ve güzel bir biçimde ifade edemezdiniz sanırım. Öyle ki, yazıyı okurken sizinle beraber hüzünlendim, sizinle beraber öfkelendim. :) Sadece merak ettiğim ufak bir nokta var: Neden annenizin arkadaşlarına siz bizzat bir cevap vermediniz? Kişinin kim olduğuna bakmaksızın, özellikle de “Geleneklerimiz böyle, biz de böyle gördük.” kisvesi altında korunan bu ve benzeri düşünce şekilleri karşımıza çıktığında sessiz kalıp dert küpüne döneceğimize, içimizdekileri dışa vuralım ki huzursuzluk o düşünce sahiplerini kavursun. Bu kültürde alttan alma, hoşgörülü olma, saygı gösterme vb. gibi davranışlar nedense sadece “tecrübesiz, bekar, yeni evli” sıfatlarını taşıyan kadınlarla özdeşleştiriliyor, sanki bu doğrultuda hareket etmek asli görevimizmiş gibi. Bencil veya uç noktada bireysel bir insan olduğumu düşünebilirsiniz, ancak bizlerin en büyük mutluluğunu kendi kör doğruları uğrana baltalayan insanlara ne hoşgörü ne de saygı borcumuz olabilir.

    • Çok teşekkür ederim, derdinin anlaşılması güzel şey:) Cevap verme hususunda ise, ben aslında hoşlanmadığı şeyi açıkça ifade eden biri olarak ani çıkışlarımla tanınan biriyim. Ama bu konuda sanki söylenecek söz kalmamış; benim dediklerimle bu kadınlar bir aydınlanma, pişmanlık yaşamayacak düşüncesiyle sadece izledim. Çünkü bu kadınlar ayetleri, hadisleri bilip, dediğim gibi her türlü teselliyi bilip, “ama erkek bi başka” diyen kadınlar. Olmasını beklediğimiz değişim de bu şekilde ne zaman, nasıl başlayacak bilemiyorum. Ama hak etmeyene saygı göstermemek bu konuda önemli bir adım olacaktır muhakkak. Sevgilerle

  • halbuki efendimizin de yalnızca kızları hayatta kalmış, omuzunda gezdirmiş. Ama çoğalın, mahşerde çokluğunuzla iftihar edeceğim diye tavsiyesi var. sağlık durumu, maddi durumu elvermemesi yüzünden istememek ayrıdır. kariyer yapmak, kendi hayatını yaşamak, tembel ve bencil olduğu için çocuktan kaçınmak ayrıdır. Çünkü Kuranda size ve onlara biz rızık veririz diyor.

    bazı eleştiriler doğru, kız çocuklar çok doğru ama çok fazla kişisel duyguları katarak yanlışları araya yanlışları sokuşturmak yanlış. Kuran ve hadis çizgisinde gitmek lazım, nefis çizgisinde değil.

  • Öyle haklısınız ve insanlar öyle tuhaf ki. Biz de 3 kız kardeşiz anne ve babam bizden başkasını istediklerini asla ima etmediler, hissettirmediler. Hatta babamın erkek çocuk sevemeyeceğini bile düşündüğüm oldu. Şimdi ikiz bebek bekliyorum. Herkes cinsiyetlerini soruyor sonra da içinde erkek olan kombinasyonların olmasını diliyorlar. Kimse diğer alternatifi tercih etmiyor sanki ben de onlara inat erkeksiz seçeneğinin olmasını diliyorum. Aynı durumu eşimde de hissediyorum. Sırf onları memnun edecek yüzdeliğin denk geldiğini görmemek için öğrenmeye gitmiyorum vakti geldiği halde.

  • valla bu kosede kiz cocuk istedigi icin ucuncuye niyetlenen anneler de var :) bi tane yanima arkadas olsa fena mi olur, erkeklerle ne paylasacagim buyuduklerinde