Konuk Yazar: Şaibeli
Bu yazı konuşmak mı, susmak mı, bu konu nasıl konuşulur tarzı sorgulamalar üzerine yazıldı.
Kameramızı bir işyerine çevirelim. Çalışanların kadın ağırlıklı olduğu, genç insanlardan oluşan bir ofis ortamı….
Tabi ortam genç olunca, iş yaşamını deneyimlememiş, kendini tanımaya çalışan, nerede nasıl davranacağını yeni yeni belirlemeye çalışan insanlardan bahsediyoruz. “Üstlerimle nasıl konuşmalıyım? İnsanlarla samimiyetim ne doz olmalı? Üstümle ilişkim nasıl olmalı, bana nasıl davranamaz?” vs… sıradan sorgulamalar…
Odağımızı yakınlaştıralım ve biraz da kadın-erkek ilişkilerine geçelim ve mikrofonu ben alayım:
Daha önce Müslüman insanların bulunduğu, bazen erkeklerin kadınlara selam vermediği; kadınların ona selam veren erkekten rahatsız olduğu ortamlar… Ortamda bulunan pek çok insanın davranışını, hareketlerini görünmez bir gerilimle etkileyen mekanlar… Bu tip ortamlardan sonra biraz daha rahat, rastgele muhabbetlerin, hal hatır sormaların, şakalaşmaları yapılabildiği bir ortam iyi gelmişti.
Fakat bir süre sonra sanki rastgele temaslar gibi olmayan, işyeri adabına birazcık uzak gelen, ya da bana özel alanıma girildiğini biraz hissettiren erkek bir iş arkadaşıyla karşı karşıya geldim.
“İşyerinden bir erkek arkadaşımın bu kadar dokunması garip mi?” diye düşünmeye başladım.
Bunları düşünürken bir twitter kullanıcısı çokça paylaşılan bu tweetleri attı.
Ben de “Yok canım öyle değildir, bu insan böyle biri, ben daha farklı yetiştirildiğim için garip hissediyorum.”dedim. “Şimdi uyarsam çok sert olur, kötü hisseder, kendi ofis arkadaşımla çatışmayayım.” dedim.
Fakat omzuma ya da belime sarılmaya başladığında, mouse’un üstünden elimi tuttuğunda “Ben bunu kadın bir ekip arkadaşıma yapmam, garip çünkü, kişisel sınırlarımız var ve burada sadece iş arkadaşıyız.” gibi bir aydınlanma yaşadım. Meseleyi eskiden beri tanıdığım iş arkadaşımla paylaştım. Sürpriz? Aynı şeylerden bahsettik, aynı sorgulamaları yapmışız ama gene biz mi yanlış düşünüyoruz dedik. Aslında rahatsız olmasına oluyorduk, ama işte…
Hiç mi düşünmüyor acaba belki rahatsız olabileceğimizi de dedik. Az çok bu konuda bir anlayışı yok da hiç mi yok yani?” diye düşündük.
Aynı adamı ertesi gün başka bir kadının omuzlarına masaj yaparken görünce, dışarıdan bakınca yani sahneye, durum cidden acayip gözüktü. Sonra da “Acaba taciz aslında bu değil mi?”dedim:
“Karşıdakini flört mü, el şakası mı, normal bir şey mi, yoksa taciz mi diye sorgulatacak bir aralıkta bırakırken, kendi bunu birden fazla kadına yapacak bir rahatlıkta olmak? Mesafeleri rahatça aşarken erkek olmanın avantajlarını kullanmak?”
Tüm bunları bu kadar düşünecekken sert bir dille uyarmak elbette çözümdü, ama ben bunu yapamadım. Bilmiyorum belki sabrım o kadar taşmadı. Belki ne yaptığını bal gibi bilmesine rağmen “Sen yanlış anlamışsın, siz kadınlar her şeyi asılmak sanıyorsunuz.” laflarını duymamak için. Böyle bir çıkıştan incinen erkek tripleriyle uğraşmamak için ve belki en çok da ortaya dökülmemek için.
Bu sadece sezilen bir şey; çünküsonuçta biliyorsun daha önce bulunduğun yerlerden, “evlenmelik” gördüğü her kadına yürüyen, stalklayan, takip eden, absürt mesajlar atan erkeklerin şikayet edilmesine rağmen hiç uyarılmadığını. O adamın ağlayarak iftiraya maruz kaldığını iddia ettiğini. Konuşanın, resmen ortaya döküldüğünü, “Sen galiba biraz hassassın galiba canım” edasıyla yerli yerinde davranmayı bilmeme, imalarını.
Sanki bunu ayyuka çıkarmamalısın, susmalısın, ama stratejilerinle mesafeni belli etmelisin, o adamı kendinden uzak tutmalısın…
Ama evet diyorum, ortaya dökülmeyelim, bilmiyorum neden umutsuzum. Ama bizi inceden inceden rahatsız edenle aynı incelikte savaş vermeliymişiz gibi geliyor. Karşıdaki insana çok sert mesafe mi almalı, kaale mi almamalı, dalga mı geçmeli, hatta üsttenci mi davranılmalı bilmiyorum, hepsi ayrı ayrı denenip karşıdaki insan farklı şekillerde bozulabilir gibi geliyor.
Bu durumlarda kadın kadına konuşmak, ama çekinmeden ve iç dökerek, neden önemli anlıyorum. Çünkü ben çevremdekilerle konuşmasam, benzer deneyimler duymasam bunun cidden rahatsız olunacak bir şey olduğunu fark edemeyebilirdim.
Benzer bir olayı, hatta biraz daha rahatsız edici olanını yaşadım. İşyerine haber verdim, polise gittim, anne babasına ulaşıp onlarla konuştum. Hiçbiri kar etmedi. Malesef ülkemizde sistem kadından yana işlemiyor. En son çare olarak abime havale ettim. O, erkeklerin anladığı dille konuyu bir günde halletti.
Olayı recelde erkeğin şerrinden erkeğe sığındım başlığıyla yazmıştım. Bu yönteme başvurmak çok acı ama mecbur kalıyoruz… Kökten çözüm. Çok rahatsız olursanız kadınlar olarak biraraya gelip onun anlayacağı dilden konuşacak bir “erkek” aracılığıyla hatasını anlamasını sağlayın.
O yazıyı çok iyi hatırlıyorum. Hep aklıma eliyor. Benzer bir olayı ben de iş yerimde yaşadım. Acaba ben mi yanlış anlıyorum? dedim. Mesafe koymaya çalıştım. Tavırlarımla belli ettim. O kadar belli ettim ki etrafımdaki tüm kadınlar anladı. “Hayırdır, sen başkalarına böyle yapmazsın? Neden ona yapıyorsun?” dedi. Ben de bir bir anlattım. Konuşurken dibime giriyor, bakışlarıyla süzüyor, fiziksel temas kurmaya çalışıyor” vs. Etrafımdaki kadınlar da “evet, o biraz öyle” ya da daha fena şeyler “bana da normal mi doğurdun sezeryan mı? diye sordu o ya” dediler. ve ses çıkarmamışlar, tövbe ya rabbim? sonra öğrenciler de adamdan “hocam bakıyor, garip davranıyor” diyince ben soluğu müdürün yanında aldım.
müdür beni sever, sözüme itimat eder. ama yine de acaba biz hepimiz (bir iki değil pek çok kadın) yanlış mı anlıyoruz da adamı kötü bir şeyle itham ediyoruz diye içim içimi yedi. elim ayağım birbirine karıştı, sesim titredi. doğrudan bana yapılmış fiziksel bir şey de yok. Konuyla ilgili bildiğim her şeyi teker teker anlattım. Benim hissettiklerimi, arkadaşlarıma sorduklarını, öğrencilerin anlattıklarını. Anlatırken hep içimden “ben bunu bile anlatırken bu kadar zorlanıyorum, kadınlar başlarına gelen tacizden nasıl şikayetçi olsun?” dedim. müdür bey “tamam artık, uykuları kaçacak olan sen değilsin, biziz.” diyip ertesi gün adamı başka bir yere gönderdi.
ama hikaye burada bitmemişti. kadınlar beni kenara çekip “sen mi böyle bir şey dedin?” dediler, “ne kötü bir iftira” dediler, “bizim kızlar da az değil sonuçta, kuyruk sallamasalar…” falan dediler.
duymazdan geldim. ve tacize uğrayan tüm kadınlara sabır diledim. sadece tacizciyle değil, bi dolu şeyle mücadele ediliyormuş.
-aslında bir reçel yazısı olurmuş -hele ki adamın “dindar” kimliği ve “ne yapalım yakışıklıyız” gibi savunmaları eklesem- ama çok yayılsın istemiyorum, böyle yorum olarak kalsa belki daha iyi, selamlar.
Benim sozlesmeli, tacizcinin kadrolu memur oldugu bir yerde bir zamanlar calistim ya da bana iskence gibi gelen gunler gecirdim diyelim. En son saclarimi oksayip senin ne guzel saclarin varmis dediginde ciglik atarak bagirip agzima geleni soyledim ama diger arkadaslarin onu savunurken sarfettigi sozler sunlardi. “Ya adam icmis icmis gelmis iste, sarhosun teki bosver!” “Adamin emeklisine kalmis 2 yil, sikayet edip yakma memuriyetini, gunaha kalirsin!” Ah hala icimde derttir onu sikayet etmemiş olmak. Ben de malesef kardesime gidip soyledim ve kardesim de cok yakinda calistigi icin bu sahsiyetsizi sahsen taniyordu. Ona en iyi anlayacagi dille muamele etti ve bir 3 ay kadar daha tek kelime dahi konusmadan yanyana masalarda oturup calismak zorunda kaldim. Yaklasik 8 yil once oldu tum bunlar ve ben bir daha hic calismadim. Is ariyorum ve bu olay her aklima geldiginde is arama durumumu bir kac ay daha erteliyorum. Atlatamadim.
harika tek kelime ile bayıldım çok teşekürler…