REÇEL

Aileyi Korumanın Bedeli ve 8 Mart

“Çağın gerekliliklerine uygun” tasarladığınız, eşitsiz, dengesiz aile sisteminiz dönüşsün, bizim emek emek kurduğumuz, ilmek ilmek büyüttüğümüz ailelerimiz kendine yer bulsun istedim.

Yazar: Rümeysa Çamdereli

2019 yılı 8 Mart feminist gece yürüyüşünde “Allah Mısınız? Aileniz Batsın!” yazan pankartı taşıyan kişi bendim, evet. Bu yazıyı 8 Mart gecesinin üzerinden 2 gün geçtikten sonra yazıyorum ve kendime onlarca kez sorduktan sonra tekrar cevap veriyorum: Hayır, pişman değilim. Ve hatta “birilerini mağdur etmediğimiz sürece kendimizi ifade etmekte özgür olmalıyız” dediğim, elimin eriştiği herkese de mücadelelerinde destek vermeye çalıştığım bir pozisyondayken kendimi içimden geldiği gibi ifade ettiğim için kendimle gurur duyuyorum. Bu yazıda da benim şimdiye kadar yaptıklarımı takip eden, beni tanıyan, ama pankarta olan tepkiye de ne cevap vereceğini bilemeyen iyi niyetli dostlara sürecimi anlatmak, dostlarla derdimi paylaşmak istedim.

Cuma gecesi bu görselin yaygınlaşmasından beri işittiğim, maruz kaldığım hakaretlerin sayısı ve niteliğine dair ne söylesem boş. Bu başıma gelen ilk linç de değil. Ama… Ama uzunca zamandır tüm bu linçlerin de etkisiyle kendimi ne kadar sınırlandırdığımı, içimden gelenleri ne kadar az söylediğimi ya da hiç söylemediğimi düşündüğüm bir zamanın sonrasında 8 Mart ilaç gibi gelecekti halbuki. Birlikte hissetmeye, hayal etmeye, yola koyulmaya, adım atmaya başladığımız güzel kadınlarla içimizden gelenleri haykıracak, bize benzeyen benzemeyen pek çok feminist kadınla, tüm problemlerimize, tartışmalarımıza, anlaşmazlıklarımıza rağmen bir olacaktık, patriyarkaya karşı tüm gücümüzle sesimizi çıkaracaktık.

Her şeye rağmen, hayal ettiğimiz gibi İstiklal Caddesinde binlerce kadın olarak yürüyememize rağmen, yine de çok güzeldik aslında. Flormar direnişinden bize kalan hashtag gibi, #direnişgüzelleştirir’di. Birlikte İstiklal’de yürüyemesek de Sıraserviler’de yürüdük. Ne söylendiği gibi ezan ıslıklandı ne en ufak bir rahatsızlık hissettik. Barikatlara karşı, sıkışmaya karşı, göze soka soka işgal edilen tüm alanlara karşı düdüklerimizi çaldık, çığlıklarımızı attık. Ciğerimizde, gözlerimizde biber gazının acısıyla sloganlarımızı yüksek sesle söyledik.

“Allah mısınız?” cümlesi bize bu geceyi yaşatan herkese geliyor işte. Reçel’de vakt-i zamanında çok güzel bir yazı yayınlamıştık, o yazı geliyor aklıma, sıklıkla: “Tanrılaştırdıklarımıza Tanrı’nın kurallarını Hatırlatma Zamanı”. Her geçen gün hukukun adaletin sözünü söyleyenlerin, savunanların, “eşitlik değil adalet” diyenlerin sayısının arttığı bir dönemde; yine birilerinin kadınlar başta olmak üzere birçok farklı toplumsal kesim için atıp tuttuğu, hakkında kararlar verdiği, haddini bildirdiği bir zamanda tüm bu insanlara “Allah mısınız?” demek istedim pankartı şevkle yazarken. “Kendinizi ne sanıyorsunuz? Adil olan Allah’ın adına yaptığınız adaletsizliklerle nasıl rahat edeceksiniz?” demek istedim.

Ve tüm bu insanların son dönemlerde ağızlarına sakız ettiği, Türkiye’deki feminist mücadelenin en büyük kazanımlarından olan 6284 nolu yasanın ve İstanbul Sözleşmesi’nin karşısına koydukları, boşanma komisyonu raporlarıyla ve daha birçok söylem ve kampanyayla destekledikleri o ne idüğü belirsiz “aile” kavramınız batsın demek istedim. Aile içi şiddetin her türlüsünü yaşayan, her hareketi kontrol edilen, tüm hayatlarını gizil bir baskı içerisinde yaşayan, tahakkümü hayatında ilk olarak aile içerisinde tecrübe eden tüm kadınlara ve çocuklara rağmen, onları ve aile içerisinde maruz kaldıkları tüm şiddeti görmezden gelerek hala bu haliyle aileyi koruyanların aile kavramı batsın demek istedim. Allah ve Rasulünün her şeyden çok kıymet verdiği ve öncelediği insanın, kadının hayatından, var oluşundan daha değerli gördüğünüz o acayip uygulamalar, keyfi hükümler ve tüm bu gariplikler kutsanmasın artık, batsın istedim. “Çağın gerekliliklerine uygun” tasarladığınız, eşitsiz, dengesiz aile sisteminiz dönüşsün, bizim emek emek kurduğumuz, ilmek ilmek büyüttüğümüz ailelerimiz kendine yer bulsun istedim. Ev içinde emeğin sömürülmesini meşrulaştırmayan, çocuklara dünyanın yükünü, eşitsizliği, şiddeti başından itibaren yüklemeyen, üyeleri sadece kan bağıyla değil özveriyle belirlenen güzel ailelerimiz olsun istedim. Sizin korumaya çalıştığınız ama bizi korumayan düzen değişsin, mücadelede omuz omuza hissettiğim kızkardeşlerimle kurduğumuz gibi onlarca ailemiz olsun istedim.

Çok şey istediğimin farkındayım. Her şeye rağmen çok şey istemeye devam etmek istiyorum Allah ömür verdikçe. Etrafımdaki güzel kadınlarla da birlikte: Susmuyoruz, korkmuyoruz, sizin dayatmalarınıza ve ithamlarınıza itaat etmiyoruz efendim.

rumeysa |REÇEL

38 yorum

  • Çok şey istiyorsunuz. Sağırlar ordusuna senfoniler çalıyorsunuz. Ama çalmaya devam edeceksiniz biliyorum. Enerjiniz, motivasyonunuz her ne ise ben de ondan istiyorum. Çünkü aynı şeyleri yıllardır tekrar eden o muazzam kuru kalabalığa karşı reelde nasıl tepki alırız bilemiyorum. Aynı ezberleri aynı rahatsız edici üslupla yıllardır usanmadan söyleyen o kalabalıklara, o ahlak bekçilerine baktıkça benim umudum da enerjim de günden güne azalıyor. Onlara karşı savaşamayacağımı, çünkü aynı dilden konuşmadığımızı biliyorum ama şunu da biliyorum ki sesleri daima bizden daha fazla çıkıyor.

  • Malesef inanılmaz alakasızca… siddet içeren aileleri kınıyorsanız, niye illa Allahın kutsal kıldığı aile kavramına laf atıyorsunuz? Şiddetiniz batsın da yazılabilirdi? Bazı kavramlara olan saygıyı azaltmaya yönelik olmuş bunlar. Peki ya pankartlarda yazan “fetvanız batsın/ bütün gece içşek de a..ışsak si.işsek/okla birlikte tutan kişiyi işaret eden orospu” yazıları? Nasıl bu denli pislik içeren cümlelerle bir müslüman aynı ortamda bulunmak ister? Ve üstüne üstlük orada rahat eder feraha eşir? Kadın haklarını savunmak için neden yolsuzluğa başvurulur? Elbette bunların hepsinin cevabı var! Müslüman kiminle birlikte hareket ettiğine dikkat etmelidir! Güzel kadınlarımızı savunmanın başka yolları da mevcut. Siz malesef batıla olan sevdanızla hareket etmişsiniz. Allah’tır birtek kalpleri yöneten. Allah hepimizin kalbine temiz yerlerde bulunma arzusu versin. Amin.

    • „Orospu“ pankartini tasiyanlar bu kategorinin ne kadar da kolay ve en ufak bir cizgiden cikisla özellikle erkekler tarafindan dagitildigina dikkat cekmek istiyor aslinda. En ufak bir „hata“, çizgiden çıkma, tasvip edilmeyen davranış karşısında bu sıfatın haksız yere layık görüldüğü kadınlara destek için “eğer onlar orospuysa ben de öyleyim” diyor… belli ki kafınların durumları hakkında derinlemesine düşünmemişsiniz; tutmuş “birlikte oluşuyla” Rümeysa hn ı suçluyorsunuz. Çoğulculuk, çok seslilik, çok fikirlilik ve de demokrasi böyle birşey. Diğer fikirleri birbirinden ayrışsa da belli bir amaç doğrultusunda bir araya gelir insanlar… ama sığ düşünenler bunlar yanyana yürüyor, bütün düşünceleri aynıdır”, “bu kadın kim olduğunu bilmediğim bir adamla gece sokakta yürüyor, demek ki orospudur” diyebilir tabii….

  • Merhaba çok güzel bir yazı. İçten ve duygularınızı saklamayarak yazdığınız için teşekkürler. Bu linçlere dayanmak tahayyül ettiğimin ötesinde de zor bence bu yüzden size Allah’tan kolaylık diliyorum Rümeysa Hanım. Mücadelemiz her telden kadınla dillendirilsin.

  • Selâm. Yazınızda da belirgin bir şekilde ortaya çıkan, hissettiğiniz sancıya katılmamak mümkün değil. Ataerkil hatta ağaerkil bir toplumda üstüne bir de din sosu/süsü verilerek kadına dayatılan ve yapılan zulmün boyutunu biliyor ve hatta bir müslüman erkek olarak “ben bir kadın olsaydım bu (uydurulan) dine kesinlikle girmezdim. Kuranın en azından başlattığı ve hedefledigi kadın ile ilgili hakları peygamberden sonra sekteye uğratan, geriye çeviren maço dincileri gördükçe bu duygularım daha da fazlalaştı. Bu işin adil teslimi…
    Yine de ama ile bir parentez açmak ve aklımı kurcalayan sitemimi dile getirmek istiyorum.
    Size ait pankartı izah edip kimi belirsiz soru işaretlerini kaldırdınız. Fakat “güzel bir aile olmak istedik” dedikleriniz arasında o kadar kötü pankartlar vardı ki bunların izahı/tevili nasıl olur bilemedim doğrusu. “Orospu” pankartı ile ve daha başka dile alınmayacak pankartlar ile yürüyen zihniyetteki kadınlar ile nasıl bir aile olunur ve nasıl bir dünya kurulabilir, soru işaretlerim var.
    Çok şey değildi istediğiniz biliyorum fakat bunu “doğrularla birlikte olunuz” gereği doğru kişilerle yapmanız da gerekmez miydi. “Hayasızlığın ve azınlığın yayılmasını arzulayanlar” ayetine iftiharla inat yaşayanlarla hangi aile ve dünya kurulabilir. Şiddet ve baskı kim olursa olsun kabul edilemez, eyvallah. Fakat ister mecazi ister hakikat “aile” dendi mi hassasiyetin daha belirgin olması gerekmez miydi?
    Bu sitemlerimden sonra sizi selamlıyor, Allaha emanet ediyorum.
    Saygılarımla.

  • Eleştiriniz çok önemli ve hassas bir noktaya cesurca dokunuyor ve tabuları yıkıyor. Katılıyorum, iyilik te kötülük te aileden gelir. Aile kendi başına kutsal birşey değildir. Ne olursa olsun ailede keramet varmış gibi düşünmek vahim bir yanılgı…

  • Linçi pek seviyor insanlar,yasadigin sey bunu yine anımsattı bana. Benim de katılmadığım pankart her seferinde oluyor eylemde. Ama bunun sorumlusu senmişsin gibi seni suçluyorlar. Farkli olmak zor, beklenen ve istenen ozelliklerin disinda olmak zor. Illa kutuya sigacaksin yani. Yasadigin şeyden dolayı üzgünüm. Niyetini anlama gayretinden çok yıkmaya kırmaya çalışılmasından dolayi üzgünüm. Lütfen gölge olmasın bunlar sana.daha çok müzik yap, daha çok diren, daha çok ol. Seninleyim kalben, farkli olsak da yanyanayiz…

  • Tam da sizin gibi düşünen, konuşanlara önden yazılmış cevap gibi… Kalemine, yüreğine sağlık Rümeysa!

  • Reçel hanım iyi duygularla bir şeyler yazmışsınız anlaşılan ama birde yazdığınızdan ne anlaşılacağını düşündeydiniz isabetli olurdu.NE DEDİĞİNİZ DEĞİL NE ANLAŞILACAĞI ÖNEMLİ. Birde onca Ahlaksız pislik çukuruna batmış orospu yazanların içinde olunca varın siz düşünün.Bence Allah rızası için başınızdaki örtüyü bari çıkarında kaş yapayım derken göz çıkarmanız dikkat çekmesin.Mevlam hepimizi ıslah eylesin.

    • siz ne anlamak istiyorsanız onu anlamışsınız belli ki sevgili mansur. Kendinizde bir kadına Allah rızası için başörtünüzü çıkarın deme hakkını gördünüz demek. Asıl siz artık kadınlara ne giyeceğini, nasıl oturup kalkacağını, nasıl güleceğini, hatta ve hatta marketten yumurta alırken bakkalla nasıl konusacağını, kısacası ne şekilde ve hangi sınırlar dahilinde yaşamını sürdüreceğini öğretmeye kalkmazsanız epeyce isabetli olur. Biz kadınlar kendimize nasıl uygun görüyorsak o şekilde var olacağız, aksi için çabalayan herkes de er geç bunu kabul edecek.
      Yeri mi değil mi bilemedim ama kısaca bloga dair düşüncelerimi de belirtmek istedim. Uzun zamandır beni böyle heyecanlandıran ve cesaretlendiren bir platforma denk gelmemiştim.(belki de ben yeterince aramamışımdır) Toplumun hangi kesiminden olursa olursa olsun, baskının her daim odağında bulunan kadınlar, erkeklere oranla adaletsizliği ve zulmü çok daha kolay algılıyorlar. Yine de örgütlenme ve birlikte mücadele etme ülkemizde kolay başarılan bir şey değil, emek ve özveri istiyor, içten bir dayanışma istiyor. Ben de burada yazılanları okudukça içten bir şekilde heyecanlanıyorum, yalnız olmadığımı , omzuma omuz verildiğini hissediyorum. Hepsinden önemlisi, sokakta yalnız yürürken eteğimin boyu yüzünden tedirginlik yaşamadığım günlere dair umutlanıyorum. Bu yüzden burada başardığınız şey çok değerli. Her mahallenin kadınlarına umut oluyor örgütlü kadınlar.
      Bir sekiz martta karşılaşmak dileğiyle .

  • Harika bir yazı.. Daha çok yazmak geliyor içimden fakat heyecanım daha uzun cümleler yazmama müsade etmiyor. Linç girișimlerine karșı size hemen minik bir șemsiye olabilmek için bu kadar yazıyorum. Bu konuda sizi yürekten destekliyorum.

  • Rümeysa hanım son zamanlarda kafamı çokça meşgul eden aile kavramı üzerine ne de güzel yazmışsınız ellerinize sağlık. Kendimi bildim bileli aile, çocuk hayali kurmuyorum. Kurmuyorum çünkü etrafımda gördüğüm, içinde büyüdüğüm aile kavramından hoşnut değilim. Baskı ailede başlıyor. Kadın kaç yaşına gelirse gelsin ya babanın ya kocanın sorumluluğunda. Kadın kadın olamıyor. Kız çocuğu oluyor, eş oluyor, anne oluyor… Bugün biz kadınlar aileyi tartışmayacaksak kim tartışacak?

  • O pankartı ve bu yazıyı yazan ellerine, hayal etmekten vazgeçmeyen zihnine, yıkılmadan direnen kalbine sağlık Rümeysa. Aldığın mesajların ve duyduğun hakaretlerin, gece yürüyüşlerinin verdiği gücü ve dirayeti elinden alamamış olmasına seviniyorum. Birlikte çalınacak ıslıklarımız, söylenecek şarkılarımız, edilecek dualarımız olsun.

  • bizim zümrenin öğretmenler whatsapp grubunda da paylaşıldı sizin pankartınız. görünce ben de bir afalladım, aile içi istismar, şiddet, aileyi koruyacağız diye hayatların kararmasından bahsediyor herhalde dedim, haklı buldum, geçtim. Grupta yazılanlar ise çok ağırdı, o kadar ağırdı ki, gözüme takılan bir iki kelime sonra okuyup da sinirlerimi bozmamaya karar verdim ve okumadım.

    bir kere daha görmüş oldum, insanlar durup düşünmeye yanaşmıyor. anlamak istemiyor. yaftalamaya bayılıyor. medya zaten olayı istediği gibi gösteriyor.

    yukarıda bir kaç yoruma da şunu söylemek isterim: YAHU KARDEŞİM RÜMEYSA HANIM MI TUTTU O PANKARTLARI? O KENDİ TUTTUĞU PANKARTIN AÇIKLAMASINI YAPTI. ki onu bile yapmak zorunda değil.

    Birlikte hareket etmekten sizi biraz yoksun görüyorum. Siz napıyorsunuz? Bir eyleme katılınca tüm pankartları tek tek inceleyip “ayy, bu bana hiç uymuyor, ben derhal buradan çıkayım.” mı diyorsunuz? napıyorsunuz siz? ya da şöyle sorayım: bi şey yapıyor musunuz? (çemkirmekten başka)

    dünyayı güzelleştirmek adına bir şeyler yapan herkesi öpüyorum,
    diğerleri de ötede durun azıcık, başım ses kaldırmıyor.

  • “orospu” pankarti neden bu kadar tepki gordu anlamadim. Ironi’den bu kadar mi bihaber bir topluluk yasiyor ulkede? ya da kendilerinden farkli olan her kadina ‘orospu’ yaftasi yapistirildiginin farkinda degil mi kimse? kadinlarin gulmesinin, hamile sokaga cikmasinin, herhangi bir eyleme katilmasinin her ama her alternatif hareketinin yargilandigi, tecavuze ugrayanin once kiyafetine sonra gecmisine bakildigi ama tecavuzcuye bakilmadigi bu ulkede aslinda ‘evet sizin kurallariniz disinda yasayan ‘her kadiniz’ biz ve belli ki hepimiz sizin gozunuzde orospuyuz’ demek bu kadar mi kafirce? kaldi ki orospuluk neden bu kadar agza alinmayacak bir kelime? orospuluk en eski mesleklerden degil mi? bu meslekleri var edenler, talep gosterenler ayni zaman da musluman kardeslerimiz de degil mi? biz bu kelimeyi telafuz etmeyince yok mu oluyor orospularin drami? neden hepsinin her seyin suclusu kadin oluyor yine?

  • Rumeysacım, Allah sana ve yanındaki arkadaşlarına güç kuvvet versin. Cok sancılı bir geçiş döneminde çok doğru bir yerde durduğunuzu düşünüyorum. En öndeki konumunuzdan dolayı en şiddetli tepkileri siz göğüslüyorunuz, sizin perspektifinizden bakamayınca resim farklı görülüyor olabilir. Ama sana kendi baktıkları perspektifi dayatmalarını anlayamıyorum. Yorumlardan genel olarak senin durduğun pozisyona duyulan sempatiyle birlikte, 8marttaki kalabalıkta kaldırılan pankartlarla yanyana durmanı kabullenememeyi okuyorum. Kendi kapalı muhitimizden kafalarımızı çıkarıp, diğerleriyle temasa geçebilmek, beraber yasamaya çalışmak, anlamaya ve anlaşılmaya çalışmak, pekala arkasında duramayacağımız söylem ve pankartları hazmedebilmeyi gerektirir. Hem neden yüzlerce, binlerce kadının bulunduğu bir ortamda her bir kadının pankartını okuyup, inceleyip, kabul etmek zorunda olayım ki? Ki oradaki herkes bütün protestocu kimliğini toplayıp gelmiştir, en çok dikkat edecek pankartlarıyla, aynı seninki gibi. Şu büyük grup kimliklerimizden sıyrılıp, bireysel kimliğimizle farklı dünyalarla temas edemeyecek miyiz? yahu Allah’a inanıyoruz diye, başörtülüyüz diye genel geçer, toplumun dayattığı imanın şartları, inanan kadının görüntüsünün şartları, imanlı kadının, ve tabii başörtülü kadının öteki kadınlarla hangi şart ve ortamlarda birarada bulunabileceğinin şartları vs. kabul etmek zorunda mıyız? hiç mi bişey sorgulamayalım? Allah’ınız batsın pankartının anlamı bence gayet açık, Allah’ı ve dini kendi kültürüyle yorumlayıp dayatanlardan çekmedi mi tarih boyu kadınlar? Ve hala çekmiyor mu pek çok kadın? O garip, saçma, ve hatta ‘terbiyesiz’ pankartları taşıyan kadınların hikayeleriyle de temasa geçebilmektir birlikte yaşamanın şartı. Üstelik din adına dayatılanlar ve kadına yapılan zulümler değil mi pek çok kadını dinden ve Allah’tan uzaklaştıran? Dindar insanların en azından bir kaç saat birlikteliğe de tahammüller yok mu? ah ah Rumeysa, ne zaman kendimiz oldugumuz için tekrar tekrar savunma yapmamız gerekmeyecek günlere kavuşacağız? ben bile dindar insanlardan kaçacak hale geldim, ruhum yoruluyor artık bu basmakalıp düşüncelerden.. bu ezberlerden.. ah ki ne ah… O yüzden vurgulamak istiyorum: seni ve Reçel ailesini Allah için çok seviyorum..

  • Dünya yaşantısını İslamın ehli sünnet itikadı üzerine zerre kadar bilginiz olsaydınız kadının erkekle eşit olmadığını hatta sesinin bile kuranı kerimde 18 mahrem dışındaki erkeklere haram olduğunu bilirdiniz sizlerin elde ettiği ve size sunulduğu özgürlük bu cumhuriyet dönemi boyunca bu zaman kadar geniş olmadı bundan yirmi yıl önce o pankartı açsaydınız ne olacağını tahmin edersin sanırım işte ne geliyorsa rahatlıktan,
    açıkçası siz ve sizin gibiler başınızdaki taşıdığınız farzı tarz mantığı ile taşıdığınız sürece azotlu neticeler ortaya çıkacaktır sizler ezilmediğiniz el üstünde tutulduğunuz günümüzde bile ezilmiş havası vererek ehli sünnet itikadı üzerine bağlı tesettürlü hanımları da zan altında bırakarak zanna geçiyorsunuz bunun vebalini elbette ahirette göreceksiniz dini argümanlarınızla ortaya koyduğunuz her oluşum ahirette başıza iş açacaktır unutmayın helal paranın sorgusu haram paramın azabı vardır

    • adem bey ciddiye alinmayacak kadar zavalli argumanlariniz. farzi tarz niyetine tasimak ne demek, yuh size ve sizin gibi dar zihniyetlilere! genclerin nedwn akin akin dinden uzaklastigini anlamak icin sizinki gibi mesajlari okumak yeterli, insanin sonuna kadar okumaya tahammülü kalirsa tabii. Allah müstahakanizi versin diyorum ki, dogru yerde durduguza imaninizdan dolayi amin diyebilesiniz. ahirette görüselim insAllah olur mu?

      • Ayşe hanım Bana ehli sünnet itikadı üzerine Hanefi mezhebi ve diğer hak mezhep temel fıkıh kitaplarında yazan tesettürlü bir hanımefendi düstürlarına uygun olmayan bir yazı olduğunu düşünüyorsunuz ve bu aileniz batsın diye övdüğünüz ablayı bana senetli bir tefrika ile gösterebilirsiniz sizden ve herkesden özür dileyeceğim umarım ahirete görüşmeyiz çünkü ben kadının sesinin yabancı erkeğe haram olduğunu inananlardanım

        • Bir Salı sabahı mesaiye Rümeysa Hanım’ın açıklayıcı, üslubu güzel, anlattıkları net olan yazısıyla başlayıp sizin yıkıcı ve anlamsız, Kuran’ı belli ki okuyan/okumaya çalışan fakat ne yazık ki tefsir, hadislere zannediyorum ki bakmamış bir adamın zehir saçan yorumuyla devam ettim. Sizin etrafınızdaki bayanlar 18 mahrem dışında ki biriyle işaret diliyle mi anlaşıyor acaba ? Bir insanın, bir adamın, bir kadının fikirlerini elalem nasıl anlar kaygısıyla anlatmak zorunda olması kimin kuralı ? Ya da tesettürden bi haber, başını örtmek, yaz kış her mevsim örtünmek ne demek bilmeyen siz, yazın gönlünüze göre giyinirken bir kadını, yapmaya çalıştığı kadarına uzaktan bakıp gevrek gevrek “bu ne ya bu da tesettür mü” küstahlığını gösterdiğinize neredeyse emin olduğum siz “açıkçası siz ve sizin gibiler başınızdaki taşıdığınız farzı tarz mantığı ile taşıdığınız sürece azotlu neticeler ortaya çıkacaktır ” yorumunu yapma hakkını kendinde görebiliyorsunuz. Bu ne cüret?

    • adem abi, senin bahsettiğin konularda zerre kadar bilgin var mı abim :) bu yorumu da olur da konudan tamamen uzak insanlar yukarıda yazılanlara denk gelir de doğru zannederse diye yazıyorum.
      ilk olarak, kadının sesi haram değildir, fitne olduğu yönünde görüş var, örneğin kadınların cemaate imam olduklarında kıraatlerini cehren yapmaması ya da cemaatle namazdayken imamın hatasını düzeltmek istediklerinde sesleriyle değil başka şekilde uyarmaları gibi. ancak asıl meselemiz bu değil, çünkü bu bahsettiğimiz konu bir amel meselesi, yani sizin iddia ettiğiniz şekilde ehli sünnet akaidinin konusuna giren bir mesele değil. benim zikrettiğim görüş de hanefi mezhebinin görüşü, diğer mezheblerin görüşleri hakkında bir bilgim yok, bilmediğim konulardaysa biliyormuş gibi yorum yapmamayı tercih ederim.
      ikinci olarak, ehli sünnet akaidi hakkında zerre kadar bilginiz olsaydı kadın ve erkeğin eşit olmaması diye bir itikat meselesi olmadığını esas siz bilirdiniz. bilakis ayette şöyle buyruluyor:
      يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
      eğer sizin ehli sünnet itikadı diye ısrarla belirttiğiniz inanç başka bir kitaba inanıyorsa bilemem, ancak bahsettiğiniz şekilde bir inanış bu ayetle ters düşecektir ki akaid kuralları için böyle bir durum söz konusu olamaz. ayette belirtilen ve ayet olması yönüyle gerçekten itikad meselesi olan konu ise tam aksine üstünlüğün ancak takvayla olduğu. ayetin kendisi zaten bu konuda söylenebilecek her şeyi söylüyor:
      Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır. (48:13)
      son söz olarak, dilediğiniz yorumu yapın, dilediğinizi düşünün, ama gelip umuma açık bir ortamda böyle yanlış bilgiler yaymaya çalışmayın lütfen.

  • Aslında “otur evinde ve sana buyurulduğu gibi davran” diyesi olup da bunu açıktan söyleyemeyenlerin “ay o o.lu pankartların arasında ne işin var senin” nameleri gerçekten gülünç.

    “Eril baskı aracı Aile”yi katlanılmaz kılan zihniyet suçsuz, sen suçlu! İyiymiş :-)

  • Tüm güzel yorumlar için sonsuz teşekkürler. “Allah mısınız?” diye sorduklarımızı da yorumlarda görmek güzel :)
    Dayanışmayı ve güzel yorumları görmek her gün daha iyi yaptı beni, geçti gitti tüm kötülükler. Daha güzellerini hep birlikte inşa etme umuduyla!

    • Rümeysa Hanım sosyal medyada taşıdığınız pankartlara ozaman rastlamış olsamda, diğerleri gibi ilgimi çekmedi ve hatta hiç ilgilenmedim.Bugün bir vesileyle karşıma çıktınız ve birazcık ordanburdan eğitiminiz,ilgi alanlarınız yaşantınız hakkında bilgi edinmiş oldum.Biraz ablanız olarak,biraz kadın olarak,biraz anne ama en çok da müslüman bir hanım olarak üzüldüm açıkçası.Birçoklarımıza göre dünyevi imkanlar bakımından daha rahat olduğunuz izlenimi oluştu bende.İnsan tecrübe etmediğini pervasızca eleştirirken daha çok hatta çook çoooook fazla düşünüp eyleme dönüştürmeli eleştrisini. Dünya cenneti yaşayacağımız yer değildi cenneti hakedeceğimiz yerdi güzel kardeşim.Bir anne hem oğluna hem kızına Allahın kullarından beklentisini tam olarak izah edip yaşatsa zaten ne ezilen kadın,ne hor görülen erkek nede diğer olumsuzluklar olurdu.Ozaman ne adaletsizlik oluşurdu ne de sokaklarda hak arama! Tabi cennetin karşısında birde cehennem gerçeği olduğunu bildiğimize göre tüm insanlar iyi kullar olamayacağına göre, biz biran önce yuvalarımıza(inşaallah batmayasıca ailelerimize) dönüp kurtuluşa erelim.Böylece izm’lere ihtiyaç duymadan adili mutlak olanın adaleti gölgesinde yaşarız…

  • Merhaba Rümeysa hanım,

    Taleplerinizin haklı tarafları var. Aslen de çıkış olarak doğru da, buna çoğunlukla katılabiliyorum.

    Aile Bakanlığı’nın kadına verdiği kocayı evden uzaklaştırma, çocuklarına ve komşularına karşı onursuzlaştırma, itibarsızlaştırma zulüm yasası size biraz fazla hak ve yetkiler vermesine karşın, yine de Türkiye ve coğrafya ülkelerimizde kadın üzerinde İslam’ın izin vermediği ölçüde bir baskı ve taassub var.

    Lakin sizin, (İslam’ın temel değerleriyle kavgalı hayat yaşayan, bu hayatı telkin eden, fuhşu, eşcinselliği vs bir çok sapıklığı yaşayan ve teşvik eden) böyle bir grupla sekronize olarak durduğunuz yer, sizi asil kılan o dinin Rabb’inin gücüne gider…

    Uyarmak istedim…

  • GÜZEL KADINLAR!!!

    Birlikte hissetmeye, hayal etmeye, yola koyulmaya, adım atmaya başladığımız güzel kadınlarla içimizden gelenleri haykıracak, bize benzeyen benzemeyen pek çok feminist kadınla, tüm problemlerimize, tartışmalarımıza, anlaşmazlıklarımıza rağmen bir olacaktık, patriyarkaya karşı tüm gücümüzle sesimizi çıkaracaktık.

    Eşcinsel, fahişe, her türlü ahlaksızlığı pankartlarıyla bağıran kadınlar mı GÜZEL KADINLAR?

  • durgun zekalıların duruma cuk diye oturan ve doğası gereği protest, şoke edici olması gereken bu pankartı anlaması imkansız.Allahtan başka her türlü kutsala sahipler.

  • Sağolasın Rümeysa. Bir bardak soğuk su içmiş kadar serinledi içim şu yazıyı okuyunca. Ama yorumlar o serinliği bir çırpıda alıp götürüverdi, o da ayrı.

    Şunu anlayamıyorum: Neden inatla bir sahiplenme söz konusu? Başörtüsü sebeiyle mi? Adı “Rümeysa” olduğu için mi? Evli ve çocuklu olduğu için mi? Bütün bunlar Rümeysa’nın ille de sizin mahalleden olduğu ve o mahallenin kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalması gerektiği anlamına mı geliyor? Rümeysa neden temsilci muamelesi görüyor? Kendisinin böyle bir iddiası olmuş mu ki? Rümeysa, “Ben şu kesimi temsil ediyorum.” diyerek mi katılmış o yürüyüşe? Kendisi bile böyle bir misyon üstlenmemişken, niye kişiyi -sırf taktığı başörtüsü sebebiyle- kendi temsilciniz gibi görüyorsunuz? Başörtüsüyle o pankartların bulunduğu yürüyüşe gitmesi, bunun inancı açısından nasıl sonuçlar doğuracağı, Allah’ın gücüne gidip gitmeyeceği Rümeysa’nın sorunu değil mi? Onunla Allah arasında değil mi? Yorum yazan arkadaşlar hangi sıfatla Rümeysa’ya bu kadar ahkam kesebilmişler?

    Başörtüsü takmak, feminist gece yürüyüşüne katılmak, orada o kadınlarla elinde o pankartla bile isteye yürümek, hepsi Rümeysa’nın seçimi. Kimse sizin idealize edilmiş grup kimliğinizi benimsemek ve üstünde yaba gibi taşımak zorunda değil. Sahiplenmekten, kişilerin kendilerinin üstelenmediği misyonları onlara yüklemekten vazgeçseniz rahat edeceğiz de, gelmiyor o canına yandığım günler.

  • Ayşe hanım Bana ehli sünnet itikadı üzerine Hanefi mezhebi ve diğer hak mezhep temel fıkıh kitaplarında yazan tesettürlü bir hanımefendi düstürlarına uygun olmayan bir yazı olduğunu düşünüyorsunuz ve bu aileniz batsın diye övdüğünüz ablayı bana senetli bir tefrika ile gösterebilirsiniz sizden ve herkesden özür dileyeceğim umarım ahirete görüşmeyiz çünkü ben kadının sesinin yabancı erkeğe haram olduğunu inananlardanım

    • Bu nasıl bir azim ki böyle kadınlarla dolu bir blogda gelip gidip yorum yazıyorsunuz. Sesimiz haram ama böyle konuşmak helal o zaman. Nereden baksanız tutarsızlık nereden baksanız çelişki. En azından biz kendi gerçekliğimizi kabul ediyoruz, mağduriyetlere doğrudan dikkat çekip zalime karşı duruyoruz. “Allah mısınız?” diye sorduklarımı temsilen buradaki varlığınız güzel tabii. Ama böyle cevaplar vermeye devam ederseniz yorumlarınız yayınlanmayacak.

  • merhaba biraz geçte olsa bloğunuzla tanışma fırsatım oldu. Geçen 8 mart Dünya Emekçi KADINLAR GÜNÜNÜZÜ KUTLAYARAK başlamak isterim 8 mart kadın yürüyüşün de taşıdığınız pankartın anlamını içselleştirip tepkinizi ortaya koyduğunuz için teşekkür ederim toplumun bölünmüşlüğü bir kez daha kendi cenahlarından gelen eleştirileri yeterince anlamayıp basma kalıp sözlerle öğrenilmiş çaresizlik üzerine yaptığı yorumlar eril iktidarın kadın bedeni ve dili üzerinde ne kadar yer edindiğini gösteriyor yazdıklarınızın hayatın her alanında tecrübe eden sizlere eril dille yaklaşan kadınların yorumlarını görünce bir kez daha durumun ne kadar vahim ve biran önce çözüm bulunması gerektiğini hissettim. İnancı gereği hak aramasını bile yanlış değerlendiren kadınlar ve erkekler hepimize öğretilenleri neden olduğu gibi kabul ettiğimizi bir kez daha tartışmak gerekmezmi? bu yorum aşağıdaki yorum sayfasından alıntıdır. Müslüman kiminle birlikte hareket ettiğine dikkat etmelidir. bu yorumdan da anlaşıldığı üzere herkes kendi penceresinden müslümanlığı yorumluyor iş hakikati uygulamaya geldiğinde aciz bir duruma düşen kişiler başkalarının pratiğini eleştirmeden önce gözünün önündeki perdeyi sıyırmalıdır dini tekelleştirip sapa sola veya bir cemaate mal edip insanların hayatının sınırı çizen toplum mühendisleri hakikat karşısında dilsiz şeytan olmayı tercih ediyor ve başkalarına neyi nasıl yapmaları gerektiğini öğütleye biliyor bir başkasının feneri ile yol aranmaz kendi fenerinizi elinize alın zulüm heryerde her mefsimde yaşanıyor,neden mücadele edenlerden korkuyorsunuz neden farklılıklara saygınız yok. Sizleri 2+1 yada 3+1 yada bir mezara hapseden eril düşünceyi neden bu kadar sahipleniyorsunuz bir evin bir insanın mahkumu olma görülmeme, sevilmeme, değer verilmeme neden sizlere daha cazip gelir neden. Dinimizin arkasına sığınmaktan bunu size karşı silah olarak kullananlardan ve bu dili size öğretenlerden neden vazgeçmiyorsunuz evinizin odasını her gün temizlerken zihinlerinizdeki kötü düşünceleri temizlemek sizi niye korkutuyor.Uzun oldu belki ama herşeyin başı sevgisizlik sevgisizlik herşeyi yaptırır önce sevebilmeyi öğrenin sonra dua edin sevgiyi öğrendikten sonra sevgi nelere kadir onu anlayın akıl süzgecinizden nefreti süzüp atın bırakın KADINLARI onlar için en iyisi biz düşünürüz anlayışından her şeyi iyi düşündüğünü iddaa eden eril zihniyetin dilinden ve iktidarından. Şayet bir dua edilecekse yara dana sevmeyi ve sevebilmeyi öğret bana deyin.Belki bağlamından koptuğum yerleri oldu bilinki mücadele güzelleştirir mücadele etmeden kadere razı olmak inanca da ters HER ŞEY SENLE GÜZELLEŞİR şiarıyla evlatlarınıza yada çevrenize öğretin kadınlar. Kadının en büyük düşmanı yine kadın olmasın lütfen saygılarımla

  • Sizi birlikte elektrogıtar çaldığınız bir delikanlının babası olan okul arkadaşımın paylaşımı vesilesiyle tanıdım.Gerçi meşhur pankartınızı görmüştüm ama taşıyanın kim olduğunu doğrusu araştırmamıştım…
    Ben haşa Allah değilim onun yarattığı bir kuluyum.Benim bir ailem vardı,fakirdik ama mutluyduk…Eşimin de öyle…Ailem çok sıkıntılar çekti 5 kardeşi okutmak için ve okuttu da…Ben Cerrahpaşa da okurken meşhur 28 Şubata giden süreç yeni başlamıştı…Eşimde İstanbul Ün.de Hukuk tahsili yapıyordu aynı yıllarda ve o süreç onu daha fazla etkiledi.Başörtülüydü ve başörtüsü(!) sonraki yıllarda da meslek hayatına mal oldu.Avukatlık stajını tamamlamasına rağmen ruhsatı sırf başörtülü olduğu için verilmedi ve Barodan ihraç edildi.Evlendik bu günlere geldik iki evladımız var.İki tane pırıl pırıl tıbbiyeli genç.Yani bizim de bir ailemiz var.Zaman zaman sıkıntılarımız olsa da yuvamızın huzuru,birbirimize olan saygı ve sevgimiz bizi her zaman ayakta tuttu…
    Eşimin eğitim hayatını yok sayıp meslek hayatını karartanlar bu güne kadar o yaptıklarından hiç pişman olmadılar.Olmaya da niyetleri yok.Eşim mesleğini yapamamasını çok belli etmese de burukluğunu içinden yaşadığını hissedebiliyorum.Fakat bizim birbirimize olan bağlılığımız,huzurumuz,mutluluğumuz bize geçmiş kötü yaşantıları kısmende olsa unutturdu unutturuyor.”Yeni nesil”dediğimiz bu günün başörtülülerinin ise geçmişte yaşanılanlardan,çekilen çilelerden ve bu çileleri çektirenlerden pek haberdar olduğunu sanmıyorum.Ne ekonomik ne de sosyal çilelerden.Biz her ikisini de birlikte yaşadık,birlikte mücadele ettik.Bu günün seküler hayatına iliklerine kadar adapte olmuş,onsuz varlık tanımlaması dahi yapamayan bir “yeni nesil”e bunları anlatamazsınız,anlamazlar…Kendi çocuklarımdan biliyorum zira…
    Diyeceğim o ki;benim ailem kalabalıktı,yokluk içindeydi ama mutluyduk…Eşimin de öyle…Bu gün geriye dönüp baktığımda pişman olduğum birşey göremiyorum…Evlatlarımın topluma faydalı birer birey olması için gayret etmeye devam ediyorum ve bu beni mutlu kılıyor…Annelerini de…
    Bu yazdığım cümlelerin dahi sizi rahatsız edeceğine eminim,çünkü size göre ben başkaları adına hele hele eşim adına,kızım adına da konuşmuş hatta hüküm vermiş oluyorum.Varsın olsun lakin siz de bana şunun cevabını verebilir misiniz bilmiyorum.Bir hemcinsiniz olarak eşimin eğitim hayatını yok sayan, çalışma hayatını karartan kişilerle,gruplarla,derneklerle…(ki o mitinglerde yan yana benim “aileme” salvolar attığınız kalabalıkların bir çoğu..) nasıl kol kola olabiliyorsunuz?Ve bütün bunlar nasıl oluyor da içinizi kıpır kıpır ediyor mutlu oluyorsunuz?..
    Sizi mutlu eden şeyin gerçekten kadın dayanışması olduğundan emin misiniz?..
    Sahi siz mutlu musunuz?…
    Her ne kadar “size ne beni birilerine emanet etmekten” diyeceğinizi bile bile sizi Allah’a emanet ediyorum…
    Allah’a emanet olunuz!…