Bazı erkek kardeşlerimizde şöyle bir temayül var: “Bu iş böyle yapılmaz, hak mücadelesi böyle verilmez.”
Bazı erkek kardeşlerimizde şöyle bir temayül var: “Bu iş böyle yapılmaz, hak mücadelesi böyle verilmez.”
O gün ölmedim evet. Tek farkım oydu sanırım. Toplumun sandığı gibi hayır demiyor değiliz. O ‘‘HAYIR’’ sözcüğünün hayır olmadığına inanan çok insan var.
kendi bireysel tarihlerimiz, kadınlar olarak her birimizin biricik yaşamları özgecan’dan münevver’e, ayşenur’dan ikbal’e çözmesi mümkün olmayan düğümlerle bağlı.
Akıllı da olsa deli de olsa, cahil de olsa eğitimli de olsa, erkeklerin kadınları kendileriyle eşit, eşdeğer, aynı insani vasıflara sahip görmediği bir dünyada, kadınlar her zaman harcanabilir olur.
Bu ne saldırganlık? Hem bu ne genellemecilik, Erkek bir özneysem günahım ne?
göz-aydınlı, afiyetli günlerin olsun daima sevgili Büşra :)
allah öyle yaratmış, üzülmeyin, bu da geçer bir erkek bey :((
teşekkürler h, çok gizemlisin.
Kadınlar adamların olumlu ya da olumsuz hiçbir fikir beyan etmemelerini mi istiyorlar? Bir süre kozada bekleyip yaşama cevaplar bulduktan sonra adamlarla da ortak bir diyalog geliştirebilmelerinin mümkünatı var mı? Yoksa bundan sonra kadınların olaya bakışı yıllardır adamların yaşama bakışıyla paralel bir biçimde, karşı cinsi yok sayma, fikirlerine değer vermeme şeklinde mi gerçekleşecek?
Yine yazıda dediğin şeyi yaptım galiba ama yazı sadece şimdiki vaziyeti bildirip, bu iletişimin gelecekteki vaziyeti hakkında ipuçları barındırmadığı için, olaya bundan sonra nasıl bakmalıyız ve nasıl yaklaşmalıyız onu merak ettim sadece.
Ya siz kaç kişi direniyorsunuz : )
Büşra ve benzeri gibiler en azılı baskıcılardır. Kadın olmanız sizi kurtarmaz sizin diliniz eril. Erkeklerden gördüğünüz her türlü pis üslubu ve davranış biçimini iki yüzlü ve arsızca bir şekilde kullanmaktan çekinmiyorsunuz. Bir AKP bürokratı veya vekili kadar saldırgansınız. Bir yobaz kadar haklılığınızdan ve kullandığınız yoldan eminsiniz. Pis bir erkekten, yobaz bir kökten dinciden hiçbir farkınız yok. Acı ama gerçek Büşracım
merhaba fırat,
mesele erkeklerin bu konuyla ilgili fikir beyan edip etmemeleri değil ki fırat. elbette fikir beyan edecekler, anlamaya çalışacaklar, itiraz geliştirdikleri noktalar olacak; bunlar derdimizi anlatabilmemiz şart. bu noktada bir ayrıma gitmeyi yararlı görüyorum: yoldaşça anlamaya çalışmak- kendi çıkarına ters düştüğünü görüp baskıyı sinsice sürdürmek. mesela başka alanlara tahvil etmek. mesela sen derdini anlattığında anlasa bile “bu üslupla, tarzla olmaz” demek, mesela felsefenin imkânlarından faydalanarak yüzyılların birikimiyle sana aktarılan direnme biçimini itibarsızlaştırmak, değersizleştirmek. bunlar gayet bilinçli hareketler; bunu yapan adamlar arkalarına koca bir meşrulaştırma sistemini aldığının farkında. “karı dırdırı” demek bile işleri kendi lehine çevirmenin bir yolu. sanki erkekler dırdır etmezmiş gibi:)
şikayet ettiğimiz tipler genelde ikinci kategoriye giriyor yazıda da belirttiğim gibi. azımsanacak gibi de değiller. çünkü gerçekten takıldıkları noktada, seni en hassas yerinde vurmaya çalışıp “bi bok beceremezsiniz siz” e mevzuyu getiriyorlar. sen bir kadının onurunu kıran, bir kadının gücünü elinden alan yollardan geçmiş misin ki ahkâm kesme hakkını kendinde buluyorsun? evde masa sandalye fırlatan, en ufak bir meselede sesini yükselten, kaba kuvvete başvuran adamlar nasıl benim öfkemi eleştirebilir ki hem de tarihsel bir zemine oturmuşken?
hem bütün bunlar senin başına gelmiyor, hem başın sıkıştığında ağzına geleni saymaktan geri durmuyorsun, hem de bizden naif bir mücadele yürütmemizi bekleyip sana ayna tutunca canavarlaşıyorsun. (bu tip yani:)
bir taraftan direniş yöntemlerini anlamamaları da normal; bu özcülük filan değil tarihin ve toplumun şekillendirdiği bir erkeklik noktasından meseleye bakıyorsun. varoluşuna içkin bir durum bu; bundan tamamen sıyrılamazsın. “çekilin, ben erkeğim” yazısında belirtmiştim ortada yapılar ve sistemler varken tam tutarlılık beklemenin hayal olduğunu. ancak buna bir alternatifimiz var: ve mesela sen bunu yapıyorsun bu yorumunla. yazıda dediğim şeyi değil yani. gerçekten anlamak isteğiyle yaklaşıyorsun, gömmek veya itibarsızlaştırmak için değil. bunu yapan adamlar da var, onlarla da konuşmuşluğum, tartışmışlığım var. insanın tavrı bellidir zaten. bunları tane tane anlatıp da anlaşabildiğimiz bir sürü adam var. adalet duygusuyla hareket eden de bir sürü adam var. neden erkeklere asla konuşmayın bu konuda diyelim ki? kadın-erkek ilişkileri patron-işçi, ezen ulus-ezilen ulus gibi ilişkilere model olmuş ama bundan ibaret değil; epey girift. mevzu da dallanıp budaklanıyor. ama bana böyle “siz hepiniz faşist feministlersiniz,siz ve aptal mücadele yöntemleriniz” diyen adamla (ki feminist olmasa dahi kadının kendisini ifade etmek için kullandığı araçları sürekli olarak elinden alır böylesi) konuşmam. lafına itibar etmem. e, pek haksız da sayılmam?
geleceğe dair hayaller filan kuran bir tip değilim, o yüzden şimdiden sonrası nasıl olur bilmiyorum ancak önce var olan durumu göstermek, adını koymak gerekir. onu bi’ yapalım, sonrasına bakarız fırat adlı dostumuz:)
can hepşen;
öncelikle o ağzını topla. bana “büşracım” diyeceğin kadar samimi olduğumuzu sanmıyorum. yorumlarını gözden geçirdim; cevap vermeye değecek bir şey bulamadım.
hakaretamiz laflar ve saçma sapan ideolojik özdeşleştirmelerinle yazılara harika bir örnek teşkil ediyorsun. senin gibi adamlar sayesinde kafamızı fazla çalıştırmak zorunda kalmıyoruz, sağol valla.
Bence tüm olay mecburen taşımak zorunda olduğumuzu düşündüğümüz soy isimlerimiz. Kritik sorunun temeli de eminim uzun süre farkında olmadan ismimize ilişen o ‘xoğlu’ ifadesinin anlamına dair tenakuz dolu farkındalığımız artarken yükselen ontolojik bunalım. (Evet kastırdım. Çünkü iyi cümleler kurarsam haklıliğik artar!)
“yaşasın feminizm!” diye bağırıcaktım yazının sonunda tam. erkek olma durumumu hatırladım. haddimi bildim, sustum.
ironi mironi yok. öyle.
bu da katkı kabilinden:
mahallenin erotikası
https://acikkoyu.wordpress.com/?s=mahallenin+erotikası
aklına, diline sağlık sevgili büşra. “oh be!” dedim okudukça :) aslında kürt hareketinin de bu tür bünyelerle bayağı bir deneyimi var…
hakan sana özel olarak üslup hiçbir şeydir, susuzluk her şeydir yazısı yazasım geldi:)
cüneyt uzunlar, belli ki anlayışlı bir beyefendi. ama sloganlar hepimizin:D
teşekkürler gülsen, ilginç bir şekilde kürt mücadelesinde aktif insanlardan da bu lafları duyabiliyoruz bazı bazı ve hayretlerimiz şaşıyor ://
Merhabalar,
Yazınızı gayet beğenmiş bir erkeğim. Aynı zamanda, kadınların yürüttükleri mücadeleye de destek verenlerdenim. Yazınızı okuduktan sonra aklıma Lacan geldi, o meşhur sözüyle: “kadın yoktur, kadın erkeğin bir semptomudur”. Tam da yazınız bunu anlatıyor. Erkeğin kafasında tasarladığı (ve belki de bir türlü hayata geçiremediği) direniş modellerini kadının üstüne yansıtmaya çalışması tam tipik bir tahakküm ilişkisi. Buna karşılık, kadının da bundan sıyrılıp kendi “direniş modellerini” geliştirmesi erkek için bu sefer bilinçaltındaki o iktidar ilişkilerindeki kendi üstünlüğü tahayyülünden dolayı kadına “elinin hamuruyla” işe girmemesi söylemini getiriyor. Bu yüzden de kadın, erkeğin “zaaf” olarak gördüğü her türlü özelliğin taşıyıcısı oluyor. Kadın direnmeyi bilemez, çünkü “narindir”, “zayıftır”, “düşünemez”, “duygusaldır”, “elde edilebilir” vb. Bu açıdan, kadınların “kadınca” direniş modelleri sunması tam da üstte bahsettiğim tahakküm ilişkisini yıkacak olan şey. Siz “bildiğiniz” gibi yapın :)
Stalinist paradigmanın dışavurumudur bu. O pek akıllı erkekler, her şeyi bildiklerini iddia eder, oturdukları yerden herkes adına cennet kurgularlar, ama sadece kurguladıklarıyla kalırlar. Önermeleri doksan yıldır, mütemadiyen iflas eder, ama onlar paradigmalarının artık değişmesi gerektiğini fark etmez. İnatla, hırsla, kadınlara ve tüm ötekilere had bildirmeye, cezalandırmaya, aforoz etmeye devam ederler.
[…] yüzden meselenin faili (Fatma Büşra’nın yazısından ilhamla) Fındıkzade pazarında bir dolaşıp gelsin sonra da şurada yazdıklarım üzerine bir […]
boğaziçindeki başörtü eyleminde solcu erkek arkadaşlar bir kadın konuşsun diye sümeyyeyi sahneye itince muhafazakar erkek arkadaşların kendi aralarında ‘kadın sesi haramdır bence yanlış yapıyorlar’ deyip eylemi terketmeleri geldi aklıma yine.feminist damarım hiç olmamasına rağmen ben bile sinirlenmiştim