Yazar: Ayşe Çandır
Görsel: Sabiha Çimen/ Magnum Photos
İlk seyahat dergisi olma özelliğini taşıyan Holiday Magazine, İngilizce olarak yazılan ve yılda iki kez yayınlanan uluslararası bir yayın. Derginin 2023 yılı İlkbahar/Yaz sayısında ise İstanbul yer alıyor… Bana bu yazıyı yazdıran olaylar silsilesine buradan başlıyoruz.
Hikâyenin Başı: Holiday Magazine
Holiday’in İstanbul sayısının tanıtım yazısında ilk olarak, Türkiye ve Suriye’yi vuran 6 Şubat depremlerinden sonra duyulan derin üzüntü dile getiriliyor. Dergi, Ekim 2022’den beri üzerinde çalıştıkları İstanbul özel sayısından meydana gelen felaket sonrası bir süreliğine vazgeçmiş, ancak bir saygı duruşunda bulunmak istedikleri için yayınlama kararı almışlar.
Derginin bu özel sayısında pek çok yazar, tasarımcı, sanatçı ve gazeteci kendi meşreplerince yüzyıllardır birbirinden farklı kültürleri, dinleri ve estetiği birbirine bağlayan İstanbul’u anlatmışlar. Tanıtım yazısında benim ilk dikkatimi çeken isim, aynı zamanda sayıda yer alan diğer sanatçılar arasında adını ve çalışmalarını daha önceden duyduğum tek isim fotoğraf sanatçısı Sabiha Çimen… Nisan 2022’de yazar Kaya Genç, Aperture Dergisi’nde, Çimen’in Hafız adlı fotokitabı üzerine bir yazı kaleme almıştı.[i] Aperture Dergisi üniversite yıllarında okul kütüphanesinde keşfettiğim, yeni sayı geldikçe de takip ettiğim New York temelli bir fotoğraf topluluğu dergisi… Gel zaman git zaman derginin sosyal medya hesaplarını da ilgiyle takip etmeye başladım. Böylelikle, Sabiha Çimen’in geldiği sosyokültürel arka plana ve çalışmalarına dair kısıtlı da olsa bilgi edinme imkânım olmuştu.
Yavaş yavaş beni bu yazıyı yazmaya teşvik eden nedenlerin çekirdeğine iniyoruz, ancak kısaca Sabiha’nın (artık tanış olmuş sayılırız nasılsa Sabiha demek de bir beis görmüyorum😊) yaşam öyküsüne ve ödüllü fotokitabı Hafız’a kısaca değinmek iyi bir başlangıç noktası olacaktır. Zira beni bilen bilir bilmeyen de bir dal mercimek sanır: Dağınık zihnim video oyunu Bounce gibi oradan oraya sıçraya sıçraya çalıştığı için şu an konudan konuya zıplamamak için kendimi zor tutuyorum
Hikâyenin Ortası: Hafız
Sabiha, İstanbul’da doğup büyümüş. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret ve Finansman bölümünden mezun olduktan sonra, Kültürel Çalışmalar programında yüksek lisansını tamamlamış, Magnum Photos üyesi bir fotoğraf sanatçısı. Magnum Photos, uluslararası saygınlığa sahip; New York, Tokyo, Paris ve Londra’da ofisleri bulunan bir fotoğraf ajansı. Sabiha’nın, 2022 yılında Red Hook Editions (Newyork temelli bir yayın topluluğu) tarafından yayınlanan ilk fotoğraf kitabı Hafız, Paris Photo–Aperture PhotoBook Ödüllerinde “İlk Fotoğraf Kitabı Ödülü”nün sahibi oldu.
Hafız, fotoğraf sanatıyla Sabiha’nın yaşam öyküsünün kol kola yürüdüğü bir fotokitap olma özelliğini taşıyor. Sanki geri dönüp yürüdüğü yolları yeniden anlamlandırmış… Sabiha’nın kız Kuran kurslarında geçen yılları onu o kadar derinden etkilemiş olacak ki, yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra, bu okullar onun ilk fotokitabına konu olmuş. Eh, pek tabii ben bu tüm bilgilere fotoğraf ile alakalı muhtelif mecralar[ii] ve Sabiha’nın kişisel internet sayfasında[iii] yer alan kısa biyografisini okuyarak ulaştım. Kimbilir, belki bir gün yüz yüze tanışıp, belki de imzalı kitabını bile edinirim (devir manifest devri lütfen…).
Yine bu yazılardan okuduğum kadarıyla Hafız kitabının çıkış amacı, bir bakıma kız Kuran Kursu’na devam eden kadınlara, kendi adlarına konuşma alanı açmak… Nitekim, Sabiha, kız Kuran kursunu, ilk önceleri oraya devam eden öğrencileri kısıtlayan bir kurum olarak gördüğünü ifade ediyor.[iv] Fakat, daha sonra, bu kadar kadının bir arada olduğu canlı bir ortamı kendisi de bir özne olarak fotoğrafla anlama şiarıyla yola çıkıyor. Ben bu kanıya, Magnum Photos’un internet sitesinde yer alan yazıyı okuyarak varıyorum. Yazıda Sabiha ile yapılan bir söyleşiden alıntı paylaşılmış.[v] Sanatçı, Hafız ile yoğun Kuran eğitimine devam eden bu genç kızların bir yandan yaşadıklarını tasvir ederken bir yandan bireyselliklerini bulma yolculuklarını ve nasıl bir direniş mekanizmaları geliştirdiklerini anlamayı amaçladığını dile getiriyor. Bu bağlamda, üç yıl boyunca Türkiye’nin beş farklı ilinde (Kars, Hatay, Malatya, Rize ve İstanbul) kız Kuran kursuna devam eden hafızlık öğrencilerini fotoğraflamış.
Hikâyenin Sonu: İstanbul Neresi, İstanbul Kimin?
Hikâye bu ya, bir başı, ortası olduğu gibi sonu da var. Nihayet bana bu yazıyı yazdıran olayların çekirdeğine geldik. Çünkü Sabiha Çimen’in ödül alması, saygın dergilerde çalışmalarının yer alması, Holiday Magazine’nin İstanbul özel sayısında onun fotokitabı Hafız’dan fotoğraflara yer vermesi kadar ses getirmedi.
Sayı kapsamında, mart ayının sonunda Holiday Magazine resmi Instagram sayfasında[vi] Sabiha’nın Hafız fotokitabından çalışmalar paylaşıldı. Fotoğraf, sosyal medya linçine tabi tutuldu. Hem de öyle sokaktaki biz fanilerce değil, kuşe kâğıdın parlak isimleri ve Türkiye’de dijital kültürün bizlerle tanıştırdığı ünlüler arka arkaya yorumlar paylaştılar. Demet Akalın’ın, bir Türk mutfak şövalyesi edasıyla, Instagram gönderilerinden birinde lahmacunu Ermeni pizzası etiketiyle paylaşan Kim Kardashian’a “Lahmacun made in Turkey baby” çıkışı gibi ya da gene Demet Akalın’ın gene Kim Kardashian’a, verdiği fotoğraf pozları yüzünden “You’r mum” ayarı çekmesi gibi, ama bu sefer kırık bir İngilizce ile değil; uzun uzun uğraşılarak yazılmış cümlelerle Sabiha’nın fotoğraflarının altını yorum bombardımanına tuttular.
Tek tek okuduğum yorumların kesişim kümesi ise bir lunaparktaki oyuncaklarda eğlenen kız Kuran kursu öğrencilerinin fotoğraflandığı karenin İstanbul’u temsil etmediği yönündeydi. Fotoğrafta, üç kız Kuran kursu öğrencisi bir lunapark treninin üzerindeler… Hepsi çarşaf ya da ferace giymiş. Lunapark treninde olmanın verdiği heyecanla olacak (ben öyle yordum) içlerinde ikisi elleriyle gözlerini kapatmış. Tam başlarının üzerinden bir uçak geçiyor, ama uçak bir başka lunapark oyuncağının bir unsuru mu onu kestiremiyorum. Daha sonra Sabiha’nın bu fotoğrafını gönderdiğim bir arkadaşım, lunaparkın Bakırköy’de yer alan bir eğlence merkezi olduğunu buluyor.
Dolayısıyla fotoğraftaki uçak Yeşilköy’e iniyor. Yazılan yorumların hepsini tek tek okuduğumda anladım ki, bu yorumları yapan kullanıcılar için fotoğrafta yer alan kadınlar, bir kız Kuran kursu’nun öğrencileri değil; şehrin sosyal dokusuna “halel getiren” Araplardı. Şehrin yanlış tasvir edildiğine, Sabiha’nın fotoğrafında gerçek İstanbul’un bu olmadığına yönelik tüm yazılanların ırkçılıktan sınıfçılığa yaslanan bir yanı da var. Fotoğrafta yer alan genç kızlar başörtülü olmasalardı da giyim kuşamlarından daha alt sınıfa mensup ailelerin çocukları olduğu ilk bakışta anlaşılsaydı benzer bir tepkiye maruz kalmaları muhtemeldi. Sabiha’nın, Florya’daki lunapark gibi bir eğlence merkezinde çektiği bu kareye yönelik yorumlar ile resmî tatillerde toplu ulaşımın ücretsiz olmasıyla çeperde yaşayan insanların şehrin keyfini* çıkarmak için bir avazda sayabileceğim cazibe merkezlerine ya da sahillere gelmelerine yönelik akut şikayetler çok da birbirinden farklı değil aslında.
Tam 138 farklı yorum yapılmış Sabiha’nın fotoğrafı için… Beğen beğendiğini… Yorum yapanların kimler olduğuna hızlıca baktığımızda ırkçı tona dair az çok bir fikir sahibi olmak mümkün. Bu insanlara göre Sabiha, adeta evde konuşulanı misafirlikte ağzından kaçıran çocuk gibi İstanbul’u ele güne yanlış gösteriyor. Hatta bunu bir adım daha ileriye götürüp derginin İstanbul sayısını alanları yahut derginin sayfasını takip eden bu denli ince beğenilere sahip insanları bir de estetikten mahrum bir görsele maruz bırakıyor. Örneğin yorumlar arasında bana göre en şenlikli olan, bu ince zevk meselesi üzerinden “şehrin ne tür bir kıyafete benzediğine” dair yazılanlar olmuştu. Bir kullanıcı, Sabiha’nın bu çalışması üzerinden şehrin gri bir eşofman altını andırdığını söylerken; bir başkası, bu tespitte bulunan kişiyi çalıştığı sektör sebebiyle toplumsal olarak akredite edilmiş bir otorite olarak görüyor. Fotoğraf üzerinden İstanbul’a dair yapılan tekstil metaforu ise yorumun fitilini ateşleyen insanların dergicilik sektöründe olmalarından ileri geliyor. Şehre dair kullanılan bu metafor ve “Bu fotoğraftaki gerçek İstanbul değil” serzenişleri, insanların paylaşım üzerinden neredeyse ufak çaplı ahlaki panik geçirdiğini düşündürttü. “Eyvah! Siyah başörtülü, feraceli, genç kızların olduğu bu kare mi İstanbul’umuzu temsil edecek?” Bu durumda insan sormadan duramıyor, Sabiha’ya yönelik bu linç neden Holiday Magazine’e sarkıyor? Ne bileyim ilk ödül aldığı vakit ya da linç ettikleri aynı çalışmalar, diğer saygın fotoğrafçılık dergilerinde yer aldığında Sabiha Çimen’in varlığından haberdar değiller miydi? Birçok arkadaşım Sabiha’nın adını bilmese de fotoğrafları anlattığımda “Aa tamam hatırladım” dediğine göre, belki de onlar da pekâlâ Sabiha’ya ve çalışmalarına dair bilgi sahibiydiler.
Ama istediler ki Sabiha’nın çalışması İstanbul olmasın. Taşra olsun, onlardan uzak olsun, Doğu olsun, kent çeperi olsun, “Aa ne otantik” olsun belki ama burunlarının dibinde bitmesin. Florya’ya bir lunaparka gelmesin… Kendilerini daha çok mahallelerinde hissettikleri; nasıl yaşanır, ne nasıl beğenilir otoritesi Holiday Magazine gibi bir mecrada olmasın. Olursa da büyük bir hakkı yenilmişlik ve rahatsızlık hissiyle kötü yorumlar yaparak karşı çıksınlar.
Gelelim bana… Düşünün, Sabiha’nın çalışmalarına Instagram’da yapılan bu ırkçılığı dile getirmek istediğimde, deplasmanda ya da başka mahalleden olma hissi beni o kadar yakalamış olacak ki; yazımı bir türlü tamamlayamadım aylarca… Mesela Sabiha’nın oryantalist bir tavırla yaklaştığını iddia eden insanlara yeterince “ayakları yere sağlam basan” argüman sunmak adına okulun kütüphanesinden fotoğraf sanatı ve İstanbul’a dair ne varsa torlayıp toplayıp eve getirmişim. Kitaplara uzunca zaman aynı zamanda yemek de yediğim çalışma masamda süründüler. Daha sonra şuna kani oldum, ortada açık bir şekilde yapılmış sınıfçılıktan beslenen bir ırkçılık ve Hafız fotokitabının içeriğinden ve çıkış noktasından bihaber olmalarına rağmen düpedüz bir karalama söz konusu. Belki de belagat lazım değildir bazı durumlarda, neticede kimse argüman eksikliğinden küt diye gitmiyor.
* Burada, Asuman Suner’in Hong Kong– İstanbul: Şehri Şahsileştirmek başlıklı kitabında Engin Işın’a referansla bahsetmiş olduğu şehir ve keyif kavramsallaştırmasına değinmek isterim. Suner, kitabında şehrin keyfi kavramı ile içinde yaşadığımız şehre dair deneyimlediğimiz hazzın salt bireysel bir boyuta indirgenemeyeceğini, bu durumun aynı zamanda kamusal nitelikleri barındırdığının altını çizmiştir. Ona göre şehrin keyfi, bireyin kendisinin, farklı sosyokültürel arka planlara sahip insanlarla bir arada, eşitsizliklere karşın eğleniyor olma durumudur. Bu bağlamda Sabiha Çimen’in fotoğrafı da bir lunaparkta geçtiği için bu kavramı kullanmayı yerinde buldum.
[i] https://aperture.org/editorial/a-photographer-envisions-the-lives-and-dreams-of-turkish-girls/
[ii] https://www.magnumphotos.com/newsroom/sabiha-cimen-wins-the-paris-photo-aperture-first-photobook-award/
[iii] https://www.sabihacimen.com/about
[iv] https://aperture.org/editorial/a-photographer-envisions-the-lives-and-dreams-of-turkish-girls/
[v] https://www.magnumphotos.com/newsroom/sabiha-cimen-wins-the-paris-photo-aperture-first-photobook-award/
Bir alkış ayşe çandıra bir alkış sabiha Çimen e o zaman ❤️
Yazıyı çok beğendim, yorumu da ayrıca beğendim bir alkış da ona
mükemmel bir yazı!!!
teşekkürler