REÇEL

Bana Abla Abla Abla Dediler, Döndüm Baktım Resmen Bana Dediler!

Türkiye’de ne yaparsam yapayım, nobel ödülü de alsam özellikle dindar erkeklerin nezdinde hep bacı, abla yenge olarak kalacağım

Konuk Yazar: Abla

Türkiye’deki devlet üniversitelerinden birinde doçent olarak çalışıyorum. Lisansımı Boğaziçi Üniversitesi’nden, doktoramı ise Amerika’daki bir üniversiteden aldım. Dünyaca ünlü bilim adamları ile çalıştım. Alanımın en kaliteli dergilerinde yayınlanmış bilimsel makalelerim mevcut. Erkeklerin çoğunlukta olduğu ortamlarda çalışıyorum, hatta kimi toplantılarda tek kadın ben olurum, bütün bunlara alıştım artık. Yurt dışında pek karşılaşmadım ya da farkına varamadım; ama Türkiye’de ne yaparsam yapayım, Nobel ödülü de alsam özellikle dindar erkeklerin nezdinde hep bacı, abla yenge olarak kalacağım ve bulunduğum konuma, sahip olduğum tecrübe ve bilgi birikimine yakıştırılamayacağım. Neden mi, çünkü başörtülüyüm.

Eşim geçenlerde, bir tıp fakültesinde yardımcı doçent olarak çalışan bir arkadaşına, bir akrabamızı muayene için götürdü. Ben yanlarına sonradan gittim. Eşimin arkadaşı olan doktor hoca beni daha önce hiç görmemişti. Ofisine sonradan girip oturdum. O sırada kendisi telefonla konuşuyordu. Konuşmasını bitirince eşime dönüp beni kastederek “Abla kim?” dedi. Hemen aklıma reklamlarda çıkan “Bana teyze dediler” şarkısının “Bana abla dediler” versiyonu geldi. Bana “abla” diye hitap etmesi ayrı bir konu… Beni güldürürken, bir yandan da içimi acıtan taraf  benimle konuşmaya bile tenezzül etmemesi idi; halbuki doğrudan bana da sorabilirdi kim olduğumu. Ben de pekala açıklayabilirdim.

Aynı hafta içerisinde bir sabah erken saatte önlüğümü giydim, ofisimin kapısını kilitledim ve ders vereceğim sınıfa doğru ilerlemeye başladım. O sırada koridorda bekleyen benim yaşlarımda bir adam ve yanında daha genç bir delikanlı “Abla!” diye seslendiler. Gayriihtiyari dönüp baktım zira koridorda benden başka kimsecikler yoktu. “Abla, hocalar saat kaçta geliyorlar?” diye sordu, benimle aynı yaşlarda görünen adam. Yine aynı şey oldu yine bana “abla” dediler. Hatta bir de üstüne bana hocalığı da yakıştıramadılar bu sefer.

CV’mi alnıma yapıştırıp öyle mi gezeyim na’payım? Kaldı ki hanımefendi diye hitap edilebilmek için illa kabarık bir CV’si mi olmalı insanın? Ne yapmak lazım?

Konuk Yazar

35 yorum

filizi için bir cevap yazın İptal Et

  • Başörtüsü kullanan biriydim. uzun süren dini konulardaki araştırmalarım sonucunda dine bakış açım değişti: Tarihselci bir bakış açısına sahip oldum. Böyle olunca başörtüsünü çıkardım. Başörtüsüyle daha önce karşılaştığım dindar erkekler yüzüme bakmaya utanırken daha rahat konuşmaya başladılar benimle. Sanki her hangi bir insan olmuştum onların gözünde. Yıllarca dindar erkekleri boşuna suçluyor muşum dedim kendi kendime. Sorun bizdeydi daha doğrusu başörtüsünün ima ettiği anlamları görmezlikten gelerek normal olmayı beklemekteydi sorun. Şimdi düşünüyorum da başörtüsü bizler için cinselliğin ön plana alınması, geleneğin kutsanması, kadının erkeğin güdümünde yaşaması gerektiği gibi mesajlar içeriyormuş. Eski zamanlardaki gibi biz kadınlara toplumda hür ve asil olarak tanınmayı itibar görmeyi sağlayan bir araç olmaktan çıkmış meğer.

    • Hatice hanım bu tecrübenizden bu bilimsel neticeyi mi çıkardınız? Tebrik ediyorum, çok sosyolojik, antopolojik, historik olmuş (!) Demek ki sorun başörtüsünde, hepimiz çıkaralım da kimse bize “abla” demeksizin hitap etsin. Bu mudur :)

      Hocam, bir de şunu anlamıyorum. Hala kendimizi ispat etmek için niye “boğaziçi mezunu” olduğumuzu vurgulama, abd’de kariyer yaptığımızı ifade etme gereği duyuyoruz. Yazının baştan beri ima ettiği vurgu, en sondaki “hanımefendi diye hitap edilebilmek için illa kabarık bir CV’si mi olmalı insanın” cümlesi ile oldukça çelişik görünüyor hocam, kusura bakmayın…

    • Haççe bacı :) kusura bakmayın ama bence analiziniz yanlış size başı açık halinizle de abla bacı diyecek tonla yaşanmışlık yaşatabilirim nerelerde gezdiğinize bağlı..

      “Eski zamanlardaki gibi biz kadınlara toplumda hür ve asil olarak tanınmayı itibar görmeyi sağlayan bir araç olmaktan çıkmış” bu dediğiniz yer ve zamana göre değişir her yerin bir geleneği var iki il bile birbiriyle aynı değil bırakın ülkeleri.. genellemelerle kandinizi avutmayın, Kuranı tarihe gömmenize yalnızca üzüldüm..

      new yorktaki şu test de değerli bence,, https://www.youtube.com/watch?v=UMjIWeTbYaU
      tc nin büyük şehirleri de new yorktan farksız nihayetinde… tedsettür , aksine cinsel kimliği bir kenara bırakıp kişiliği ön plana çıkarmaya denk düşer. kendinizi kandırmayın..

      • Mücahit Amca, inan New York o deneyin yapıldığı yerde ve saatte bulunsam kapalı gezmek isterdim. kendi ağzınızla söylüyorsunuz ” bu dediğiniz yer ve zamana göre değişir ” diye. bu tarihselcilerin söylemidir hatırlatayım. bu değişkenlikler yüzünden dini hükümlerde ana ilkeye bakıyoruz. ana ilke, kadının saygın konumda bulunması olarak görünüyor. yani, yeri gelir saygın konumda olmak için nija gibi giyinmek gerekebilir. yeri gelir baş açık olmak gerekebilir. ama ahlaksızlığın yerinin gelemeyeceği vurgusu göze çarpıyor dini metinlerde. hükümler su gibidir. hangi bardağa girerse görüntüsü değişir. ama su hep değişmeyen ana ilke olarak kalır. Bu şekilde Kur’an tarihe gömülmüş olmuyor. bilakis, tozlu raflardan kurtulmuş hayatın içine yön verici gücüyle katılmış oluyor. bu yorum yeni bir şey mi? hayır tabii ki, Peygamber Allah’ın hükümlerini şartlara uyduruyor. Peygamber olmayan sahabe de bunu yapıyor. Hz. Ömer Kur’an’ın bir hükmünü şartlar değişti diyerek durdurabiliyor. her neyse, ayetlerden başka çok hadis okursanız dediklerimi daha iyi anlayacaksınız. eğer yanıldığımı düşünüyorsanız doğruyu bulmam için dua ediniz lütfen.

        • sayin RECEL BLOG yetkilileri “Kadınların ve bilhassa Müslüman kadınların” seklinde nitelendirdiginiz blogunuzda kadinlarin basortusuyle “NINJA gibi giyinmek” seklinde assagilayici bir sekilde dalga gecen bu kisinin yazilarini halen daha yayimliyor olusunuzu kiniyorum.
          neye kime hizmet ettigi belli olmayan bu yazilari silmenizi iztiyorum.

    • Aynur hanım, söylediğim şeylerin bilimsel olduğunu nereden çıkardınız. Kişisel bir deneyim sadece… bilimsel olsaydı bir makale metni şeklinde yayımlardım. böyle bir şeyin bilimsel olabilmesi için kontrollü bir çok deneyin yapılmış olması lazım unutmayın. bu arada kişisel deneyimlerim beni yanıltmış olabilir. yanılmazlık iddiam yok.
      gördüğüm kadarıyla okuduğunuz metnin ana fikrini almayı başaramamışsınız ya da öfkeli bir şekilde okumuş olmalısınız. benim yazdıklarımdan başörtüyü çıkarmanız gerektiği sonucu çıkmaz. bir forum yazısından hareketle böyle bir şeyi de yapmayın zaten. bu işe bir ömür verin. çalışın çabalayın sonra böyle bir karar alın veya almayın derim. sonuçta din hakkındaki yargılarımız hep yanılgıya açıktır unutmayın. Doğrusunu Allah bilir. Abla bacı diye hitap edenleri suçlamaya gerek yok demek istedim. onlar bunu çok da farkında olmadan yapıyorlar. başörtüsünün insanımızda yaptığı çağrışımların bir neticesi bu. bundan rahatsız olan “bacılar” bacı kılığına girdiklerine önce bir bakmalılar ve bacı olmaktan rahatsızlık duymalarının aslında ironik bir durum olduğunu görmeliler diye düşünüyorum. size de bacı diyen olursa sizde kızmayın boş yere tatlı canınızı üzmeyin mesela.

  • “Türkiye’de ne yaparsam yapayım, nobel ödülü de alsam özellikle dindar erkeklerin nezdinde hep bacı, abla yenge olarak kalacağım ve bulunduğum konuma, sahip olduğum tecrübe ve bilgi birikimine yakıştırılamayacağım. Neden mi, çünkü başörtülüyüm.”
    Abla bunu neden aşmaya çalışıyorsunuz anlayamadım şahsen, zira dindar muhafazakar islamcı v.b. kesimlerde(toplumun %80 i ne tekbul ediyor) bu bir gelenektir, yaşça aynı yaşta hatta daha büyükte olunsa bile yetişkin bir kadına abla diye hitab edilir , çokta güzel bir gelenek üstelik sadece başörtülüye de değil ayrıt etmeden 40 yaşında bir adam 25 yaşındaki birine de abla der mesela ,,, sokaktaki yaşlı kimseye de amca dayı denilir mesela onlar sizin gibi alıngan değil şükür ki.. yaşlı kadına teyze nine denilir ,, bunlardan haberiniz olmaması içler acısı :)

    “CV’mi alnıma yapıştırıp öyle mi gezeyim na’payım? Kaldı ki hanımefendi diye hitap edilebilmek için illa kabarık bir CV’si mi olmalı insanın? Ne yapmak lazım?”
    şu kısmı okuyunca soğudum zaten, cv ye bakarak mı “hanımefendi” olunuyor ,,, Kaldı ki “hanımefendi” hitabına uyuz olan da bi dolu “kadın” var. En güzdeli yine abla,, bacı, kelimelerin uyandırdığı duygu kişiden kişiye değişir kültürden kültüre ,
    karı koca deyince kimseye kaba gelmeyen “karı” tekmaşına irite ediyor herkesi anlamak mümkün değil.. detaylı incelenmeli mevzular..

    ayrıca içinde efendi ve bey geçen kelimeler sakat asıl pardon ama kimin efendisi orda dur bakalım!!!

    • Mücahit Bey, kusura bakmayın ama sakat kelime ve hitaplar kotası mı var? Efendi ve bey’in sorunları değil, abla bacı tartışmaya açılmış burada. Başörtülü kadınlara nasıl hitap edildiği öyle doğal kabul edlmiş ki, o hitapların ima ettikleri anlamlara sığmayan kadınlar için bunun bir sorun olduğu veya olabileceği gerçeğine açık bile görünmüyorsunuz.

      Cv’ler, diplomalar değil kadını “hanımefendi” yapan. Her şey, cinsiyet ve yaş farkı dahi bir yana, fikrimce her şeyden önce saygı sorunu bu. Sokakta tanımadığım bir insanın bana sen diye hitap etmesi beni çok rahatsız ediyor. Niye mi? Bir. Ben yabancı birine hayatta sen diye hitap etmiyorum, bana edilmesine de gayet sinir oluyorum. Abla, bacı hitaplarının gelenek olup da, neden kadının sokakta tanımadığı erkeğe “abi” vs. diye hitap etmesinin gelenek olmadığını bir sorgulamak aklınıza geldi mi hiç? Buna bağlı olarak iki. Cümleye sen diye giriş yapmak bizim dilimizde, kültürümüzde yakınlık, samimiyet belirtir. Yani iki yabancı arasında ilk kez açılan diyaloğun doğrudan laubaliliğe dönüşmesine zemin hazırlar. Sorun mu ne? O laubalilik geldiği zaman benden değil, benimle konuşmaya sen diye başlayandan geliyor her zaman, sorun o.

      Kimse kusura bakmasın, ben sokaktaki adamın ablası, bacısı falan değilim, kimse de benden bunu gelenektir bilmem ne diye doğal kabul etmemi beklemesin. Selamlar.

  • Mucahit bey, mesele tanidiklar, akrabalar, ya da yabanci insanlarin saygi ifadesiyle kullandigi ‘abla’degil saniyorum. Farkli bir vakia soz konusu. Soyleme sekli, edasi, kisi karsisindayken orada degilmişçesine tavir ve bilhassa yabanci insanlarin tesetturlu kadin gorunce aradaki mesafeyi kaldirip senli benli konusma meselesi. Kusura bakmayin ama bu saygi ifadesi olamaz. Olsa olsa aman korkma sen benim ablamsin manasi tasiyanilir belki ama korkan yok korkulan olmamali. Musluman erkegin ilahi emri algilayisinda da bir sikinti var diye dusunuyorum. Zira yanyana iki kadindan biri kapali digeri aciksa haram hukmu her ikisini ce kapsiyor. Abla diye hitap edildiginde hukum ortadan kalkmadigi gibi niyetelrin bozulmasini da onlemiyor. Abla demem yerine kadina yabanci bir erkege de oldugu gibi kapali ya da acik ayird etmeksizin ‘siz’ diye hitap edilmesi gerektigini dusunuyorum. Ayrica yazarin dusuncesini anlamak icin ille de o denli empati sart olmasa gerek. MusLuman kadinlara cok fazla seyi yakistiramayip cirkeflesen tesettur dusmanlarinin elinden eziklenmislik vakiayken musluman beylerin de bir fabrika ayarlarina donup ifadelerine ceki duzen vermeleri gerektigini dusunuyorum. Siz yine 10 yas kucuk kuzeninize abla diyin, bu guzel olabilir. Ama yazar adina konusamam tabi ama benim bahsettigim bu degil. Her biri ayri bir baslik olabilecek kadar cok farkli ve absurd tavir var.

  • Okudugum bu yazidan sonra, basörtüsü kullanmayan ve hatta müslüman olmayan bir kadin olarak bir itirafta bulunmak istiyorum: Türkiye’de uzun yillar yasamis, dindar olmayan (hatta dine karsi olabildigince mesafeli) bir kadinim. Laik teyzelerden degilim, ancak din ve onun dayattiklarindan uzak durmak istegindeyim. Öte yandan, basörtüsünün özgürlügüne, kadin erkek esitligi mücadelesinde basörtülü kadinlarla yüzde yüz ayni statüde, beraberce, omuz omuza yer almaya gönülden inaniyorum. Basörtüsünün kimi zaman inanc, kimi zaman baba/agabey/koca ve benzeri erkek egemen düsünce tarafindan zorunluluk nedeniyle takildigini, her sekilde buna saygi duyulmasi gerektigini ve bireylerin görünümlerine baklimak sizin esit degerlendirilmesi gerektigini düsünüyorum. Tüm bunlari politik olarak savunsam da, icten ice, basörtüsü takmis kisinin bilimselligine, acik fikirliligine asla güvenemiyorum.. Sanirim, politik olarak dogru olmak icin “hanimefendi” diye hitap etsem de, benim icin de, docent de olsa, profesor de olsa, eger zorunluluktan basörtüsü takmiyorsa o insan (ülke/aile ve benzeri baskilar nedeniyle) benim icin de abla olmaktan öteye gidemiyor… Harika bir kalbi olan, dünya güzeli bir abla olabilir ama o kisinin bilimsel düsünemediginin ispatidir basörtü.. Ama erkekler bu konuda daha sansli, cünkü kolayca saklayabiliyorlar kendilerini.. Ancak ayni sekilde, yahudi fötrünü takip lülelerini birakmis bir erkek, bir rahibe, ideolojik biyikli bir erkek de benim icin ayni düzeyde… Bunu degistirmek mümkün mü, bu bakis acim yanlis mi, bilemiyorum, ama yaziniza bakilirsa yanlis yerdeyim.. Saygilar.

  • iste bunlar hep tesettur giyim magazasi. cok yuzeysel bir saptama olacak ama kendimden biliyorum. tesettur giyim magazasindan giyinen her basortulu direkt fem dershanesi ogretmenine donusuyor. kiyafetinin stilinin insanlarin seni nasil algiladigina etkisi cok buyuk. topshop’tan ipek bluzu altina kumas pantolon, altina kat cikmadan abartisiz orttugun sakin bir esarp insanlarin seni hangi basortulu sinifina soktugunu degistiriyor. kendimden biliyorum. cv’lerimiz cok benziyor, bogazicinden sonra ben de phd icin abd’ye geldim. burada tanistigim turkler hep evlenip de esimle geldigimi varsayiyorlar mesela, benim de turkiye’den basvurup pasalar gibi kabulumu alabilecegimi akillarina geitrmiyorlar.

    tabii bir de butun bu sinir bozucu durumlari yasarken donup dusunmek lazim. konumuna gore saygi beklemek acaba biraz kibire bulasmak, mutevazilikten uzaklasmak mi oluyor diye. diger bir faktor de genel olarak acik-kapali farketmeden kadina kariyerin yakistirilmamasi. cok yuksek konumlarda olan basi acik kadin da olsan, bazen “x’in esi” unvanin diger herseyin onune gecebiliyor.

  • Aysen guruda nin malum evlenememis kizi oynadigi filmlerden birinde kardeslerine ” bana Abla demeyin diyorum size, kac kere soyliycem, bilerek yapiyosunuz” diye aglayip odaya gitmesi sahnesi geldi aklima.
    Bekar kucuk kizken bile arkamdan teyze deyip yuzumu gorunce ozur dileyenler olurdu. Kendimi abartabilecegim cv lerim olmadigi icin hic rahatsizlik duymamisim galiba. Ben cesitliligi seviyirum. Isteyen istedigi sekilde hitap etsin yeterki ” yanlis anlama esitlikten yanayim emmee kafandaki o seyle bilimsel dusunebilecegine inanamiyom cicim” diye kafa agritmasin

  • Bariz bir şekilde kendisinden küçük ve hatta çömez olduğum durumlarda işitmişliğim var bu hitabı. Abilerin mesafe koymak için abilikten vazgeçmesi size ablalık payesi vermesidir. Eşiti “olamayacağınız” bir adamın yapabileceği en büyük jest. Buna da şükür. Ben böyle düşünmüş çok yaralanmamıştım ben.
    Bu eşit olamama durumu bahs i diğer…

  • Bu yazinin altina yazilan yorumlari okudugumda kafamda canlanan belli basli sorulardan biri su oldu: Algilarimiza ne kadar güvenebiliriz, güvenmeliyiz?
    „Sanirim, politik olarak dogru olmak icin “hanimefendi” diye hitap etsem de, benim icin de, docent de olsa, profesor de olsa, eger zorunluluktan basörtüsü takmiyorsa o insan (ülke/aile ve benzeri baskilar nedeniyle) benim icin de abla olmaktan öteye gidemiyor… Harika bir kalbi olan, dünya güzeli bir abla olabilir ama o kisinin bilimsel düsünemediginin ispatidir basörtü.“
    Bu yorumda mesela, bilimsel bilgi algımız neye dayanıyor diye düsünmekten alamadim kendimi. Ikinci olarak, insanin kendi iradesiyle ortaya koydugu bir eylemi nasil oluyorda baski altinda kalindigi icin gelistirilen bir davranisin altina koyabiliyoruz diye düsünmekten. Egitimli insan kendi kararlarini kendi akliyla verebilen, yaptiklarinin sorumlugunu alan, aciklayabilen, karsilastigi her yol ayriminda kendince dogruyu secme becerisine sahip insan olarak tarif edilirken.
    Önyargili bakis acimiz bu gune özel degil ama. Antoine de Saint-Exupery, Kücük Prens` te cok güzel bir ironiyle anlatir bunu. Kücük Prens in o meshur bölümünde 1909’da “B 612” gezegenini keşfeden bir Türk astronomdan söz edilir. Ancak kılık kıyafeti yüzünden kimse onu ciddiye almamıştır. Derken Türkleri, Avrupalılar gibi giyinmeye zorlayan bir yönetici geçer başa.Türk bilgin, keşfini “çağdaş” kıyafetler içinde anlattığında herkes ona hak verir. Anlasilan Türk astronom yeni kiyafetleriyle Avrupalilarin gözünde birden „bilimsel düsünebilen“ bir haline gelmistir.
    Ilk soruya dönecek olursak, üzülerek ve utanarak söylüyorum ki, bu algi bozuklugu basörtülü bir master ögrencisi olarak bende bile var. Bu bize hangi yollardan nasil yerlestirlidigini de az cok tahmin edebliyorum. Bazen kendimi, ve bizi milletimizi su videodaki güzelim cocuklartan ayirt edemiyorum:
    https://www.youtube.com/watch?v=HQnUx5qyZO4

  • Ayrica, ilgili ayeti kerimede gectigi uzere, basortusu kadini vakur ve izzetli olarak tanitiyor. Bu ayetin mucizesi ve emri hala gecerli ki amerikada yasiyorum, gayri muslim erkekler bile bir tesetturluyle konusma ve tutumlarinda daha ozenliler. Turkiyedeki baci, abla muhabbeti de ayni sey zaten.” Sen bizim kizimizsin, bizden Sana zarar gelmez” mesaji veriyor,samimi ve bizim kulturumuz kokan bir ifade ben seviyorum.

  • yazıdaki tespitlere tamamen katılıyorum, bu çerçeve aslında daha geniş sadece başörtüsü ile sınırlı değil. mesela makyaj yapmayan kadınlar, modanın tavsiyelerine uygun giyinmeyen kadınlar, düzenin büyük anne, anne, öğretmen/hoca, akademisyen vb. imajlarının dışında görüntü çizen kadınlar da bu tür ve daha başka algılamalar ve adlandırmalar ile karşılaşıyorlar. kadına dayatılan imajlar ve bu imajlara yüklenen kimlikler hepimizin sorunu. 30 yıllık hekimim hala doktor bey ya da hemşire hanım diyenler var :)

  • Toplumun kültürel kodlarına gitmeden, ” kutsallaştırılmış” cv lerin arkasından bakınca, abla-bacı, hitap şeklini bir aşağılama olarak görmüşsünüz. Bu sa sizin diplomalarınızla aslında bir üstünlük/iktidar beklediğinizi, en azından diploması olmayan başörtülü kadınlardan mesela benden
    daha üstün gördüğünüzü anlatıyor.

    Kültürel kodlarımızda bir kadına akrabalık ilişkisi kuran hitab şekilleri kadına güven vermek amaçlıdır. Yan, açıkçası şunu diyor ” hepimiz biliyoruz ki biz erke kısmı tacizkar bir cinsiz ama sen emin olabilirsin abla seni taciz etmeyeceğim” Hatta karısıyla birlikte olan erkeklere Enişte diyerek bunu yapanlara da şahit olmuştum.)
    Bunu olumlamıyorum tabii ama toplumsal cinsiyet rolleri içinden bakınca durumun bu olduğunu söylüyorum. yine bu bağlamda toplumun başörtülü kadına verdiği rol ancak eş durumundan amerikaya gidilebileceği. E eş durumundan amerikaya giden kadınlar yok mu? geldik yine aynı yere. sizinde öyle zannedilmeniz sizi neden sinir bozuyor yoksa bunu aşağılama olarak mı görüyorsunuz?

    Hakikaten cv leriniz sizi “paşa” mı yapıyor.)Yorumlarda ki hiyerarşik ifadelere dikkat edersek öyle galiba.

    Bi küçük not daha, eşinizin ofisinde karşılaştığını o adam eğer siz erkek olsaydınız , “bu abi/kardeş kim” şeklinde bir soru yöneltirdi eşinize, doğrudan hiç tanımadığı birine siz kimsiniz diye sormaktan daha kibar geliyordur belkide.

    (okuyucu iç sesini duydum evet diplomalarınızı kıskandım)

  • Basortusu kadini “mis gibi gorunmekten” koruyor bir bakima. Sahip oldugumuz diplomalar, modern kiyafetlerimiz, durusumuz, yemek yedigimiz mekan hicbiri kimligimizin rengi degil, hepsi birileri gibi gorunmeye yarayan araclar.. o yuzden sukurler olsun ki basortusu var ve kimseyi diplomamdan dolayi bana saygi gostermeye mecbur kilmiyor. En iyi okullardan mezun olmusum, dereceler almisim, yarisin kazanan ati olmusum, insan ve kul olarak bunun ne degeri var?! Hicbirimizin mezar tasinda cv bulunmayacaksa basindaki ortuye ragmen toplumun algisindan rahatsiz olus, sadece o ortunun altindaki dunyevi-uhrevi celiskileri gosterir… (bunlari 30 yasina kadar ortusune ragmen basarilariyla basi dönen ancak kanserle tanisinca uykudan uyanan biri olarak yaziyorum.. -affiniza siginarak-zugurt tesellisi zannedilmesin :) )

    • Diplomaları mezara götürmeyeceğimiz aşikar. Fakat sizin yerinizde sizinle eşit konumda bir erkek olduğunda meselenin böyle işlemeyeceği ortada değil mi? Hiç bir simgeye sahip olmayan, Müslüman olup olmadıkları bile anlaşılmayan erkekler pek ala saygı görürlerken (diplomaya gösterilern saygıyı haklı bulun ya da bulmayın), kadınlar niçin aynı muameleden mahrum kalıyor? Ayrıca, bu yazıya gelen “diploma fetişizmi” eleştirileri de ayrı bir tür aşağılama yolu bence. İnsanların emek verip başardığı şeyler elbette saygı görmeyi hak eder. Bu diploma da olabilir reçel yapmak da.

      (Dünyevi-uhrevi çelişkilerimizin olması insan olmamızın gereği değil mi zaten? :) Bütün bu çelişkilerden arınmış, bulutların üzerinde yaşayan kimseyi tanımıyorum ben. )

  • Yazıyı ve yorumların tümünü okudum. Başörtülü bir kadin olarak bilhassa kendini dindar muhafazakar tanımlayan erkekler tarafından algilandigim yer zaman zaman beni de rahatsiz etmistir. ‘Siz” kelimesinin kullanisliligini yeglerim ben hanımefendi ya da vs yerine.
    Lakin yazı da gözüme çarpan ve burdan bakınca kompleks gibi duran duygu hali yazariyla benim derdimi ayırmış oldu.
    Başörtülü kadınların basortusune bakışlarini kendi icinde düzgün bir yere oturtamadigini düşünüyorum. (Genellemeyerek)

    • basortumuzu nereye nasil oturtacagiz acaba? iki uc afilli kelimeyi yanyana getirip felsefe yapicam diye ugrasmayin lutfen.
      biz bu basortusunu dinimizin geregi diye takiyoruz bu kadar basit.

  • yorumun basina cv mi koyup koymamakta tereddut ettim malum bu kadar egitimli yazarin yazisinin altina yorum yapacagim;kolay is degil vesselam.
    Basariya layik gorulmemek konusu hicbir zaman canimi sikmadi aksine insanlari sasirtmak beni hayli mutlu etti. Gerekmedikce meslegimi soylemem de inssnlarin icinde bir insan olan peygambere ozenirim hep.
    Her basarinin da nasip oldugunu ve bundaki payimin sadece calismak ve israr etmek oldugunu dusunurum;yuzde bir bile etmez bence bu basaridaki katkimiz.
    tum bunlari bir tarafa koyup insanlarin birbirine “siz” diye hitap edememesi beni her daim sasirtip rahatsiz eder.
    mumkun oldukca bunu vurgularim hamdolsun genelde insanlar anlar bu durumu ve hitaplarini degistirirler.
    abla denilmesi de saygidan bence.
    hanimefendiligi layik gorememek degil asla ama mumin muminin kardesidir gorusunun yansimasi bu bence.basortulu gorunce erkek kendi annesiyle kardesiyle ozdeslestiriyor ve hitap da hem samimilesip hem sayginlik kazandiriyor.
    basarinin kadina yakistirilamamasina gelince bence bizlerde kendi basarimizi cok buyutuyoruz. Farkindayiz ki dogal olmayan bir seyler var.onlar yakistiramadikca biz buyutuyoruz.
    zaten kadinin calismasi okumasi vs kac yillik bir tarih ki? Bizim cocuklarimiz icin eminim kadinin doktor muhendis olmasi sasirticu gelmeyecek ve daha bir normallesecek toplumun bakisi.
    son olarak basortusu Allah in kadina farz kildigi ve onun fitratina uygun olan ilahi bir emirdir.degil erkekler tum dunya bana istemedigim sekilde hitap etse ondan vazgecmem biiznillah…

  • buradaki yorumlardan anladığım herkesler dünyevi heveslerinden, takdir görme çabalarından pek arınmış! yahu bunun adı ister diploma olsun, ister yaptığın güzel bir yemek ister annelik/babalık… yaptığın şeyle takdir edilmeyi değilse bile yokmuş gibi davranılmasını istemezsin. yazar da bundan şikayetçi. benimle aynı konumda olan birinden neden farklı muamele görüyorum diyor. boğaziçili olduğu amerikada doktora yaptığı için “ekstra” bir şey beklemiyor. diğer başörtülülere abla denilsin de bana hanfendi denilsin demiyor.

    ayrıca ” la bu boğaziçililer size ne etti!” darlandım.

  • “abla” ifadesini ülkemizde her başörtülünün başına gelmiştir elbet ama bence önemli olan ifadenin şekli. Karşısındakine nasıl hitap edeceğini bilemeyen insan ile küçümseme ifadesi olarak kullananlar arasında büyük fark var. Taksici, Dolmuşçu, Sucu gibi hizmet sektöründe olan abilerin günde onlarca insanla muhatap olduğunu düşünerek hoş görmüşlüğüm var fakat iğnelercesine “sizin işiniz ancak temizlik malzemesi” bakışıyla gelen o “abla” hitabını sadece erkekler değil kadınlar da yapıyor ki işin en rahatsız edici durumu bence burası. Biz başörtülüler her şeyden bir anlam çıkartacak hale getirip kendini ne kadar donatırsa donatsın kendini kanıtlamamış hissettirecek hale getirenler utansın. “Eşitlik” dedikleri içi boşaltılmış şeyi talep etmek yerine var olduğumuz halde değerli oluşumuzu yüzlerine çarpma isteği getiriyor bu bana.

  • çok insan konuk yazarın yazıyı bir paye beklentisi içinde yazdığını, kariyerist olduğunu, “kompleksli” olduğunu düşünmüş. halbuki bu yazının dikkat çektiği çok önemli bir nokta var. erkekler çok incelikli şekilde sizi diğer kadınların statüsünde görmediğini belli eder. her toplumsal karşılaşmanın bir usulü adabı vardır. o adabın içinde size der ki “senin yerin tam olarak diğer kadınlarla eşit değil, benle zaten hiç eşit değilsin”. bu ayrımcılıktır. bunu bile bile yaparlar. bunu kendi statüsünü belli etmeden nasıl anlatsın? zor.

  • şimdi karşınıza bir üniversite hocası çıksa ona abla der misiniz? hadi hoca olduğunu anlamadınız sizinle aynı yaştaki bir kadına abla der misiniz? abla büyüğe denir. aynı yaşlardaki insana abla derseniz şu anlam çıkıyo: bacımsın. kime nasıl hitap ettiğinize dikkat edin. yaşlı bi adam yaşlı bi kadına abla demez. teyze de demez. hanımefendi der. gerçekten hitap konusunda fark etmeden ayrımcılık yapmıyor musunuz? tuvalette temizlik yapana hanımefendi diyor musunuz?

  • İslam edebi diye bir konu var kardeşim.
    Ben karşımdaki kadına (edeben ve yanlış anlaşılmaya muhal vermemek için) ya abla derim ya kardeşim derim bunda ne beis var her halde bu hassasiyeti dindar kesimden göreceksiniz. Ama islami hassasiyetleri bulunmayan insanlar gibi muamele görmek istiyor ve bu düsturlar çerçevesinde davranılmasından rahatsız oluyor iseniz islam şiarı olan şeylerden uzak durunuz.
    bence siz en iyisi islamiyeti bir okuyunuz. Akıl akıl olsun, diyen mübareğin kadınlar ile ilgili yayınladığı bir kitap mevcut tavsiye ederim. Allahın çizdiği sınırları da kendinize yakıştıramıyorsanız size kalmış. Bize kelam etmek düşmez

    • Maşallah beyefendi yani, neredeyse “Resulullah da etrafındaki kadınlara abla diye hitap ederdi” hatta “Allah kadınlara abla diye hitap etmeyi emretti” diyeceksiniz :) Nereden çıkartıyorsunuz hanfendi diye hitap edilmek istemenin İslami sınırlara aykırı olduğunu? Doğrusu, İslam’a atfettiğiniz uyduruk hükümlerle, muhtemelen sınırda olan sizsiniz.

      Madem “İslamiyet”e bu kadar hakimsiniz, peygamberin etrafındaki insanlara hoşlarına gidecek isimlerle hitap ettiğini de bilirsiniz. Öyleyse siz niçin kendi hoşunuza giden hitapta ısrar etmek yerine, nefsinizi kırıp hitabınızı değiştirmeyi denemiyorsunuz? Abla denilmesinden hoşlanana yine abla deyin. Fakat bile bile bir insanın hoşuna gitmeyen şeyde ısrar edecek kadar kibirli oluşunuzu İslamiyet’in arkasına falan saklamayın.

    • yahu bir kendinize gelin nedir bu mücadele? neyin mücadelesini veriyorsunuz? benim kardeş dememin altında nasıl bir mantık ararsınız? Ben o kardeşe olan saygımdan ötürü ona o şekilde hitap ediyorum. Yani bundan insan nasıl gocunabilir nasıl kırılabilir? sizler nelerle uğraşıyorsunuz? başörtüsü mücadelesi bitti şimdi eften püften şeylere mi sardınız? Bakın madem yazı kaleme alacaksınız o zaman gidin İslam dünyasının içinde olduğu sorunlardan dem vurun. Erkekleşmeyin. Erkekleştikçe size saygı duyulmaz ancak kendinizi değerinizi düşüreceğiniz bir mücadelenin içinde bulursunuz ki zira bir kadının edepli, ahlaklı olması onun başımızın üstünde olması için yeterlidir.

      Bu arada pembe otobüsle ilgili yazınıza gelirsek; Allah ayette zinaya yaklaşmayın demiyor mu? yani kadınla erkeğin aynı ortamlarda tıka basa yolculuk yapmaması için bu ayet yeterli değil midir?

      • Selam. Sitede ilk yorumum. Bendeniz feci derecede sayısalcıyım, basit cümlelerin insanıyım. Süslü laflarla salata yapmalara zahmet etmeyin diye baştan belirtiyorum.

        Dikkatimi çok çeken bir olay var. Bu sitede kadınlar bir fikri çok güzel savunduklarında erkeklerin hemen ortaya atlayıp “Erkekleşmeyin!” diye kendi uydurdukları bir terimle durmalarını söylüyorlar. Bir fikri savunmak, yeri geldi mi öfkelenmek ve bunu ifade etmek erkeklik değil insanlık belirtisidir. Sizin bakış açınızla bu site komple erkek, yazılanların yazılması erkek. Hepimiz erkek olmak için çabalayan yarımlarız. Bu hanımlar da normal bir şekilde kendilerini ifade ediyorlar. z. hanımın dedikleriyle verilen cevabın da hiç bir alakasının olmaması tesadüf değil bence.

        He ayrıca madem konuları bu kadar fuzuli buldunuz, sağ üst köşedeki çarpı işaretine basarak siteyi kapatmak sizin iradenizde. Bu sitede yazılanlardan çok daha “dolu, “mühim” meselelerin tartışıldığı yerlere gitmek de aynı şekilde bir tık ötenizde. Söylenilen işinize gelmediği vakit “Bu konu çok saçma!” diyerek kendine güldürmek ise paha biçilemez.