REÇEL

All Rights Reserved

Ama biliyordum ki bende fikri anlamda hiçbir farklılığa sebep olmayan bu yeni görüntüm, karşımdaki insanlar için artık farklı bir kimliğe bürünmüş olmam demekti.

Konuk Yazar: Rosenrot

Çoğunluğu örtülü kadınlardan oluşan bir ailede doğmuş olmama rağmen, rahatlıkla söyleyebilirim ki dış görünüşümün tüm hakları kendimde saklıdır. Evet, bunu yaklaşık beş ay önce örtünmeyi seçmiş biri olarak söylüyorum. Öncesinde kendime göre bazı sınırlarım elbette vardı. Dar pantolonlar giymeme rağmen üzerine uzun hırkalar, gömlekler giyer, kısa kollu giymemeye ise özen gösterirdim. Dini vecibelerimi olabildiğince yerine getirmeye gayret gösterirdim. Benim kabul ettiğim, inandığım dinin gereği olarak saçlarımı kapatmam gerektiğinin farkındaydım. Fakat bana göre bu büyük bir sorumluluktu ve bu sorumluluk için kendimi hazır hissetmeyi bekliyordum. Ailem bu konuda bana herhangi bir ikazda bulunmamıştı. Dar pantolon giydiğimde zaman zaman babamın sert bakışlarına maruz kalıyordum, çatılan kaşların verdiği mesajı almam bekleniyordu. Ama dil ile ikrar da söz konusu değildi. Ben verilen mesajı almamayı tercih ettim çoğunlukla. Çünkü zaten tesettürlü bir kadın değildim. Pantolonumun normalden biraz daha dar olmasının bence bir farkı yoktu. Sadece kendimi biraz arada kalmış ve tamamlanmamış hissediyordum.

Saçlarım açık, üzerimde kot pantolonla camiye girerken maruz kaldığım meraklı bakışlar, çantamdan namaz eteğimi ve başörtümü çıkardığımda yerini naif bakışlara bırakıyordu. Namaz sonunda benimle göz göze gelmeyi bekleyen teyzeler, çıkışta elimi tutup: “Maşallah sana kızım, Allah daim etsin.” şeklinde dileklerde bulunuyor ve sanırım layıkıyla örtünmem için bir miktar dua ediyorlardı. Bu kucaklayıcı davranışların yanında, çantamda taşıdığım ve camiye girerken giydiğim eteğin “hoca” olan bir kadını rahatsız edeceği hiç aklıma gelmemişti. Hocanın, camide bulunan eteklerin toplanması ve namaz kılmanın dinin gereği olduğunu bilen birinin camiye de o şekilde gelmesi gerektiğini söylemiş olması beni hayli kızdırmıştı. Yaradan beni hazırlanıp geldiğim şekilde huzuruna kabul ederken, beşer kendinde bunu söyleme hakkını nerden buluyordu hayret etmiştim doğrusu. Yine de bunların hiçbiri benim kendimi hazır hissetmem için yeterli olmamıştı.

2015 yılına gelindiğinde, dinimin gerektirdiği şekilde giyinmiyor oluşumun beni ilk kez incittiği bir hadise yaşadım. Almanya/ Düsseldorf havaalanından Fas/ Marakeş’e gitmek üzere kontrolden geçerken, üzerimi aramak isteyen bir kadın güvenlik görevlisi, elbisemin üzerindeki hırkamı çıkarmamı istedi. Elbisemin kısa kollu olduğunu ve bu şekilde giymediğim için hırkamı çıkaramayacağımı söyledim. Tebessüm ederek Müslüman olup olmadığımı sordu. Evet dediğimde, özür dileyerek arama yapması gerektiğini söyledi. Çekingen bakış ve hareketlerle üzerimi aradı. Sorun olmadığını, bunu yapması gerektiğini bildiğimi söyledim ve zarif davranışı için teşekkür ettim. Aramızda geçen bu diyalog beni çok mutlu etmişti. Arkadaşımla birlikte Fas’a indiğimizde her şey yolundaydı. Birçok yeri gezdik ve namazımızı eda etmek için, kentin önemli sembollerinden biri olan Kutubiye Camii’sine doğru yol aldık. Vardığımızda çok mutlu olmuştum. Hemen çantamdan çıkardığım başörtümü örttüm ve arkadaşımla birlikte içeriye girdik. Elim gayri ihtiyari telefonuma gitti, bu tarihi mekânı fotoğraflayarak, burada hissettiğim mutluluğu bir karenin içinde ölene kadar saklamak istedim. Fakat işler pek de düşündüğüm gibi gitmedi. Telefonumu çıkardığımı gören, sakallı ve cübbeli bir adam hızla yanımıza geldi ve Müslüman olmayanların fotoğraf çekmesinin yasak olduğunu söyledi. İçeri girmeden evvel başımın açık olduğunu ve sonradan örttüğümü görmüş olacak ki Müslüman olduğumu söylememe rağmen inanmadı ve fotoğrafa müsaade etmedi. İncinmiştim. Anlık da olsa bildiğim tüm duaları okuyup, bak ben Müslümanım inan bana diyerek adama seslenmek geçti içimden. Ama yapmadım. İnandığım Allah beni biliyordu ve bunu başka kimseye kanıtlamak zorunda değildim. Camideki Faslı kadınların tuhaf bakışları altında, yanlarında namaza durdum. Namazdan sonra camiinin arka bahçesini görmek için ilerledik ve telefonu arkadaşıma verdim. Onlar görmeden beni çekmesini rica ettim. Şimdi o günden kalan, her an biri gelir korkusuyla çekilmiş bulanık bir fotoğraf var elimde ve yüzümde incitilmiş bir gülümseme…

Marakeş’in kızıl renkli sokakları bu anıyla kazınmıştı beynime. Çelişkiye düşmüştüm. Hem beni yaradan bilse yeter diyordum hem de Müslüman olduğumun anlaşılmaması ve o an hissettiğim çaresizlik dış görünüşümü sorgulamama sebep oluyordu. Ama bu konuyla ilgili herhangi bir adım da atmıyordum. Lisans eğitimimin son yılıydı. Saçlarım açık gitmeye alıştığım okula örtülü gitmeye cesaretim yoktu. Ayrımcılığa maruz kalmak ve “öteki” olmak istemiyordum. Hocalarımın ve arkadaşlarımdan bazılarının bana bakışının değişebilecek olması ihtimali beni korkutuyordu. Ayrıca örtünürsem iş olanaklarım da kısıtlanabilirdi. Bu korkuyla yüksek lisansa da başlamış bulundum. Nerden baksanız üç yüz kişinin başvurduğu elemelerden geçen ve kabul alan on beş kişiydik. Sınıfta tesettürlü kimsenin olmayışı beni tedirgin etmişti. Öyle denk geldiğine inanmam gerekiyordu. Başka yüksek lisans gruplarında örtülü kadınlar görünce mutlu olmaya başlamıştım. Gözlem yapıyor, etrafın onlara nasıl baktığını anlamaya çalışıyordum. Gözlemlerim sadece okulda değil, gittiğim her mekânda devam etti. Bazı insanlar tarafından, örtülü olanların alt sınıfmış, cahilmiş muamelesi gördüğünü hissettim. Tüm bunlar olurken, ben yüksek lisansın ders dönemini de bitirmiştim. Tez danışmanım belliydi. Araya yaz tatili girdi. Kendimce araştırmalar yaptım, bol bol kendimi dinledim, anladım. Sonunda örtünmeye karar verdim. Çünkü kendimi böyle çok daha rahat ve huzurlu hissedeceğimi düşündüm. Gidip kendime bir şal ve etek aldım. Ve ta taam artık tesettürlü bir kadınım. Ailemin karşısına çıktım akşam başımı örtüp. Ben artık örtündüm dedim. Babam hayli sevindi, tebrik etti. Annem de çok sevinmiş olacak ki gözleri dolu dolu oldu.

Örtündükten sonra anladım ki hazır hissetmek diye bir şey yokmuş. İnsan her daim nefsiyle baş başaymış ve ölene dek aralarındaki mücadele devam edecekmiş. Bunu anlamıştım anlamasına da vermem gereken son bir ders için okula gidip gelmem gerekiyordu. Ayrıca tez danışmanım beni ilk kez böyle görecekti. Yeni görüntümden utanmıyordum elbette. Ama biliyordum ki bende fikri anlamda hiçbir farklılığa sebep olmayan bu yeni görüntüm, karşımdaki insanlar için artık farklı bir kimliğe bürünmüş olmam demekti.

Tez hocamla bir görüşme ayarladıktan sonra kendisine mesaj yazdım. Çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir kadındı. Kendisinin de beni sevdiğini biliyor ve hissediyordum. Bunun değişmesinden korktum. Aldığım kara3rdan, yeni görüntümden bahsettim ve bir miktar çekindiğimi söyledim tebessümle. Kendi irademle aldığım ve beni mutlu eden bir kararın kendisini ancak memnun edeceğini söyledi. O an derin bir nefes aldım. Nasıl bir cevap bekliyordum bilmiyorum. Ama rahatlatmıştı beni bu sıcak geri dönüş. Görüşmek için okula gittiğimde sarıldı bana. Korkum tamamen geçmişti. Sırada almam gereken son ders vardı. Sınıfa tereddütle girdim açıkçası. Benden başka bir tesettürlü daha vardı. Uzun bir süre hocanın bana ve diğerlerine farklı davranıp davranmadığını izledim. Her bakışı üzerime almaya, bundan anlam çıkarmaya hazırdım ve tetikteydim. Ama durum daha farklı seyretti. Diğerleri ve ben değil, biz vardık sınıfta. Eşit öğrenciler olarak oturuyorduk sıralarda. En azından ben öyle hissediyordum.

Şuan bu yazıyı 25 yaşını geçmiş ve örtüneli beş ay olmuş genç bir kadın olarak yazıyorum. Çok şükür özgür irademle aldığım bu karardan hiç pişman olmadım. Şunu ifade etmeliyim ki vakti zamanında giydiğim pantolondan, açık saçlarımdan da hicap duymuyorum. Saçlarını açık gördüğüm kadınlara vah zavallı kardeşim, Allah sana da nasip etsin doğru yolu bulmayı demediğim gibi, örtülü kadınları gördüğümde de gururlanıp “bizdensin, aynı saftayız” demiyorum. Çünkü saygı duymak ve sevmek için aynı olmamıza gerek olmadığını biliyor, en yakın arkadaşlarımdan birinin “örtülü”, diğerinin “açık” oluşuyla gurur duyuyorum. Bu süreçte beni gören insanlardan bir kısmının, neden kapandın, açıkken çok güzeldin yahut işte şimdi oldun gibi sözlerine aldırış etmiyorum. Saçlarım açıkken, şık giyimli şekilde girdiğim dükkânda gördüğüm alakayı şimdi bazılarında görmüyor oluşuma ve örtümden dolayı alınmadığım iş yerlerine de kızmıyorum. Gabriel Garcia Marquez’in şu sözleriyle yaşıyorum hayatı: “Ben sizden de değilim, diğerlerinden de. Ben, ölüme dair yemin etmeyenlerden, tehdit savurmayanlardan, dinini ve ırkını aklının yerine koymayanlardanım. Ben, hâlâ şiir okuyanlardanım.”

Aynı gökyüzünü paylaştığım tüm kadınlara sevgimle…

Konuk Yazar

6 yorum

  • Senin bu yaşadıklarını Kaderin sana şefkatle gülümsemiş olması,konjektür olarak muhafazakâr esintilerle dolu bir ortamda yaşıyor olmanın verdiği güzellik ler olarak nitelendirebilirim ancak……daha acı tecrübeler yaşamış biri olarak.

  • Adınıza çok sevindim. Rabbimden mutlu bir hayat bahşetmesini dilerim adınıza. Başörtü ne beyni örter ne de yoğun duyguların kalbin en derinliklerinden akan nehri bulanıklaştırır. Bu yüzden sizin kendinizle barışık bir diyalog içinde karmaşalıklara çözüm arayışınız aslında çoğu ayette de geçen ” düşünmez misiniz ” ” akletmez misiniz ” sorgulama yetisini aktifleştirmesidir. Tabii her düşünenin Müslüman olması gerektiğini söylemiyorum yalnız her Müslümanın düşünmesi gerektiği söylüyorum. Selâmetle..

  • Tekrardan tebrik ederim, bir nefis mucadelesi olduguna katiliyorum. Gorunusundeki degisiklik, ruhunda ve kalbinde daha guzel degisikliklere vesile olsun ins.

  • Yazıyı okurken çok duygulandım.Bir belediye otobüsünde gözlerim dolu dolu oturuyorum.
    Ortaokuldan beri tesettürlüyüm ve bu zamana kadar bana saygısızlıkla yaklaşan her bir yüz aklimdadir.Ama şimdi düşününce ne gereği var?Bunları zihnimden silmenin zamanı geldi.
    Sanırım bu yüzden en çok danişmaniniza attiginiz mesajin geri donutune duygulandim.ben de boyle kucaklayici karsiliklar almak cok istemistim.
    Bu yolun size hayır getirmesini dilerim.Sevgiler.

  • Tesekkurler paylaştığınız icin, cok sevindim. Fas’taki amcaya da sinirlendim.
    Müslümanlığı kanitlama geregi nedir yahu? Musluman olmayanlar fotoğraf cekemez ne demek? Erkek olsaydiniz ne diyecekti? Sacmalik. Benzer seyleri Türkiye deki camilere yabancı arkadaslarimla gittigimde yasadim. Cok üzücü.