Konuk Yazar: büyümüş kız
Büyük bir kadının yazısını okuyorsunuz. Artık kocaman bir kadının. Küçük bir kız çocuğu idim. Öyleymişim. Kocaman bir kadın oldum bir anda. Dünyanın pis yüzünü gördüğüm an büyüdüğümü hissettim.
Başımı örtersem büyürdüm. Böyle de okula almadılar. Serbest olsun da üniversiteli olayım. Belki topuklu giyersem biraz büyürdüm. Biraz makyaj. Bakım yapayım. Masaja da gitmeliyim. Ya da düzenli kadın olursam. Yemekler yapan kadınlar büyüktür. Örgü örmeliyim. İlmek ilmek. Yelekler atkılar bereler… Tam da büyüyemedim sanki. Yüksek lisansa ne dersin? Çalışırım derslerime her başarılı kadın gibi kariyerime odaklanırım. Derslere geç kalıyorum. Sınavlara çalışmadan giriyorum. O zaman sigarayı bıraktım mı tamamdır. Ergen gibi elimde sigara. Evlensem, evlenenler büyür. Kocam olursa büyümüş olurum.
Hepsini yaptım. Olmadı. Büyüyemedim.
Kızınızdan hemen boşanmamı istiyorsanız bana şunca para vereceksiniz. Çünkü eğer evlenmeseydim bunca param cebime kalacaktı.
Buymuş meğer beni büyütecek. Bir anda yüz sene ileri gitmek. Bir zengin kızının büyümesi böyle olurmuş. Okul kapısında ağlamak işe yaramadı. Ne aldatılmak büyüttü, ne terk edilmek, ne ev geçindirmek. Onca hakaret, yalan, şiddet, tehdit… Bitmiş bir evliliğin kağıt üzerinde yapışıp kalması bile. Bu hikayenin final cümlesi kadar kısa, net, bir anlıkmış büyümek. Hayatımın ipoteğini yerin dibine batasıca parayla kaldırmak. Özgürlüğümü satın aldım ve büyüdüm.
O gece kafamı pencereden uzattım. Sigaramı yaktım. Saçlarım çocuk örgüsü. Üzerimde desenli pamuk pijama. Pofuduk terliklerim. Karşımda ışıkları yanan Boğaziçi Köprüsü’ne bakıp şöyle haykırdım: Buz gibi deniz, ışıldayan köprü, caddedeki serseri adamlar, kurumuş ağaç dalları, ellerimi uyuşturan rüzgar… Şahidimsiniz, bugün büyüdüm. Kulağımda bir şarkı. Aşk mümkün müdür hala?
[…] Yazının tamamı için Reçel Blog’a devam edin […]
Beni başka başka diyarlara götürdü yazınız. Hala denize bakıp sigara yakılıyorsa bence o gönül çok daha büyük sevdalara dalmak için bir okyanustur şimdi. Sizi denizlerden okyanuslara sürmüşler yani, berrak sudaki kırmızı balık gibi. Ama aşk bitmez, aşk bir tane, aşk hep mümkün, aşk hiç imkansız olmadı.
(Aşağıdaki yorum Reçel Blog’da yazı olarak yayınlanmıştır.)
Hatun “büyük bir kadın” sen misin?
– Anlamadım, kim?
– Reçel’de yazan hani
– Yoo değilim.
“Büyük bir kadının yazısını okuyorsunuz. Artık kocaman bir kadının. Küçük bir kız çocuğu idim. Öyleymişim. Kocaman bir kadın oldum bir anda…” Baba evine döndüm. Annem kapıda karşıladı beni. Sarmaştık.
– Büyüdün mü şimdi a kızım?
– Bilmem. Büyüdüm mü sence?
Büyüdüm ya anne. Kadın ve anne oldum ben. “Yemekler yapan kadınlar büyüktür”. Senin gibi yemekler yapamadım anne. İtiraf ediyorum, senin gibi düzenli ve titiz de olmadım. Kocamın çoraplarını itinayla koltuğun altından toplamadım mesela. Bile bile orada bıraktım. Koktular. Paltosunun cebine tıktım. Kadın değildim ben. Hiç olamadım. Okurdum ben hep. Okur, okur dururdum ben. Yüksek lisans okuyacaktım ben. Sınava giriyorum bugün ben. “Kızınızdan hemen boşanmamı istiyorsanız bana şunca para vereceksiniz. Çünkü eğer evlenmeseydim bunca param cebime kalacaktı…Bir zengin kızının büyümesi böyle olurmuş. Okul kapısında ağlamak işe yaramadı…”
Sınavdan çıktım. Feribota yetişirim umuduyla ilk gelen otobüse atladım. Baktım olmayacak. Sağ camımdan bir pizzacı bana gülümsüyor. Bastım düğmeye, indim otobüsten. Sucuğu, peyniri, biberi bol bir pizzayı mideme yuvarladım. Sözde kızarmış kofti patatesleri de mideme indirdim bir güzel. Hesabı ödeyip, çıktım.
Kabataş’a kadar on beş adımda bir patatesin ağırlığından kurtulmak niyetiyle adımlarımı sıklaştırdım. İlk hedefim bilet gişesi! Midem ve ben büyük boy filtre kahvenin hayaliyle memura veda ettikten sonra, paltomu bile çıkarmadan:
– Bir filtre kahve alabilir miyim?
Sonrası?
Hayaller Hikâye Anlatan Adam, hayatlar avukatla telefon konuşması.
– Cevap dilekçesi geldi.
Sesi iyi geliyor. Kendinden emin. Ne yazmışlar acaba. Sınav da kötü geçti zaten. Çocuk durdu mu acaba? İyi, iyi sesi iyi geliyor. Bu kahve de nerede kaldı ki?
– Dinliyorum.
– Davalı müvekkil, davacı eşini, çocuğunu sevmekte ve yuvasının yıkılmasını istememektedir.
Bu cümle olmazsa olmaz zaten. Boşanmak isteyen her kadının evlilikte niyetlenip de boşanma evresinde duyduğu, okuduğu cümle. Geçelim.
– Eşini seven müvekkil, eşine gerek okul döneminde, gerek ev hayatında, gerek hamilelik döneminde ve gerek çocuğu doğduktan sonra elinden geldiği kadar yardımcı olmuş, hiçbir fedakarlıktan geri durmamıştır.
Ben ne nankör bir kadınmışım? Böyle fedakar bir adamdan boşanmak istiyorum. Ayıp, çok ayıp.
– Müvekkilim, eşi müşterek çocuklarını alıp sorumluluklarını da önemsemeden evini terk ettiğinden… yaşadığ maddi ve manevi sıkıntılar… gerek her hafta eşini ve çocuğunu görmek için …’ya gelip gitmesi nedenleriyle işini kaybetmek zorunda kaldığından şu an işsiz olup işsizlik maaşıyla geçinmektedir.
Bir saniye. Dur orda.
– Sıkıntı? Eziyet? İşten çıkma? Ben mi yapmışım?
– Dur daha bomba yere gelmedik.
– Müvekkilimin eşi …’nın varlıklı ailelerinden olduğu için nafaka ve tazminat talebi hukuki değildir.
“Bir zengin kızının büyümesi böyle olurmuş. Okul kapısında ağlamak işe yaramadı…”
– Boşanmaya sebep veren hadise her evlilikte olan ufak tefek sorunlardır.
Onca hakaret, yalan, şiddet, tehdit… Bitmiş bir evliliğin kağıt üzerinde yapışıp kalması…
– Beni dinliyor musun?
– Efendim?
– Kusura bakma ama sen çok da akıllı bir kız değilsin!
“Bir zengin kızının büyümesi böyle olurmuş. Okul kapısında ağlamak işe yaramadı…”
– Neden hala bu adamla konuşuyorsun?
“Onca hakaret, yalan, şiddet, tehdit… Bitmiş bir evliliğin kağıt üzerinde yapışıp kalması…”
– Ofise geleyim mi ben? Yarın değil, sonrasında. Görüşürüz. Ben dee. Sen de.
“Bir zengin kızının büyümesi böyle olurmuş. Okul kapısında ağlamak işe yaramadı… ”
Tuttum kafede ağladım. Utancımdan menüyle yüzümü kapamaya çalıştım. Kimi saklıyordum? Durduramıyordum. Hikâye anlatan adam? Feribota kaldı artık. Bozuk paralar kaydı elimden. Garsonu beklemeden çıktım. Patates filan kalmadı. Kusura bakma leziz pizza, senden çaldım. Tramvayın da duracağı tuttu. Sağım solum insan. Ne bakıyorsun? Adam gibi ağlıyoruz burada işte. Işıkları geçtim. Simitçiden saklandım. Köftecinin oradan sahile inecek yer bakınıyordum ki bu kez motor… Az dur kızım, köşeyi dönelim öyle ağlarsın. Benzinliği geçtim. Çeşme… çeşme vardı bir yerlerde. Oraya vardım mı tamam sahili bulacağım. Feribotun kalkmasına bir saat var. Sahile indim mi yarım saat doya doya ağlayacağım. Her saniyesini kullanacağım. Bak gene durduramıyorum. Dikkat edin, sokakta ağlayan bir kız görürseniz bilin ki sevgilisinden ayrılmıştır. İstisnasız bu böyledir. Aklı başında hiçbir kız gündüz gözüyle ağlamaz. Ağlamıyorum. Sevgilim değil… Şelale… Kabataş… Kullanıldım ben… Şuradan bir dalga çıksa fena ıslanırım. Kullanıldım ben… Durmuyor… Bu insanlar da nereden çıktı şimdi? Sigara içesim geldi. Hâle bak, oldu Türk filmi. Çocuk durdu mu acaba? Cebim sümüklü mendil. Feribotun oraya dönmeliyim. Kusura bakma ama sen çok da akıllı bir kız değilsin! Şimdi sınavdan çıktım ben. Bugün mail aldım ben. Yüksek onur belgeliyim ben. Durmuyor…. Kullanıldım ben. Baba, affet…
“Bir zengin kızının büyümesi böyle olurmuş. Okul kapısında ağlamak işe yaramadı…” Büyüdüm mü şimdi ben?
[…] Hatun “Büyük bir kadın” sen misin?– Anlamadım, kim?– Reçel’de yazan hani– Yoo […]
“kullanıldım ben!” bir insana en ağır gelen şey. yani sevilmedim, yani kullanıldım. kandırıldım. kelimelere sığmıyor. bu yangın insanı yakıp geçiyor. geçiyor derken içimizden ateşler geçiyor. öyle unutulması kolay hadise değil. Allah’dan gelene rıza göstermek dışında geçirende birşey yok.
bende kullanıldım oradan biliyorum.
Bazı dertler büyük trajedi değil gibi durur ama insanı yıkabilir. İnsanlar ne sıkıntılar yaşıyor. Durup herkesi teselli etmek istiyorum. Ama herkesi görsem de edemem. Allah’tan ümidinizi kesmeyin ne olur.