Yazar: Fatma Çiftçi
Öyle birden bire çıktı karşıma öğle vakti, kardeş site 5harfliler’de yazılmış bir yazıda bahsediyordu. Bir kadın sesiyle çağrılsak nasıl olur diye merak etmiş ve mezzo soprano May Kemal’den ezan okumasını istemiş, Mısırlı sanatçı Behiye Şehap. Dinlemek için tıkladım. Aman Allahım tıpkı çağrı filminde kabenin üzerinde tırmanıp ezan okuyan Bilal karakteri gibi, bir kadın yüzyıllık acıların üzerine tırmanmış ayakta değil yere çökmüş başını hafifçe yere eğmiş, acılarımızı anlatıyor sesinin her tınısında, zihnimde bir fotoğraf yanıp sönüyor.
Afganistanlı Ferhunde’yi
Ailesi tarafından diri diri toprağa gömülen, bir fotoğrafı bile olmayan Medine’yi
Büyüdüklerinde daha iyi bir koca bulabilmeleri için zorla, işkence ile süt içirilen Moritanyalı küçük kız çocuklarını
Erkek şiddetine maruz kalmış katledilmiş 3. sayfa haberlerine konu olan yüzlerce kadının hikayesini anlatıyordu.
Bin yıllardır bilgiye erişememiz için önümüze çıkartılan engelleri. Sadece birinin kızı bir diğerinin karısı birilerinin de annesi olmak dışında var oluş alanı tanınmayan, emeği yok sayılan sömürülen kadınları.
Diri diri toprağa gömülen kız çocuklarını hesabının sorulacağı ayetle sabit olmasına rağmen ayeti yok sayan görmezden gelen toprak altına değil ama dört duvar arasına hapseden erkeklere artık durmalarını söylüyordu.
Ezilenlerin ezgisiydi, zulmün son bulduğu her şeyin yerli yerinde yani adil olduğu bir zamanı hatırlatıyordu.
Avaz avaz haykırmıyordu şırıl şırıl akıyor usul usul anlatıyordu.
Barışın kurtuluşun mümkün olduğunu anlatıyordu.
Bizim yani insanın yarısı kadınların var olduğunu, yok sayıldığımız için insanın tekamülünü tamamlayamadığını anlatıyordu.
Son din olarak bize gönderilen islamın kadınlara teslim ettiği haklarımıza sahip çıkmamızı hatırlatıyordu.
Hıçkırıklar arasında tekrarlıyorum Hayyal el felah!
(Haydi kurtuluşa)
Güzel ifadeler.. Kaleminize duygularınıza sağlık.. Buradaki görüntüler, daha da fazlası zihnimde taş gibi gömülüdür, soğuktur.. Duygularınızı paylaşmakla birlikte, yeri gelmişken iki kelam etmek istiyorum müsadenizle..
Sonucun can yakıcılığıyla aradığım ikna edici cevaplar arasında gidip geliyorum uzun zamandır.. Mış gibi yaparak avunmaktan, öyle olmasını istediğim/umduğum/gerekli gördüğüm için öyle imiş gibi yapmaktan yoruldum. hoşuma gitmese de şunu görüyorum ki aslında kitap kadın-erkek eşitliğinden, omuz omuza hayatı göğüslemekten, aynı özgürlük şemsiyesinin altında yürümekten falan bahsetmiyor.. Birkaç ayetin teville giydirilmiş manasıyla da halledilemeyecek kadar üstelik..
“Erkekler bu hale getirdiler” olsun isterdim, “hep yanlışa çektiler, öyle bellettiler de ondan” demek isterdim.. ama değil..
Belki de kitap kendi döneminde ve şartlarında en iyi şeyi söylemiştir.. belki bize bir şey dememiştir.. Belki biz fazla üstümüze alınıyoruzdur..
Aksi halde ben kendimi onda bulamıyorum…
selam ile..
Paylaşım için çok teşekkürler, gerçekten beni de aldı çok farklı diyarlara götürdü. çok çok teşekkürler.