Rusya’da doğurmayan kadına “gerçekleşmemiş kadın” derler; yani anne olmayan kadın Ruslar için bir hiçtir. Malum, bizde de hiç farklı değil. Siyasi otoritelerimiz de dahil olmak üzere doğurganlık yaşına gelip de doğurmadıysan milletin gözünde yürümeyen araba, çekmeyen telefon, ısıtmayan kombi gibisin. Bir erkek için büyük başarı sayılabilecek şeylere, mesela eğitime, kariyere, paraya ya da özgüvene sahipsen bile anne değilsen bir hiçsin. Hatta hiçliğin de ötesinde sorunlusun, psikopatsın, zavallısın.
Bu algı yüzünden evlenmemiş, evlense bile çocuk sahibi olmayan benim gibi kadınların çoğu aldatıcı bir yetersizlik duygusuna sürükleniyor. Hayatta hep anlam peşinde koşmuş, özgürce ve cesaretle gezmiş, okumuş, çalışmış bir kadının en sonunda kazandığı sıfat şu: “evde kalmış”. Üstelik bu algıyı pekiştirenler erkek yaratılmış olmakla zaten doğuştan imtiyazlı (!) olanlar değil sadece. Hayatta başka hiçbir başarısı olmasa bile sırf çocuk sahibi olmakla sonradan statü kazanan hemcinslerimiz de bize acıyarak bakıyorlar.
Ben dindar bir ailede büyüdüm. Hem dindar hem de eğitimli bir aile. Ve dini referanslar olmadan konuşamayacak, düşünemeyecek kadar dindar bir insan olarak tanımlarım kendimi. Böyle olmasa, insanların bana bakışını hiç iplemeden, boğaz manzaralı 1+1 dairemde, ortalama gelirimle, akşamları mumlarımı yakıp müziğimi dinleyerek gayet mutlu yaşayabilirdim aslında. Ama dindeki şu “kutsal annelik” olayı tüm oyunu bozuyor. Kafamda deli sorular: Acaba bu insanlar çok da haksız değiller mi? Ben gerçekten bir hiç miyim? Kutsal bir varlık olabilecekken bir zavallı olarak mı yaşayıp gidiyorum?
Artık doğurganlık yaşımın da geçmek üzere olduğu şu yıllarda bu şüphelerle yaşayamayacağımı fark ettim ve dini referansları yeniden ele almaya karar verdim. Ve hemen her konuda olduğu gibi bu metinlerin yorumunda da kadını birey olarak değerli görmeyen ataerkil bir kurnazlığın farkına vardım. Annelerle ilgili ayetlerin hepsinde öncelikle anne ile baba birarada geçiyor. Bu bizi bir yere ulaştırmayabilir, evet. Ama bu ayetlerin tamamında esas olan anne ve babaya iyilik etmek, merhametli olmak, onları incitmemek. Bunun gerekçesi de onların bizim için yaptığı özveri, çektiği zahmet, bize gösterdiği şefkat. Yani bu ayetlerin hiçbirinde anneliğe varoluşsal bir anlam ve kutsallık yüklenmemiş. Anne olan kadın ile olmayan arasında bir kıyaslama yapılmamış, hiyerarşik bir ilişki kurulmamış. Anneliğin bizzat kendinden değil, onun getirdiği fiili durumdan bahsedilmiş.
“Bunun annesine de saygısı yok!” denilmesin diye açıklayayım: Annemi çok seviyorum. Ben ondan bir parçayım; o benim geçmişle bağım, kimliğim, kişiliğim. Ama bu ilişki sadece annemle beni bağlar. Bireysel bağlarımız ve aramızdaki bu sevgi onun Allah katındaki değerini ya da birey olarak toplumdaki konumunu değiştirmez. Annem kutsalsa bile sadece benim için öyledir. Annelerin ve babaların çocukları için yaptığı özveriyi, şefkati başkalarına gösterdiğim sürece benim eylemlerim de bir anneninki kadar kutsaldır.
Şimdi hem dindar, hem bekar, hem de kutsal bir kadın olarak yoluma devam edebilirim.
annelik kutsaldır ama hayırlı anneler için söylenmiştir bu. çocuğunu eliyle kötülüklere teşvik eden insanlar ne kadar kutsaldır? ayrıca bu anne olmamanın kutsal bir birey olamayacağın anlamına gelmemeli. rabiatül adeviyyeyi “radiyallahu anha” bilirsiniz. hiç evlenmemiş. duasını şöyle edermiş: Ya Rabbi şu vakitte bir çok kimse uyudu,bir çoğu sevdiğine gitti,ben de sana geldim,çünkü benim sevdiğim sensin.
kutsal olmak benim için budur. Hepimizin birer Rabia “radiyallahu anha” olabilmemiz duasıyla.
Bahsedilen hadisler anneliğin kutsallığını ortaya koymuyor. Hadisler tek başlarına referans kaynağı değildir. Kur’an ile çelişiyorsa güvenilmez. Öyle olsaydı sırf anne olduğu için tüm anneler cennete giderdi diğer sevap günahlarına bakılmaksızın. Sadece anne olduğu için. Nasıl bir mantık bu hiç anlamıyorum.
Kur’an ile çelişmiyor, ama sizin Kur’anı kendi zihninizin çelişmelerine indirgemeniz, kendi içinizde çelişmenize sebeb oluyor. Çelişki sizde “nasıl bir mantık anlamıyorum” sözünüzle bunu söylüyorsunuz zaten.. Cennet anaların ayakları altındadır. Bu hadis üzerine kurulmuş bir “anne” kültürü ve ahlakı varken, sırf siz anlamıyorsunuz, kafanızda çelişki var diye Kur’an’la çeliştiğini (haşa) iddia ediyorsunuz. Üstelik sahih hadise. Öyleyse sahabiye de güvenmiyorsunuz, hani o çeliştiğini söylediğiniz Kur’an’ı bize hafızalarında getiren sahabiye… Durumunuz ve gidişatınız ve o çok güvendiğiniz mantığınız, sizi nereye götürüyor farkında mısınız? Çelişki sizin içinizde, bunu dışarda aramayın bence…
Asıl sorun şu: anne olmayan/olamayan kadınlar değerli/kutsal değil midir? Yoksa annelerimizin hakkının ödenemeyeceğini,onlara karşı şefkati olmamız öğütleniyor birçok yerde. Buna eyvallah! Ama tek referans noktamız bir kadın için annelik midir? Anne olmayan kadın başka bir sürü güzel vasıflara sahip olsada önemi yok mudur? Bu sorulara evet diyorsak eğer öncelikle dinin kendisine muhalif davranmış oluruz eğer birde dini argümanlarla yapıyorsak bunu.. Yaratıcı karşısında anneliğimizden sorulmayacağız zannedersem;kulluğumuzdan sorulacağız..
Birde istese bile benim gibi çocuk sahibi olamayan kadınlar var. Onlarıı ne yapacağız şimdi? Evlilikleri ne olacak.. Cennet kadını olamayacak myız?? Bu düşünceler çok acip!!!
Bu konuda ben de çok düşünürüm. Gelenekçi, iki çocuk annesi bir ilahiyatçı olarak kadına annelik uzerinden verilen ve verilmeyen itibar konusunda düşünür, düşünür ve düşünürüm. Evet anne olmak insanda muazzam değişikliklere kapı açıyor, duygu dünyanda volkanlar kaynatıyor, zihninde varlığından bile haberdar olmadığı yolları açığa çıkarıyor ama bir yandan da hayatın sömürülüyor , hep bir şeylerin yarım kalıyor. Annelik o kadar nokta atışı bir rol olsaydı kadın için, salt anne olarak bütün kimlik kavgalarımızı boşa çıkarmış olmamız gerekmez miydi? Bir kendini gerçekleştirme huzuru, bir itminan, bir sükunet ile hemhal olmamız beklenmez miydi?
Annelik bizim için rollerden bir rol, görevlerden bir görevdir. Hakkıyla ifa ettiğimizde onurdur, övünçtür… Ama kimlik arayışımızda, değer denkleminde olmazsa olmaz değildir. Anne olmayan kadini hic mesabesinde gorenler Hz. Aise ranha hakkinda ne dusunuyorlar merak ediyorum…
Anneliği kutsal yapan şey sadece bu statüye cennetin bahşedilmiş olması mı ? yani babalık sırf karşılığında cennet vadedilmediği için kutsal değil, tabii hakkıyla yapılsa da… ataerkil geleneğin dar koridorlarına hapsedilmiş islam algısı biz Türkiyelilerin çok uzak olduğu bir durum değil, anneliği överken bırakın bekar kadınları acaba evlenmiş fakat anne olamayan kadınları hangi kefeye koyduklarını ve zaten zor bir imtihandan geçerken bir de sırtlarına toplumsal algının bindirdiği bu yükü niye düşünmezler! etrafımızda sayısı az değil kadını, sadece evli ve ana olmuşken kutsayanların sayısı fakat evliliğin bir sünnet olduğunu bilirken de bekar kalmanın bir tercih olduğunu iddia eden kadınların , dindarlık algılarını da tekrar sorgulamalarında fayda var . Bu ayrımcı bakış kadınlık, annelik konusu düşünülünce ister istemez bizi erkeklerin neden sırf erkek oldukları için bu ayrımlarla hiç yüzleşmek durumunda kalmadan yaşayabildikleri gerçeği ile hesaplaşmaya zorluyor. İşin komik tarafı da genellikle bu sorgulamalar ve iç hesaplaşmalarımıza sebep olan dindar bakış, efendimizin dönemini hiçbir içtihad ve dönemin şartları gözetilmeden 2000’lere getirmek isteyenlerken, Hz. Aişe hiç mi akıllarına gelmez.
Bu konuda uzun dusuncelerim var, cok hassas bir konu. Allahin bir nimeti cocuk da anneilik de. Islami kaynaklar net Annelik yuce bir makamdir, ama muhattabini baglar, yukarda bir hanimin dedigi gibi ne anneeler var cocugunu kotuluklere surukleyen. baslik soyle olsa bence daha guzel olurdu, “annelik cok abartilmiyor mu”. ben buyuk laflar etmek istemiyorum ama sahitligim su yonde, cocuk kadinda gercekten sakli olan cevheri cikariyor, ve goruyorum ki her kadin bir cocuga dokundugunda(bunu manevi manada soyluyorum hisddeslestiginde) olmasi gereken sefkat ve merhamet duygusu kadini uretken ve dunyaya duyarli yapiyor, bir nevi insan hakikatini buluyor. Bu yuzden her kadinin ilgilendigi (annesi oldugu demiyorum) bir birkac cocuk olmali, yon gostermeli, sefkat gostermeli, hizmet etmeli, ona “biriciklik” hiissini yasatmali basini oksamali. Mesela buna ornek bircok ogretmen hikayeleri dinledim, Allah o ogretmenlerden razi olsun. Bir de hep olmayana fokuslaniyoruz, Allah bize ne verdi ve neyi murad ediyor, ona odaklanalim!
öncelikle merhaba ben annesine aşık ve anneliğin kutsallığına inanan biri olarak bir kadının en büyük sınanmasıdır annelik ama Mevlam bir şeyi vermiyorsa eğer daha büyüğüyle mükafatlandırır elbet ama ne yazık ki çocuğun güç gösterisi olarak kullandığı zamanda yaşıyoruz bizede ahir zamanda yaşamak düştü inançlı insanların bu tabuları yanlışları düzeltmesi gerekiyor gerek yazılarla gerek konuşmalarla düzeleceğine inanıyorum ve böyle paylaşanları bir yerlerden başlayanları tebrik ediyorum.
Anneliğin elbette kutsal bir yanı var, fakat anneliği kutsamak anne olmayan asla kutsal olamaz demek sayılmamalı. İslami referansla konuşuyorsak esas meselemiz kulluk. Annelik de kulluk maceramızda bir aşama. Ben anne olmayı (ya da olmamayı, ya da olamamayı) daha çok imtihan olarak görüyorum. İnsanı bedenen ve manen zorlayan bir iş annelik. Neticesinde verilen sevap olur, atfedilen kutsallık olur, bunları da başarılı geçen imtihanın neticesinde alınan mükafat olarak görüyorum.
Annelik meselesinde de büyük ölçüde takdir edileni yaşıyoruz. Bununla başediş biçimimiz de kulluğumuzun bir parçası olsa gerek.
Allah Razı Olsun. Söylenmesi gereken bu. Evet anne kutsaldır. Ama anne olamayan kutsal değil demek zaten başka bir kafa. İmkan varken evlenip evlad sahibi olmak da dinimizin şiarıdır. Bu kadar da basite almamak lazım.
Bir de şu var. Bir çocuğu yetiştirme becerisi olmayan, sinirli, zararlı, ahlaksız insanlar; ya da bu işe istidadı olmayanlar, evet anne olmasın
Merhaba,
Evliliğin, çocuğun oldukça arka planda geliştiği bir mesleğin mensubu olarak, çıkarımlarınız çok değerli kaleminize sağlık. Değil mi ki zerrenin hakkını gözeten Yaratıcı evlilik ya da evlat nasib etmediği kullarının değerini (haşa) düşürecek. Baskın gelenek anlayışımız maalesef kadınlarımızı en çok bu noktada yaralıyor.
“Annelerin ve babaların çocukları için yaptığı özveriyi, şefkati başkalarına gösterdiğim sürece benim eylemlerim de bir anneninki kadar kutsaldır.” yazmışsınız. Ben de eklemek isterim ki güdüyle yapılan zaten kolaydır, başkalarının çocuğuna kendi evladınmışçasına gösterilen eylemler bence hepsinden kutsaldır. Selâmlar.
Annelik söylendiği kadar kutsal olsaydı erkekler o mertebeyi de bize bırakmazdı.
annelik kutsamasının kadının sadece kadın olarak toplumda söz hakkı bulamayıp anne olunca itibar görmesi de etkin bence. bizim toplumumuza has mıdır bilmiyorum ama annelik rüştünü ispat gibi oluyor, evet artık konuşabilirsin, karar mercisinde söz hakkı tanıyabiliriz artık sana. halbuki bu makam erkek için konjenitaldir. annelik bizde kadının eksikliğini tamamlayıp erkeğe görece denk olma çabası gibi. elbette acıklı bir çaba, çünkü bazı durumlarda meselenin özeti Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak gibi:
şu hareketlerin hiç yakışıyor mu bir anneye? sen artık annesin, her şeyden evvel çocuğunu düşün. iş mi okul mu? bırak bunları, en güzel kariyer anneliktir ;)
ilk cümle epeyce devrik ve sıkıntılı olmuş, işte bunlar hep zihin yorgunluğu, kusura bakmayın :)
neslin devamı ,fedakarlık eyvallah tamam da .hepimiz biliyoruz ki anneliği bu kadar kutsallaştırmanın tek nedeni ataerkil düzendir.anne dediğin bir erkekle beraber olarak çocuğu dünyaya getiriryor.yani hanımlar bu şerefi yine erkekler bahşediyor.o yüzden anne olmayan kadın yarım kadın.eh yarım kadın da tam insan sayılmaz zaten.bana göre anneliği anne yapan şey kendinden bir parçaya yani aslında kendine karşı duyduğun bir sevgidir.içgüdüsel bir durumdur.yani bir kadın gebelikte bebeğini düşünürken sadece onu düşünmüş olmaz,aynı zamanda kendini de düşünmüş olur..özetle kendimi korumak için sahip olduğum doğal refleks gibi bir şeydir annelik.iki çocuk annesi biri olarak şunu söylebilirim, anneliği kutsal yapan şey bir çocuğa ,bir insana bıkmadan usanmadan verilen bir emektir.yoksa biyolojik olarak bir çocuğu dünyaya getirmek değil.yer yüzünde bu evrensel sevgiye ,empatiye sahip olan herkes muhteşemdir.bazılarının anne olunca “keşfetttim” dediği şeyler aslında daha önce de sahip olması gereken insani özelliklerdir o kadar.
Annelik, erkekler başka hangi olumlu işe yarar diye düşünmeme neden olan bir unvan. Herşeyi kadın yapıyor, erkekler sadece yıkıyor, dağıtıyor, kirletiyor, sorun çıkarıyor, şehvetlerine kapılıp savaşıyor.
Kutsalsa bu yapılıcıkları, orta yol bulma çabaları, tamir etmeleri sayesindedir.
Gerçekten, erkek bir ailenin neresinde?
(cümlelerim kızgınlıktan genellemeci olsa da, adalet sahibi beylerimizin, babalarımızın hakkını verelim. çok azlar. kıymetleri bilinsin, aman diyeyim.)
Hakkıyla yerine getirilen annelik niçin kutsal olmasın ki? Geceni gündüzüne katıp uykularını bölüp Allah yolunda, dilinde dua ile çocuk büyütmeye kalkıyorsun; elbette annelik kutsal olmaz mı hiç? Fakat şu konuda hemfikirim daha önceki yorumlarda da belirtilmiş, sadece anne olan kutsaldır diye bir kavram yok. “birbirinize üstünlüğünüz ancak takva iledir” denilmiyor mu? Annelik yüce bir duygu ise ilim öğrenmek de yüce bir duygu değil midir? Burada kadının neyi istediği kilit bir nokta. Şu toplum baskısına aldırış edilmeden istersen 10 kere anne ol istersen hiç olma. Ama anne olmadığı için onun yüceliğine dil uzatmak da bence doğru bir davranış değil. Bu konuda peygamber efendimizin eşleri büyük bir örnek teşkil ediyor. peygamberimizin eşleri arasında sadece hz Hatice ve hz Mariya annelik duygusunu tatmış. Hz Ayşe ise hiç anne olmasa bile ilmiyle ön plana çıkmış bir şahsiyettir. Herkes tarafından saygıya layık görülmüştür. Eğer şuan toplumumuzda kadının kadınlığı anneliği ile ölçülüyorsa bu bizim yozlaşmamızdan ötürüdür. Bir kadın anne olmak istemiyorsa ya da istediği halde anne olamıyorsa bunu kim eleştirebilir.
Erkeklere nazaran kadında merhamet ve şefkat duygusu daha baskındır. Allahın rahim ve rahman ismini anlamak için kadına verilmiş bir nimettir merhamet duygusu. Bir vesile kapısıdır. yukarıda da belirtilmiş anne olmak değil belki ama şefkat duygusunu ortaya çıkaran bir çocukla oyalanmak önemli bir husus. Bir yetim başı mesela… Bediüzzaman hazretleri kadınları şefkat kahramanları olarak nitelendiriyor varın gerisini siz düşünün. Şefkatli kalabilmek duasıyla..