Konuk Yazar: merve
Teravihe nereye gidelim? Trafik de var ama yetişir miyiz? Yetiştiğimiz yere kadar. Farzı kılmadan teravihi kılabilir miyiz? Önce farzı kılacaksınız, son sünneti vitr’den sonra bile kılsanız olur. Tamam, önce farzı kılacağız, sonra imama uyacağız. Sekiz rekatına yetişsek bari. Panik yok, yetiştiğimiz yere kadar. Tamam, bak yol açıldı. Siz burada inin, ben arabayı ileriye park edeyim. Aha, herkes indi. Ben koca arabayı nasıl park edeceğim? Yüce Mevlam nasıl da yardım ediyor. Abi, bakar mısın bir şu tarafa, müsait mi, ben arabayı buraya park edeyim. Gel abla gel, müsait, tamam, oldu. Teşekkürler!
Şimdi bu adımlar hep sevap he, bak bir adım, iki adım. Dur boş boş adım atmayalım, Allah, Allah. Hanımlar kısmı nerde? Güzeldi bu camiininki. Oh, mis gibi ferah ferah.
Kadınlar saf olmuş mu? Yine arada boşluklar var. Herkes seccadesiyle ayrı bir köşede. Hay Allah. Ne yapmalı da kadınlar kısmında düzgün saf olma sağlanmalı? İmamı bilhassa tembih etmeli, ayrıca kadınlara da seslenmeli. Nedense kadınlar alınmıyorlar üzerlerine, sadece imam sadece erkeklere söylüyor sanılıyor.
Bak bak şu çocuklara, nasıl da secdeye giderken yarışıyorlar. Yahu bize küçüklüğümüzden beri cemaat düzenini anlatıyorlar, ön safta erkekler, ortada çocuklar, sonda kadınlar diye. Neden çocuk safı oluşturulmuyor? Belki babalarından ayrılmak istemiyorlardır. Ya da babaları gözlerinin önünde olsun istiyordur. Halbuki bir de çocuk safı olsa, böyle yan yana ne de hoş dizilirler. Kesin sağa sola bakarlar, birbirleriyle yarışırlar, bir süre sonra kıkırdamalar başlar. Herhalde salavat aralarında sürekli annelerinin babalarının yanlarına gidip gelirler. Şirin şeyler.
Çocukların camilere gelmeleri ne güzel şey. Mübarek, feyizli mescitler. Allah’ın adı anılıyor, üzerlerinde melekler kanatlarını geriyor. Hem Kur’an dinliyorlar. Kulakları şimdiden yatkın oluyor. Hangi makamda okunuyor acaba? Tek sesli müzik. Eskiden musiki eğitimi camiilerde verilirdi. Hafız Burhan, Kani Karaca. Merve Allah aşkına teravihe dön.
Oh, mis gibi teravih. İki rekatta bir salavatlar. Salavat ne güzel şey yahu. Şu kubbede yankılanan seslere bak. Biraz daha ara vermeli aslında, teravih gibi kılınmalı. Salavatlar en azından üçlense ya. Elbet o günler de gelir. Nasılmış eskiden Erenköy’de? Köşkün bahçesinde kılınır, dört rekatta bir kimi zaman kahveler ikram edilir, kimi zaman şerbetler, kimi zaman lokumlar. Dinlene dinlene kılarlamış. Daldın gittin gene Merve. Hangi ayetleri okudu hoca, kulak ver. “sabır” dedi, “asr” dedi, “mağfiret” dedi.
Aa bitti teravih, ne de çabuk. Hocaefendi bir şeyler diyor. Ayy ne güzel. “camiideki çocukların sesleri cennet bahçesindeki sesler gibidir.” Oley be! İşte hayallerimdeki imam. Cemaat çocuklara kızmasın diye açıklama yapma gereği duydu. Demek ön sırada homurdananlar oldu.
“Ancak bu konuşmayı yapma ihtiyacı duydum bugün. 2, 3, 4 yaşındaki çocuklarımız ve anneleri evlerinde dururlarsa…” Bir dakika ya, Allah aşkına ne oluyoruz? Ben mi yanlış anlıyorum? Allah’ım ne olacak şimdi cemaatin hali? Arka saftaki adam nereye gidiyor şimdi? Buyurun buradan yakın, çocuğu yakasından paçasından bir yerden yakalayacak belli ki, kaşlar çatılmış. Benim de kaşlarım çatılmış ama belli ki çok başka sebepten.
Daha bugün bahsettik, bugünün Müslümanları asr-ı saadette yaşasa o dönemdeki Müslümanlara ne derlerdi acaba? O zamanda bir mescidde namaz kılınıyor olsa ve arkadan çocuk sesleri gelse?
Biz tam da camiiler cıvıl cıvıl oldu, ne güzel çoluk çocuk geliyor. Oh kadınlar camiilerde diye sevinirken. Oldu mu şimdi bu konuşma? Mikrofonun var zaten hocam, biz senin sesini rahat rahat duyuyoruz. Ayrıca çocukların sesleri de kuş cıvıltısı gibiydi. Bağıra çağıra oyun oynayanı da yoktu?
Kaşların hala çatık Merve, alnın kırışacak bak. Alnın kırışacağına, yanakların kırışsın gülmekten. Düzelt kaşları. Allah’ım ben şimdi bu kaşlarla nasıl vitr-i vacip’i kılacağım? Evde kılsam olur mu? Burası da benim evim değil mi? Kim kimi nerede istemiyor Allah’ım?
Allah’ım mübarek Ramazan ayında kimseyi şikayet etmek istemiyorum. Ama sen bizleri doğru yola ilet. Camilerde hakikaten birlik olmayı nasip et. Camilere güvenle girebilmeyi, biri bir laf eder de canımızı sıkar mı diye düşünmeden namaz kılmayı, ayetlerin manasına odaklanabilmeyi, feyiz alabilmeyi nasip et.
Şöyle bir hayalim var Allah’ım: Ramazan yine yaza denk gelmiş, teravihi açık havada kılıyoruz. Gökte ay dolunay, yıldızlar pırıl pırıl. Salavatlar okunurken başımızı kaldırıp göğe bakıyoruz. Sonra kalkıp namaza duruyoruz, okunan ayetlerde kelimeleri seçiyoruz: “kamer” “necm” “sema”. Bir yandan çocukların kikirdemeleri, gökteki martıların çığlıklarına karışıyor. Şurada bir kadının belli ki bebeği durmamış, ayağında sallıyor. Oradan bir baba gelmiş anneden bebeği alıyor, pişş, pişş, pişş, gel kızım annen rahat rahat namazını kılsın.
Ah, amin.
Çok haklı bir yazı. Ne isterler ki günahsızlardan? Hele bir de sahip çıkamadın gibisinden anneye kaş göz yapmalar. Zaten anneler de aklı çocukta kılmıyor mu teravihleri? Aman millet rahatsız olmasın demiyor mu içinden? Ne yani miraca çıkmalarına çocuklar mı engel oluyor? Müminin miracı secdesi ise çocuk sesleri nasıl engel olsun bu miraca. En bi tatlısından fon muziği çocuk sesleri..
“Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.”
Ayet açıkken, kadınları yukarıda yazılan sebeplerden namazdan alıkoyanların vay haline!