Konuk Yazar: merve
Hep erkeklerle kadınlar arasında yapılan ayrımcılıktan bahsediyoruz ya, biraz da evli kadınlarla bekâr kadınlar arasında yapılan ayrımcılıklardan bahsedelim. Olur mu?
Baştan söylüyorum, bir kadının çalışma şartlarının olabildiğince iyileştirilmesi taraftarıyım. Sağda solda, uzun saatler boyunca mesai yapmak “zorunda olan” kadınların hayatlarını kolaylaştırmaya çabalamamız gerektiğinden bahsediyorum. Kırk birinci gün çalışmaya başlamak “zorunda kalan” kadınlara yapılanın zulüm olduğundan dem vuruyorum.
Beni ilgilendiren bir diğer mesele ise, patronların bir görev verecekse bekârlara verip durması; açık açık “Bekârsınız sonuçta, yaparsınız n’olcak!” demesi. Pardon da mesai saati diye bir şey yok mu? Var. Evlisi de bekârı da aynı saatlerde burada bulunmuyor mu? Bulunuyor. Ben neden “bekâr” olduğum için o işi yapayım ki? Ben o alanda daha kabiliyetli olduğum için o işi yapayım, alanın uzmanı olduğum için yapayım, öğrenmem gerektiği için yapayım vs. ama bekâr olduğum için yapmayayım gözünüzü seveyim.
Patronlar, hadi patron, bunu yapıyor da meslektaşlarımız yapmıyor mu? Âlasını yapıyor. Kahve içerken başınızı yorgunluktan bir yere yaslasanız, yapıştırıyorlar hemen: “Gece beşik mi salladın? Ne bu yorgunluk?” O an bir gün önceki bütün koşturmacalarım geliyor aklıma. Dersler, ödevler, makaleler, mailler ve bunların üstüne sadece evli kadınların yaptığı düşünülen çamaşır yıkama, yemek pişirme, misafir ağırlama vs. “Bu sıralar biraz yoğunum da, üniversitede” diyorsunuz. Devam ediliyor: “Tabi şimdi bekârsın, yaparsın, bizim gibi olunca göreceğiz seni.”
Allah kahretmesin ya, bekârım ve bu kadar koşturabiliyorum. Bekârım ve üniversiteye gidebiliyorum. Bekârım ve sinemaya gidebiliyorum. Bekârım ya ondan dün konsere gidebildim. Bekârım ya hep ondan. Evli olsam? İmkânı yok bunları yapamam ya da yapmamalıyım.
Bütün bunların altından verilen şu mesajlara gıcığım arkadaş: Evliysen üniversiteye gitmeye devam edemezsin. Evliysen çok fazla yorulacaksın; o kadar ki dünyan darmaduman olacak, bekârlık günlerini mumla arayacaksın. Sonuç olarak, bekârsan hiçbir işin gücün yok, dolayısıyla yorulmaya da hakkın yok.
Madem ki evlilik bu kadar zor, bu kadar yoğun, bu kadar yorucu; ne demeye “Ee yok mu birileri, ne zaman kocaya gittiğini göreceğiz” diyorsunuz?
Hiç mi sevmiyorsunuz beni!
Bana kalırsa bekara fazladan iş veren patron da, bekarların hayatını çok kolay sanan veya sandıran da evli kadını bu toplumda ‘makbul kadın’ olarak sınıflandıran zihniyet. Eğer bu zihniyetin arzu etmediği bir yaşam olan bekarlığı yaşıyorsan hele de biraz uzattıysan çekeceğin var demektir! Evli kadın ‘sahibi olan kadın’dır ve erkeğin keyfi ve mutluluğu için evi temizlediği, çocuğa baktığı, yemek yaptığı için haliyle çok işi vardır. Yani evli kadın neden makbul, neden herkes yardım ediyor, sonunda erkeği mutlu ediyor da ondan!
Isverenin yaptigi muameleye elbette katilmiyorum :) ama her evli bir gun bekardi. Ve her cocuklu birgun cocuksuzdu. Tavsiyem hazir bekar ve cocuksuzken tadini cikarman :) tabii ki birisi yok mu evlenecegin diyoruz cunku evli ve cocuklularin yasadigi zorluklari sen de yasa istiyoruz :)
Evli kadin simarikligi adi altinda incelebilecek bir konu. Ay ben evliyim yoruluyorum. Cayi sen koy, oglana bir goz kulak oluver benzeri sozler isitip ayak isleri yaptirtildigindan evli arkadaslarindan bezmis bekar kadinlar biliyorum.
Tavir onemli. Kadina nasil ki bazi sorumluluklar sorgulanmadan yukleniyorsa aynisini bu kadinlar da bekar arkadaşlarına farkinda olmsdan yapabiliyorlar. Genc kizlarin genis ailelerinin bedava iscisi gibi kullanildigi bunun da yaptigin bana ise ogrendigin sana sozu ile mesrulastigi bir toplumuz neticede. Bazi ale buyukleri hak sahipligini tanimada ya da tesekkur de kit ama is buyurma ve beklemede bir numara.
Bir anketten aklimda kalmis:Evli insanlar bekarlara gore daha pozitif bakiyormus hayata.
Cunku aile baglari, aile icinde aldigi basrol ve sorumluluklar onun hayata tutunmasina yardimci oluyormus. Bekarlar disardan sorumlulugu az ozgurlugu cok gorulse de pratikte boyle olmuyor. bekarken daha fazla yogunluk ve duzensizlik oluyor.insanlarin evlilikten sonra kariyerlerinde ilerlemeli tesaduf yada medeni hali hatrina sunulan bir torpil degil.
doğrudur ya inanıyorum. ben şuanda gelecekle ilgili her plan yaptığımda “ama evlenirsem, şöyle değil de böyle yaparım” diyorum. Belki de o yüzden gelecekle ilgili düşünürken extra yoruluyorum. Evlenicek miyim evlenmicek miyim bilmiyorum. Ellerimde kollarım altın bilezik dolu, oradan oraya koşturuyorum.
Muhtemelen ben de “tamam artık merve, evlisin sen öyle daldan atlama kuzum, bi yol çiz kendine ordan devam et” dicem, düzenli bir hayat kurduğumu düşüncem vs.
Daha dün arkadaşımla konuşurken “evde kavanoz kavanoz reçeller kaynatiyim, evim mis gibi koksun. Her gittiğim yere reçel götüreyim. Sakin sakin günler geçireyim, okuyayım, yazayım ama reçel de yapayim. Herhalde yazdıklarımdan çok yaptığım reçellerle anılmaktan gurur duyardım.” dedim.
Sonra durdum, yahu reçel yapmak için evlenmem gerekmiyor ki illaki? Ama o aklımdaki ideal sakin hayat evliyken olabilirmiş gibi geliyor.
Bilmiyorum.
Evlenince tekrar bir dönüp bakarım, yazarım. Ne kadar pozitif bakacağım hayata, ne kadar düzenli olacak hayatım, falan.
Yahu reçeli okuyunca tutamadım kendimi, biz öğrenci evinde reçel yapmadık ama canımız gün yemekleri çekerdi bildiğin gün yapardık. Kısırlı börekli, sonra evi temizlerdik beraber örgülerimizi elimize alıp çay içerdik. Çok da eğlenceli olurdu. Arada böyle molalar vermek lazım. Ben evliyim bebekliyim, benim de vermem lazım. Herkesin biraz mola vermesi lazım ki kafasını toplayıp içindeki sese kulak verebilsin, birbirine daha hoşgörülü olabilsin. Karşısındakine merhamet edebilsin. Herkesin önce kendine merhamet etmesi lazım. Hepsi mola vermemekten oluyor bence, bu dünyada ne oluyorsa.
ay evet, ne güzel demişsiniz. mola vermek lazım. Geçen gün bir sebepten evde olmam gerekiyordu, arkadaşımın “çay içelim” davetine, “sakin bir gün geçirmek istersen bize gel, evde vakit geçirelim” dedim. Arkadaş ayrılırken “ne zamandır böyle sakin bir gün geçirmemiştim” dedi. O an farkettik ki koşturmaktan, her gün geldiğimiz evde bile dinlenemiyormuşuz.
Ben hiç öğrenci evinde kalmadım ama sizi çok iyi anlıyorum, çok iyi yapıyormuşsunuz :D
Yorumunuzun zamanlaması benim için çok iyiydi. Teşekkür ederim.
Biraz mola vermem lazım :)
bu sadece iş konusunda da böyle değil maalesef. aile içinde de yapılacak bir iş, bakılacak çocuk,anne,baba varsa ve ailede bir/birkaç evli kadın bir de bekar kadın varsa tabi ki o iş bekar kadının omuzlarına kalıyor. bekar kadının okul,iş vs ne kadar yoğunluğu olduğu da önemli değil üstelik. çünkü “ev sorumluluğu ve annelik” gibi ulvi bir şeyi yüklenmiş değil henüz ve bunları yapmadığı için de dünyayı kurtarsa umrunda değil kimsenin.
işin bir başka boyutu da evli kadınların “evli olmalarına rağmen” bir şeyleri başarması. bekar zaten rahat, zaten yapabilir, zaten okuyabilir/çalışabilir/ bütün angarya işleri yüklenebilir çünkü bekar ve ona ekstradan bir aferin demeye gerek yok. bu dediğimle evliliğin ve anneliğin kadına yüklediği sorumlulukların farkında olmadığım anlaşılmasın ama bekarlara hayatın laylaylom olduğunu size kim öğretti çok merak ediyorum. üstelik ” yaa negzel çoluğun çocuğun yok istediğin gibi yaşayabiliyorsun” diyen çocuklu kadınlar yok mu … belki ben de tam da çocuğumun olmasına özendiğim, hayatımda böyle bir eksikliği hissetmeye başladığım zamanlardayım,nerden biliyorsun ? senin o şikayet ettiğin çocuk başkalarının özlemi. orda da şikayet ile övünme karışık aslında..
neyse reçeldeki bir yazıyla daha “bunu sadece ben yaşamıyormuşum yahu” hissine kapıldım, teşekkürler :)
al benden de o kadar.
sanki ben bekar olmaya bayılıyormuşum gibi davranmıyorlar mı? Bir gün isyan edicem. “Bulsam kocayı bascam nikahı ben de, çok da meraklı değilim bekar olmaya” diye.
hele çocuk, ah.
sonuçta bekar olmak her zaman “tercih” meselesi değil, “kısmet” meselesi. bunu kaçırıyorlar bazen. üzülüyoruz.
-yukarıdaki o atarlı giderli yazıdan, bu evde kısmet bekleyen munis kıza ne ara dönüştüm bilmiyorum.
-ben de sizin yorumuzunu görünce yalnız olmadığımı anladım :) Teşekkürler.
Hoşsunuz :)
2 yıllık bir şantiye mimarı olarak 1.5 sene önce oldukça hızlı gelişen bir süreçle (isteme, düğün arası 5 hafta:) evlendim. Düğünden 2 ay sonra hamile olduğumu öğrendim, hamileliğimin 5. ayı Ramazan’a denk geldi, işe devam edersem orucumu tutamam, zaten nicedir de çok yoğun çalışıyorum biraz dinlensem mi ki düşüncesiyle işi bıraktım.
Şuan bebeğim 6 aylık. Tam 10 aydır evde oturuyorum. Tam olarak yaptığım bu, oturmak… Oturmaktan yorulmak…
Şimdi bunları niye anlattım?
-Sevgili bekar arkadaşlar, koşturun, yorulun, dünyada ki en keyifli duygu yorgunluktur, tadını çıkarmak lazım gelir, der İsmail Kılıçarslan abimiz, tüm kalbimle katılıyorum kendisine.
-Sevgili evli arkadaşlar, bekarlara çok yüklenmeyin :)
ve bir de not! bize herşeyi öğretmişlerde arkadaş, evde nasıl vakit geçirileceğini öğretmemişler :(
Allah bağışlasın :) ne güzel. Çok da güzel yazmışsınız.
Ben zaten koşturmaktan memnunun, ama bunu evlenmemek için yapmıyorum. Ya da bunu yapmam evlenmek istemediğim anlamına gelmiyor, bunu demek istiyorum.
Hakikaten bize evde nasıl vakit geçireceğimizi öğretmediler :(
Bana geçen sene doktorum “tv dizisi izle” diye görev vermişti. Reçete ile televizyon dizisi izliyordum yani.
Hala bilemiyorum, evde nasıl vakit geçirilir. Birisi yazsa ya “Evde Oturmaya Giriş.101” diye
Ev işlerin oluşan sonsuz döngü iyi bir evde oturma aracı :)
Tavsiye ederim :)
İşin komik tarafı da bu ya zaten, ben çalışırken evim daha düzenli, daha temizdi :D
Blogdaki onceki yazilarin biri; avare ruhumu ozluyorum. Iste bu da dupeduz evli insanin bekar arkadasindaki avare ruhuna ozenmesidir. Illa ki altinda bir kotu niyet arayacaksaniz evet buna ‘evli kadinin simarikligi’ -bahseden arkadas nolur bu konu hakkinda bi yazi yazsin cok merak ettim- ya da kendini makbul kadin olarak goren evli kadin tribi diyin.
Ayrica cocuksuzlarin cocuklu kisilerle gorusmek istememesi de gayet dogaldir. Bu, karsidakinin simarikligindan cok, gurultu patirtiya tahammul meselesidir.
[…] Yazının tamamı için Reçel Blog’a devam edin […]