REÇEL

Dosta Vefa: Prof. Homa Hoodfar’in Tutuklanmasına Dair

Evin Cezaevi, siyasi suçluların kaybolmasıyla biliniyor ve Homa sağlık sorunları nedeniyle ihtiyacı olan medikal yardımdan mahrum.

Konuk Yazar: Dr. Sertaç Sehlikoğlu

 

13401180_10153589397056080_2054056973_n

Profesör Homa Hoodfar ile tanışmam 2007 güzüne dayanır. Montreal’ın Concordia Üniversitesi’nde akademik hayata dönüp dönmeme kararsızlıkları içinde üniversitenin ders listesini kurcalarken “Ortadoğu’da Popüler Kültür” başlığını görünce “bağımsız öğrenci” olarak kendimi sınamaya karar vermiştim. Dersi Homa ve o vakitler asistanı olan Mona Tajali veriyordu. Ders, 11 Eylül’ün hala etkisi altında olan Kuzey Amerikalı genç dimağlara, Ortadoğu’nun şiddetten ibaret olmadığını, ve daha önemlisi, Ortadoğulu bireylerin ana akım medyada gösterilenden çok daha renkli, sesli, ve boyutlu olduğunu gösteriyordu. Sene 2007’ydi ve 20lerinin başlarındaki ekserisi Kuzey Amerikalı gençler, Ortadoğu’da yaşamın baskı ve şiddetten ibaret olduğunu sanıyordu. Kendileri gibi sporla, sanatla, müzikle, hiphopla ilgilenen gençlerin varlığını bilmiyor, bazen garipsiyor, ekseri ilgiyle takip ediyorlardı. Dönem sonu yaklaşıp da projeler sunulmaya başlandığında, ben süremi de aşarak yarım saat boyunca günümüz Türkiye’sinde başörtüsü pratiklerini, söylemler ve yasakların gölgesinden çıkartarak gündelik hayat içinde anlatmaya çalışmıştım. Homa, süremi (ve kelime limitini) aşmama rağmen, bir İranlı feministin hoşlanmamasını beklediğim bu projeye A+ vermiş, dahası beni ofisine davet edip asistanlık teklif etmişti.

Daha sonra aldığım onlarca deste, ne zaman örtü ile ilgili bir tartışma dönecek olsa, önce Homa’nın “sizin zihinlerinizde ve bizim bedenlerimizdeki başörtüsü” (link: http://www.umass.edu/wost/syllabi/spring06/hoodfar.pdf) makalesi okutulurdu. Bu makalede Homa, Şah dönemi İran’ındaki başörtüsü yasakları da dahil bir çok örnek kullanarak, aslında başörtüsünün tek başına ne özgürleştirici ne de sınırlayıcı olmadığını, yaşayan bir deneyim olduğunu, ve asıl tartışılması gerekenin zihinlerimizdeki bariyerler ve yasakçı zihniyet olduğunu bize hatırlatır.  Makalenin en vurucu yani, makale boyunca kolonyal önyargıları sorgulatıp, makaleyi “Müslüman kadınları cinsiyetçilik ve ırkçılık arasında seçim yapmaya zorlamayın” diye bitirmesidir. Bu makale, Kuzey Amerika’da Ortadoğu ve Toplumsal Cinsiyet derslerinde en sık okutulan makalelerden biridir. Homa’nın bu makalesi bile tek başına, aslında onun ne kadar sıra dışı bir akademik zihne sahip olduğunun göstergesidir.

Homa Hoodfar, tanıdığım en önemli akademisyen kadınlardan, akademik hayatıma adım atarken her zaman en büyük destekçim olmuş hocam, maalesef İran’da hapiste. Mart ayı başında tutuklanmasıyla başlayan süreç, Evin Cezaevi’ne alınmasıyla endişe verici bir hal aldı maalesef. Evin Cezaevi, siyasi suçluların kaybolmasıyla biliniyor ve Homa sağlık sorunları nedeniyle ihtiyacı olan medikal yardımdan mahrum.

Ben, dindar bir kadın olarak, Homa’nın kolonyal zihinle ve kolonyal zihnin cinsiyetçiliğiyle verdiği savaşı gördüm. Bunun, birinci elden tanığı oldum. Şimdi İran’da tutuklandığını duyduğumda, aslında onu tutuklayan otoritelerin Homa’nın çapını bilmediğini, Kuzey Amerika’da Müslüman özneyi anlatan yönünden bihaber olduklarını, ve bunu belki ancak benim gibi bir yerden Homa ile ilişki kurmuş birisinden duyabileceklerini düşündüm. Elbette, prensipte, bu yaptıkları olmasaydı da kendisinin tutuklanma şartları yanlıştı, hukuksuzdu ve itiraz edilesiydi. Fakat Homa, hangi kalıp içerisinden onu anlamaya çalışıyorlarsa, o kalıptan çok daha boyutlu ve derinlikli bir akademisyen. Ve hepimizin “sahip çıkmasını” hak ediyor.

İngilizce kampanya sayfası: https://m.facebook.com/freehomahoodfar/?hc_location=ufi

Dr. Sertaç Sehlikoğlu

Cambridge Universitesi

İrtibat: ss935@cam.ac.uk

 

 

Konuk Yazar

Yorum Ekle